Niçin Seviliyor?
12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahimehullah “Kimyâ-yı Saâdet” adlı eserinde şöyle der:
Hakikatte Allah Teâlâ’dan başkası sevgiyi hak etmez. O’ndan başkasını seven bunu cehaletinden yapıyordur. Fakat sevilen Cenâb-ı Hakk’a taalluk ediyorsa başkadır. Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi sevmek de Allah Teâlâ’yı sevmektir. Her kim birini severse onun habercisini, sevenini ve sevdiğini de sever. O halde âlimleri ve müttakileri sevmek de Allah sevgisindendir. Bunu da sevginin sebeplerini anlamakla bilirsin. Sevginin sebepleri dörttür:
Birincisi: İnsan kendisini ve kendi mükemmelliğini sever. Bunun sonucu olarak da Cenâb-ı Hakk’ı sever. Çünkü kendi varlığı, özellikleri ve güzellikleri hepsi O’nun varlığındandır. Kul, eğer Allah Teâlâ’nın fazlı olmasaydı yaratılmazdı, esirgenip korunmazdı, uzuvlarının ve özelliklerinin yaratılışı kemâl üzere olmazdı; daha eksik ve kusurlu olurdu.
İkincisi: Kişi, kendisine iyilikte bulunanı sever. Bu sebeple Cenâb-ı Hak’tan başkasını sevmek cehalettendir. Çünkü kula Yüce Mevlâ’nın dışında hiç kimse iyilik yapamaz, yapmamıştır. O’nun kullarına olan ihsanının çeşitlerini hiç kimse sayamaz. İhsanı başkasından bilmek cahillikten ileri gelir.
Üçüncüsü: Kişi, kendisine iyilik yapmamış olsa bile güzel ahlâk sahibini sever. Şöyle ki: Uzakta bir yerde halkına güzel muamele eden, âdil, merhametli, hazinelerini fakirler için ayıran, memleketinde kimsenin kimseye zulmetmediği bir kral olduğunu duyan kimse, hayatında onu görmeyeceğini, kendisine bir iyiliğinin ulaşmayacağını bilse de onu sever. Bu sebeple Cenâb-ı Hak’tan başkasını sevmek cehalettendir. Çünkü O’ndan başka ihsan edici yoktur.
Dördüncüsü: Kişi, sevdiği kimseyi güzelliği için yani mana güzelliği için sever. Mesela biri İmam Şâfiî rahmetullahi aleyhi ya da başka bir din büyüğünü sever. Biri Hz. Ali’yi sever, bir başkası Hz. Ebû Bekir’i ve Hz. Ömer’i (radıyallahu anhüm). Başka biri onların hepsini, hatta bütün peygamberleri ve sahabilerini sever. Bunun sebebi onlardaki mana güzelliği ve onların zatî sıfatlarıdır. Mana güzelliği ile sevilmeyi hak etmek de üç şeyle olur:
Birincisi: İlim güzelliğidir. Çünkü ilim ve âlim güzel ve şerefli olmasından dolayı sevilendir.
İkincisi: Kudret güzelliğidir. Onların kudreti kendi nefslerini ve Cenâb-ı Hakk’ın kullarını ıslah etmek ve onları yönetmek, dünyaya nizam vermek ve dinin hakikatini kavramak içindir.
Üçüncüsü: Kusur, eksiklik ve kötü huylardan kalbi arındırma güzelliğidir.
Şu halde peygamberler ve velîler bu sıfatlar sebebiyle sevilir. Bu sıfatlar sebebiyle yapılmayan işler, gafletle ortaya çıkan fiiller gibidir; övülen ameller değildir. Bu itibarla bu sıfatlarda kim daha fazla kemâl sahibiyse daha çok sevilir. Bunun için Hz. Ebû Bekir radıyallahu anhu, İmam Şâfiî rahmetullahi aleyhden daha çok sevilir. Peygamberler de Hz. Ebû Bekir’den daha çok sevilir.
O halde hiçbir kalb-i selîm sahibi kişi yoktur ki Allah Teâlâ kadar sevilmeye layık olanın bulunmadığını bilmesin. Yine bilir ki önceki ve sonraki insanlar ile meleklerin ilimleri, Allah Teâlâ’nın ilminin yanında hiçbir şey değildir.