Aramak

Altın Silsile

Muhammed Baba Semmâsî
kuddise sırruhû

Râ­mi­ten’de­ki Azî­zân haz­ret­le­ri­nin en de­ğer­li
ha­li­fe­si... 
Şâh-ı Nakşibend’in Müjdecisi...

Muhammed Baba Semmâsî kuddise sırruhû Buhara’nın Râmîten kasabasının Semmâs köyünde dünyaya geldi.

Babası Seyyid Abdullah, oğlunun Mahmud Fağnevî kuddise sırruhû’ya intisap etmesini tavsiye edince, Muhammed Semmâsî hazretleri önce Mahmud Fağnevî hazretlerine, sonra da mürşidinin yönlendirmesiyle Ali Râmitenî hazretlerine intisap etti. Seyr ü sülûkunu tamamlayınca da halifelik aldı. Râmiten’deki Azîzân hazretlerinin halifeleri arasında en değerlisiydi.

***

Muhammed Semmâsî hazretleri kendi el emeği ile geçimini sağlar, üzüm bağında çalışır ve asmaların bakımını kendisi yapardı. 

Çok cömertti, müridlerine bol bol ikramlarda bulunurdu. Dergâhta oturmayı sevmez, civar köy ve kasabalara gider, oradaki insanlara sohbet ve nasihat ederdi. En büyük özelliği ise dervişliğe kabiliyetli kimseleri fark edip, manevi bir cezbe ile kendisine çekmesiydi. 

Severek hizmet ederdi. Bazen ilâhî cezbe ile kendinden geçer, elindeki asma bakım aleti yere düşer, tekrar kendine geldiğinde işine devam ederdi. Oğlu ve halifesi Muhammed Semmâsî ile karıştırılmaması için kendisine “Baba” Semmâsî denilirdi.

***

Baba Semmâsî hazretleri bir gün Sühâri köyünden geçerken, meydanda gençlerin güreştiğini gördü. Bu köy Emir Külâl hazretlerinin köyüydü ve intisap etmeden önce o da güreş tutardı. O gün o da meydanda güreşmekteydi. Baba Semmâsî hazretleri yanındakilerle birlikte güreşi izlemeye başlayınca, görenler böyle büyük bir velînin bu yaptığına hayret ettiler. Etrafındakilerin şaşkınlığını görünce Baba Semmâsî hazretleri şöyle dedi:

– Burada, aşk meydanında başpehlivan olacak vasıflara sahip bir er var. Fakat o yanlış meydanda güreşiyor. Onu bâtınî pehlivanlığa hazırlamak lazım.

Nitekim Emîr Külâl hazretleri o gün Baba Semmâsî hazretlerini görür görmez peşine düşmüş, ilk önce dergâhına mürid, sonra da halifesi olmuştu.

***

Yine bir gün Muhammed Baba Semmâsî hazretleri Buhara’nın köylerinden Kasrıhinduvan’ın yanından geçiyordu. Müridleriyle beraber yürürken birden duraklayarak “Bu topraktan bir er kokusu geliyor. Kasrıhinduvan yakında Kasrıârifan olacak” dedi. Bu sözleriyle Şâh-ı Nakşibend kuddise sırruhû’nun doğumunu müjdeliyordu.

Sonra başka bir gün yine o köyün yanından geçerken müridlerine şöyle dedi:

– Daha önce aldığım manevi kokuyu bugün daha fazla alıyorum. Ümidim o ki, o irfan sahibi velî bu köyde dünyaya geldi.

Üç gün sonrasında Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin dedesi torununu kucağına almış, Muhammed Baba Semmâsî hazretlerine getirmiş, hayır dualarını istemişti. Bebeği kucağına alan Baba Semmâsî hazretleri şöyle dedi:

– Çoktan beri size işaret ettiğimiz, kokusunu aldığımız er budur. Bu çocuk ileride zamanın kutbu olacak. Tarîk-i âliyyenin başında aşk ehlinin derdine derman bulacak.

Halifesi Emir Külâl hazretlerine dönerek;

– Ey Emîr! Şu kundaktaki çocuk benim manevi oğlumdur. Onu zâhir ve bâtın terbiyesi için sana emanet ediyorum. 

Böylelikle Baba Semmâsî hazretleri, kokusu cihanı tutsun diye gülü güle emanet etmiştir. 

Allah sırrını âli eylesin. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy