Aramak

Başyazı

HARAMLARLA KİRLENMEDEN

Yüce Rabbimiz, Müberra Kitabımız’da mealen şöyle buyurmaktadır: “(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbiniz’in size haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Çirkin işlere (fuhşiyata), bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.” (En’âm 151)

Allah Teâlâ’nın kullarını sakındırdığı fiillere haramlar denir.

İnsan sorumlu bir varlıktır. Rabbi’ne karşı, insanlara karşı, mahlukata karşı mesuliyetleri vardır. 

Hz. Âdem aleyhisselâm’dan Hz. Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’e kadar bütün peygamberler yüce Allah’ın koyduğu sınırları, sakındırdığı haramları tebliğ etmiştir. Hz. Nuh aleyhisselâm kavmini putlara tapmaktan, Lut aleyhisselâm o bilinen çirkinliği işlemekten, Şuayb aleyhisselâm ölçü ve tartıda hile yapmaktan, Musa aleyhisselâm buzağıya tapmaktan, İsa aleyhisselâm şirkten ve Resûlullah aleyhisselâm, Allah Teâlâ’dan gayrı ilâhlar edinmekten, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek başta olmak üzere her türlü kötülükten, hadsizlikten sakındırmıştır.

Günümüze kadar âlimler kitaplarında bu sınırları izah etmiş, haram amellere yaklaşmama konusunda uyarmıştır. Allah dostları her devirde yaşantıları ile haramlardan uzak durduğu gibi takipçilerini de uzaklaştırmıştır. Müslüman aileler de evlatlarına haramları öğretir, onlardan sakınması gerektiği bildirir ve bunu takip eder.

Aslında insan haramlardan uzaklaşarak kendini kirlenmekten muhafaza etmiş olur. Böylece azgınlıktan, hırsızlıktan, gasptan, yalandan, haksız kazançtan, kul hakkından, kötülüklerden ve daha nice çirkin şeylerden korumuş olur.

Haramlardan kaçınmak farzdır. İçki, kumar, zina gibi kesin delillerle sabit olan bir haramı inkâr etmek ise küfürdür, yani imandan çıkarır. Haramı inkâr etmediği halde onu işleyen kişi ise günahkâr olur. Tevbe etmesi gerekir.

Allah Teâlâ insana yeryüzünde sayısız nimetler bahşetmiştir. Yeryüzünde olmayıp, dünyadan milyonlarca kilometre uzakta bulunan güneş, ay bile insana hizmet etmektedir. Kur’an ayetlerinde bu nimetler hatırlatılır ve saymaya kalksa saymaya insanın gücünün yetmeyeceği ifade edilir. (bkz. Nahl 18)

Allah’ın insana bahşettiği nimetlerin çok büyük çoğunluğu ona helal kılınmışken sadece bir kısmı haram kılınmıştır. Bunca helaller ile yetinmeyip az sayıda olan harama bulaşılmamalıdır.

Helaller bellidir, haramlar da bellidir. Bunu belirleyen Allah Teâlâ ve O’nun Resûlü’dür. Helal ve haramlar kitaplarda bütün ayrıntılarıyla yazılmış, âlimler tarafından izah etmiştir. Kimse Allah’ın hükümlerini bir kenara bırakıp, helal haram konusunu hafife alarak kendi fikrine, düşüncesine göre bir şeye helal veya haram diyemez. 

Geçmiş ümmetler içinde böyleleri vardı. Ayetler bu konuda sakındırmış ve şöyle buyurulmuştur: “Ağzınıza geldiği gibi yalan yanlış konuşarak ‘bu helâldir, bu haramdır’ demeyin. İftira ve yalanları Allah’a nispet ederek söylemeyin. Şüphesiz ki Allah’a karşı yalan uydurup iftira edenler âhiret azabından asla kurtulamazlar.” (Nahl 116)

Haram işleyen kişi günah kazanmanın yanı sıra âhirette büyük bir mahcubiyet ve utanç yaşayacaktır. Âhirette insanın elleri ayakları yapıp ettiklerine şahitlik edecek, kendisi ile işlenen günahları bir bir haber verecektir. İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh şöyle der:

“Cenâb-ı Hak ayette: ‘Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve her nefs yarın için ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır’ (Haşr 18) buyuruyor. Yeryüzü mümin ve zâhid için şahitlikte bulunarak şöyle diyecektir: ‘Bu kişi benim üzerimde namaz kıldı, oruç tuttu, hac yaptı ve cihad etti.’ Bu güzel şahitlikten dolayı mümin ve zâhid sevinç duyar. Aynı şekilde inkârcı ve günahkârların aleyhinde de şahitlikte bulunur ve şöyle der: ‘Bu kişi benim üzerimde şirk koştu, zina yaptı, içki içti, haram yedi...’”

İnsan haramları işlemeye meyillidir. Heva ve hevesine uymak, eğlenceye dalmak, had hudut tanımadan yaşamak nefsin hoşuna gider. Nefsin hoşuna giden bu şeyler cehennem yolunun taşlarıdır. Sabır, namaz, oruç, ibadet, haramlardan korunmak ise nefsin hoşuna gitmez. Cennete gitmenin yolu ise buradan geçer. Resûlullah Efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Cehennem nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış, cennet ise nefsin istemediği şeylerle sarılmıştır.” (Buhârî, Rikak 28; Müslim, Cennet 1)

Her insan bir işi yapmadan önce sonunu düşünür. Pişman olacağı şeyi yapmaz. Sadece yaparken duyduğu hazza bakmaz. Kimse zehirli olduğunu bildiği meyveyi sırf yerken tadı güzel geliyor diye yemez. Canı onu yemek istese de sağlığını, hayatını düşünür, vazgeçer. 

Şeyh Seyyid Abdulbaki hazretleri bir sohbetinde şöyle buyurmuştu: “Düşünmek lazım; küçücük bir çocuk büyüklerin yanına gelip, şu delikte yılan var, dese kimse cesaret edip de o deliğe elini sokmaz. Ancak yüz yirmi dört bin peygamber haramları haber vermiş, bunları işleyen cehenneme girer demiş, fakat insan çekinmeden o haramları işliyor!”

Haramları işlemek insanın dünyasını da âhiretini de mahveder. Allah Teâlâ’nın emrinin ve Resûlü sallallahu aleyhi vesellem’in sözünün dışına çıkmış olur. Haramda huzur yoktur. Haramlardan uzak duran ise gerçek huzuru bulur. Nefsin aşırılıklarını engellemek, onu terbiye etmek ebedî saadete götürür. Birçok günahtan korunmuş olur. Sevabı çoğalır, Rabbi’nin rızasını, cennetini kazanır.

Haram işleyenlerle ünsiyet kurmak, harama bakmak, haramı işitmek günahları insanın gözünde hafif, önemsiz hale getirir. İlk başta alışkanlık kazanır, zamanla işlemeye başlar.

Haram işlenen meclislerden ve haram işleyen kişilerden uzak durmalıdır. Allah’tan korkanlarla beraber olmalıdır. O’nun emirlerinin yerine getirildiği, O’na ibadet edilen cami ve zikir meclislerine yönelmelidir.

İnsan bulaşıcı bir mikroba karşı tedbirler alır, hastalık olan yerlere girmez, bulaşma ihtimali olan yerlere dahi gitmez. Zaruret olmadıkça evinde oturur. Haramlardan uzak durmak da böyledir. Kişi ihtiyacı kadar evinden dışarı çıkmalıdır.

Haram insanın ahlâkını bozar, kişiliğini zayıflatır, davranışlarını kötüleştirir. Hem kendisi zarar görür hem de çevresine zarar verir. Haram işlenen bir yuvada büyüyen çocuklar dinden uzaklaşır, Allah’tan uzaklaşır. Yetişkinliğinde de çocukluğunda gördüğü hataları yapmaya devam eder. Haram ile yetişen nesiller iyi bir gelecek inşa edemez. Ahlâklı bir toplum yetiştiremez. Doğru rehberlik eden bir anne baba olamaz.

Günümüzde güven duygusunun azalması, sözlerin tutulmaması, kötülüklerin yaygınlaşması haramların işlenmesine bağlıdır.

Allah dostları her devirde haramdan uzak durmak için toplumu ikaz etmiş, onları bilgilendirmiş ve helal olan şeylere yönlendirmiştir. Kendi şahıslarına karşı yapılan bir kötülüğe karşı son derece yumuşak huylu ve müsamahalı davransalar da Allah Teâlâ’nın bir emri çiğnenip haram işlendiğinde aslan gibi karşı durmuşlardır.

Allah bizleri haramdan uzak duran kullarından eylesin. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in duası ne güzeldir: “Allahım, beni helallerinle yetindir ki haramlara bulaşmayayım. Beni ikramınla zengin kıl ki senden başkasına muhtaç olmayayım.” (Tirmizi, Deavat, 3563) Amin. 

Tevfik ve inayetiyle. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy