Toprak ve Fidan
Çocuklarımız başımızın tacı, gönlümüzün neşesi. Yıldan yıla çocuk sayımızda gerileme olsa da çocuklara düşkünlüğümüz bilinir. Dünyanın en çocuk sever toplumlarından biriyiz.
Diğer taraftan, onları bu sevgimize yaraşır şekilde yetiştirebildiğimiz şüpheli ne yazık ki. Yetiştirme derken iyi yedirmekten, iyi giydirmekten, iyi okullarda okutmaktan, muteber meslek sahibi yapabilmekten bahsetmiyoruz. Bunlar genel sosyoekonomik seviyemizle ilgili.
Çocuğu iyi yetiştirmek derken sağlam karakterli, yeteneklerinin ve zaaflarının farkında, rasyonel düşünebilen, doygun bir iç dünyaya sahip, sınırlarını bilen ve kabul kişiler olmalarını sağlamaktan söz ediyoruz.
Elbette her şey bizim elimizde değil; çocuklarımızın kaderini biz yazmıyoruz. Fakat onlar bizim toprağımızda yetişen fidanlar. Çorak toprakta nasıl sağlam fidan olamazsa kendi çoraklığımızda çocuklarımız istediğimiz gibi gür gümrah olamıyor, olamayacak.
Bahsettiğimiz bu çoraklığa hamlık diyebilirsiniz. Cehalet, görgüsüzlük, duyarsızlık, tembellik de… Fakat kendi halimizi dert etmeye başladığımızda, gömüldüğümüz rutinden silkinip “ben nasıl iyi olabilirim” sorusunun ardına düştüğümüzde çok büyük bir adım atmış olacağız. Emin olun, çocuklarımıza yapabileceğimiz en büyük iyilik bu olacak.
“Ne yapalım, bizim elimizden gelen budur, parası neyse verip en iyi okullara, ortamlara göndeririz” diye avunma lüksümüz yok. Kendi dışımızda bel bağladığımız, vazifelerimizin taşeronu zannettiğimiz sosyal ortamlar, okullar, organizasyonlar asla yerimizi alamayacak. Anne babanın yerini şimdiye kadar hiç kimse ve hiçbir şey tutmadı, bundan sonra da tutamayacak. O yer boş kalıyorsa çocuğumuz bir ömür o boşluğu doldurmaya çalışacak. Üstelik belki de hiç istemeyeceğimiz, onaylamayacağımız yollarla.
Emin olun, bu yolda samimi niyet ve biraz çaba zannettiğimizden daha bereketli sonuçlar veriyor. Sadece çocuğumuzun bizimle ruhen yaşıt olduğunu, ruhlarımızın ezelde aynı demde yaratıldığını; bizi ebeveyn, onları çocuğumuz kılan dünyaya geliş sıralamasının ilâhî takdir olduğunu hatırlamak bile büyük bir başlangıç. Bu idrak bizi çocuklarımızın sahibi ya da patronu zannetmekten alıkoyarken, sevginin yanına onlara saygıyı da gerekli kılacak.
Bu açıdan, bu ayki yazımızı, çocuklarımız üzerinden kendi muhasebemiz olarak okuyabilirsiniz.
10 Muharrem Aşûre gününüzü tebrik ederiz. Ağustos sayımızda buluşmak üzere inşallah.