Üstünlüğün Ölçüsü
Rifâiyye tarikatının pîri Ahmed er-Rifâî kuddise sırruhû, yeğeni Ebü’l-Feth Vâsıtî’yi kendi oğlundan çok sever, daima önceliği ona verirdi. Hanımı bir gün;
– Neden kardeşinin oğlunu kendi oğlundan çok seviyor, ona öncelik veriyorsun? Bunun sebebi nedir, diye sitem etti. Hazret;
– Ona ben öncelik vermiyorum, dedi; asıl onu öne geçiren, ona lütufta bulunan Allah Teâlâ’dır.
Sonra her ikisini de yanına çağırarak;
– Gidip bana biraz ot toplayın, dedi. Bir müddet sonra oğlu elinde bir demet otla geldi. Ebü’l-Feth Vâsıtî ise eli boş döndü. Hazret ona;
– Sen niçin bir şey getirmedin, diye sordu. Ebü’l-Feth şu cevabı verdi:
– Hepsinin Allah Teâlâ’yı zikrettiğini işittim, onları koparamadım, diye cevap verdi. Hazret hanımına dönerek;
– Görüyor musun, hadi ikisini sen kıyas et, deyince hanımı özür diledi.
Şa‘rânî, el-Envârü’l-Kudsiyye
Bu İlim Nereden?
Bir gün Bâyezid-i Bistâmî kuddise sırruhû hazretlerine fıkıh âlimi bir zât gelerek şöyle dedi:
– Sen bu ilmini kimden, nereden aldın?
Hazret şu cevabı verdi:
– İlmim Allah Teâlâ’nın vergisi ve O’nun katındandır. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Kim bildiği ile amel ederse Allah ona bilmediği ilmi öğretir.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl)
Bu cevap üzerine fıkıh âlimi sustu.
Abdülmecîd Hânî, el-Hadâiku’l-Verdiyye
Yola Girenler Ne Yapmalı?
Nakşibendî tarikatının pîri büyük ârif Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhû şöyle buyurur:
“Yolumuza girmek ve bize katılmak isteyen kişinin yapması gereken, yakınlığımızın tesiri oluşuncaya kadar dostlarımızla arkadaşlık etmektir. Bu arkadaşlığın sonucunda kendisinin manevi kabiliyetleri ortaya çıkacaktır.
Yolumuz ender bulunan bir yoldur. Kopmaz, sapasağlam bir tutamak gibidir. Bu yol, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sözlerine ve davranışlarına dört elle sarılmak ve Ashâb-ı Kirâm’ın yolunu, eserlerini takip etmek esaslarına dayanır.”
Hâce Ahmed b. İbrahim Sıddıkî, Şah-ı Nakşibend
“Allah Teâlâ’nın emirlerine uymadığı halde O’nu sevdiğini iddia eden kimse sözünde doğru ve samimi değildir.”
Yahya b. Muâz kuddise sırruhû
Aramak Bulmak
Bir gün Ebû Bekir Şiblî kuddise sırruhû, zamanın büyük velilerinden Cüneyd-i Bağdâdî’nin kuddise sırruhûnun yanına gitti. Onu üzgün görünce;
– Ne oldu, diye sordu. Cüneyd-i Bağdâdî;
– Arayan O’nu bulur, dedi. Bunun üzerine Şiblî şöyle karşılık verdi:
– Hayır. Tam tersine, O’nu bulan arar.
Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ
Âdâb Öğretmek
Abdurrahman Tâhî kuddise sırruhû şöyle der:
“Bu yola yeni girenlere yolumuzun inceliklerini ve talimatları güzelce anlatın. Bildiğiniz konuları sohbet üslubuyla öğretin. Tasavvuf âdâbını güzelce gösterin.
Eğer bu yola giren bazı sofiler zamanla bu yola bağlılıklarını kaybediyorlarsa, bunun sebebi âdâb ve eğitim konularında eksik kalmalarıdır.”
Necmeddin b. Muhammed Nakşibendî, Altın Silsile
Üç Günlük Ömür
Nakşibendî-Hâlidî yolunun büyüklerinden Abdurrahman Tâhî kuddise sırruhû şöyle der:
“Hak yolcusu olan bir kimse şöyle düşünmelidir: Üç günlük ömrüm var. Biri geçmiş, diğeri de henüz gelmedi. Öyleyse gerçekte şimdi yaşadığım bir günlük ömrüm var. Onun için vakte kıymet vermeli, o anı çok iyi değerlendirmelidir. Çünkü kişi gelecekten, yaşamadıklarından hesaba çekilecek değil.
Bu kapıya gelmiş, az da olsa yol almış kişi ise ömrüm sadece üç saattir diye düşünmelidir. Biri yaşadığı saat, diğeri yaşayacağı saat, ötekisi ise yaşamakta olduğu saattir. Büyüklerin manevi terbiyesinde yetişmiş olgun bir mürid hem böyle düşünmeli hem de yaşadığı her anı çok iyi değerlendirmelidir.”
Necmeddin b. Muhammed Nakşibendî, Altın Silsile
Dikkat Et!
Lokman aleyhisselâm oğluna şöyle nasihat etmiştir:
“Oğulcuğum! Seni ilk önce nefsin hususunda uyarırım. Çünkü her nefsin düşkünlükleri ve zararlı istekleri vardır. Şayet nefsinin isteklerini yerine getirirsen, o bunların devam etmesini ve fazlasını da ister. Kuşkusuz nefsin istekleri, ateşin çakmak taşında gizli olduğu gibi kalpte gizlidir. Eğer taş çakılırsa kıvılcım çıkar, çakılmazsa ateş gizli kalır.”
Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb
“Tasavvuf, güzel ahlâkın tamamını elde etmek; bozuk ahlâkın hepsini terk etmektir.”
Ebû Muhammed Cerîrî kuddise sırruhû
Tasavvufun Gayesi
Kübreviyye tarikatının pîri Necmeddin-i Kübrâ kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Tasavvuf yolu yolların en yüce ve değerlisidir. Çünkü yollar gayesine göre kıymet kazanır. Tasavvuf yolunun gayesi ise Allah Teâlâ’yı tanımak ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin bildirdiği hükümleri edeple uygulamaktır. Dolayısıyla bu yolda rehberlik eden kâmil mürşidler, diğer yol gösterenlerin efendisi konumundadır. Çünkü onlar, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin ilminin vârisidirler. Onlar Kur’an ve Sünnet’e göre amel eden kimselerdir.”
Şa‘rânî, el-Envârü’l-Kudsiyye
Hal Böyleyken
Bir gün Atâ Selimî rahmetullahi aleyhe;
– Nefsinize karşı niçin yumuşak davranmıyorsunuz, diye sorulur. O da şöyle cevap verir:
– Ölüm omuzlarımda, kabir evim olmuşken; cehennem önümde ve Rabbim’in bana nasıl muamele edeceğini bilmiyor iken nefsime yumuşak davranmamı, amellerimi azaltmamı mı istiyorsunuz?
Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr
Üç Düşman
Büyük velî Yahya b. Muâz er-Râzî rahmetullahi aleyh şöyle der:
“İnsanın düşmanı üçtür: Dünya, şeytan ve nefs. Dünyaya karşı zühd ile (dünyevî haz ve konfordan uzaklaşmakla), şeytana karşı onun ayartmalarına muhalefet ederek, nefsinle de isteklerini terk ederek
mücadele et!”
Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb