Çocuk Terbiyesi
İmam Abdullah b. Alevî el-Haddâd kuddise sırruhû, çocuğun terbiyesi ve yetiştirilmesiyle ilgili şunları söylemiştir:
“Anne baba çocuğun kalbine dinî emir ve yasaklara saygıyı yerleştirmelidirler. Onu iyiliğe teşvik etmeli; kötülükten, kötü işlerden ve şerli kimselerden uzak tutmalıdırlar. Onun yüreğine dünya sevgisi, dünyalık arzular ve dünya eğlencesine eğilim ekmemeliler. Bu konuda ona yardımcı da olmamalı, bu tür eğilimlere kapılmasına müsaade etmemelidirler. Çünkü bu hususta çocuğa yardımcı olmak, ona kötülük etmek ve istikamet çizgisinden ayırmak demektir.
Yine onu kötü arkadaşlardan, gaflet ehlinden ve boş işlerle uğraşan küçük büyük herkesten uzak tutmalıdırlar. Özellikle söz ve davranışlarının sebep ve sonuçlarını anlayabildiği ve bu idrake uygun biçimde hareket edebildiği temyiz çağına geldiğinde onu daha iyi himaye etmelidirler. İyi yetişmesi ve özüne güzel ahlâk yerleşmesi için sadece güzel şeyler yapmasına ve hoş sözler söylemesine müsaade etmelidirler.
Nitekim ağaç yaşken eğilir. Güzel alışkanlıkları küçükken kazanan çocuk, büyüdükten sonra hiçbir zorluk çekmez. Zira iyilikler âdet işidir. Ancak iyiliği âdet edinenler iyilik sahibi olabilir. Çocukluk devresinde en büyük görev anne baba ve velilere düşer.
Çocuğu hayır ehlinden olmayan ve güzel ahlâkla yetişmeyen kişilerin çocuklarından korumak da önemli hususlardandır. Nitekim ‘Çoğunlukla çocukların bozulması birbirinden etkilenmelerinden kaynaklanır’ denilmiştir.”
Abdullah b. Alevî el-Haddâd,
Sebîlü’l-İddikâr ve’l-İ‘tibâr
Yürü Bakalım!
Rivayet edildiğine göre, Tâbiînden Mutarrif b. Abdullah rahmetullahi aleyh, (Emevîler’in Horasan valisi) Mühelleb’i ipek bir cübbe içinde kibirlenerek yürürken gördü. Ona;
– Ey Allah’ın kulu! Bu, Allah ve Resûlü’nün sevmediği bir yürüyüştür, dedi. Bunun üzerine Mühelleb ona;
– Beni tanıyamadın galiba, dedi. Mutarrif;
– Seni iyi tanıyorum. Evvelin belden atılmış bir nutfe, sonun kokmuş bir leş, sen de bu ikisi arasında pislik taşıyan birisin, dedi.
Bunu duyan Mühelleb, kibirli yürüyüşünü terk ederek oradan ayrıldı.
Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ
Malâyâniyi Terk Etmek
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, Müslümanlığının güzelliğindendir.”
Tirmizî, Zühd 11
Sâdık Kimdir?
İlk sûfîlerden hadis, kelam ve tefsir âlimi Hâris el-Muhâsibî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Sâdık o kimsedir ki, halk nezdindeki itibarını tamamen kaybetse buna hiç aldırmaz. Sahip olduğu güzel amellerin bir zerresini bile halkın bilmesini istemez. Kötü amelinin halk tarafından bilinmesinden de hoşnutsuzluk duymaz. Çünkü bundan rahatsız olması, insanlar arasında itibarının artmasını arzuladığının delilidir. Bu ise sıddıkların ahlâkından değildir.”
Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye
Ne ile Ulaştılar?
Âriflerin büyüklerinden Abdurrahman b. Ahmed b. Atıyye kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Allah katındaki derecelere ulaşanlar namazlarının ve oruçlarının çokluğu ile değil, nefslerinin cömertliği, kalplerinin temizliği ve insanlara dürüst olmalarıyla ulaşmışlardır.”
Süyûtî, el-Haberü’d-Dâl
“Kırk gün ihlâs üzere bulunan hiçbir kul yoktur ki kalbinde zuhur eden hikmet pınarları dilinden dökülmüş olmasın.”
Mekhûl eş-Şâmî rahmetullahi aleyh
Varlıktan Ebediyete İnsan
Abdullah b. Mesud radıyallahu anh’ın rivayet ettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Sizden birinizin yaratılışı, annesinin karnında kırk günde nutfe olarak şekillenir. Sonra ikinci kırk günlük süre içinde kan pıhtısı haline döner. Sonra bir o kadar zaman içinde bir çiğnem et parçası olur. Ondan sonra da bir melek gönderilir. Melek ona ruh üfler ve şu dört konu ile ilgili; rızkı, eceli, ameli, kötü mü yoksa iyi biri mi olacağı ile ilgili yazgısını yazması emredilir. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki, sizden biri (görünürde) cennet ehlinin amelini işler; hatta o hale gelir ki kendisi ile cennet arasında bir arşın mesafe kalır. Ne var ki yazgısı onun önüne geçer de cehennem ehlinin amelini yapmaya başlar ve bu sebeple cehenneme girer. Yine sizden biri (görünürde) cehennem ehlinin amelini işler. Hatta o hale gelir ki kendisi ile cehennem arasında bir arşın mesafe kalır. Derken, yazgısı onun önüne geçer de cennet ehlinin amelini işlemeye başlar ve bu sebeple cennete girer.”
Buhârî, Bed’ü’l-Halk 6
Dünya ve Âhiret Hayırları
İmam Şâfiî rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:
“Dünya ve âhiret hayırlarının tamamı şu beş şeydedir:
1. Gönül zenginliği,
2. Mahlûkata eziyet etmemek,
3. Helal kazanç.
4. Takvâ elbisesini giymek,
5. Her durumda Yüce Allah’a güvenmek.”
İmam Nevevî, Bostânü’l-Ârifîn
Ölü ve Diri Kalp
Yahyâ b. Muâz er-Râzî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Nice istiğfar eden kişiler vardır ki kendilerine gazap edilmiştir. Nice susan kişiler de vardır ki onlara merhamet olunmuştur. Biri istiğfarda bulunur, fakat kalbi kötüdür. Diğeri ise suskundur, fakat kalbi zikretmektedir.”
İmam Nevevî, Bostânü’l-Ârifîn
İhlâs
Büyük sûfî âlimlerden İmam Kuşeyrî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“İhlâs, itaat ve ibadette sırf Allah Teâlâ’nın rızasını kastetmektir. Bu da sadece Allah’a yaklaşmayı irade etmek suretiyle olur. Başka biri için yapmacık bir şey işlemek, halkın övgü ve saygısını kazanmak ve insanlar tarafından sevilmek için kulluk yapmak yahut Allah’a yaklaşma niyeti dışında herhangi bir mana ve maksat taşımak ihlâsa mânidir.”
Kuşeyrî, er-Risâletü’l-Kuşeyriyye
Hangisi Daha Faziletli?
Abdülmelik b. Mervan rahmetullahi aleyh’e,
– Hangi adam daha faziletlidir, diye sorulunca,
– Yüksek bir makamda iken tevazu gösteren, (maddi) imkânı varken dünyadan gönlünü çeken ve gücü varken intikamı terk eden kimsedir, demiştir.
İbn Ebi’d-Dünyâ, et-Tevâzu ve’l-Humûl
“Kim Allah Teâlâ’nın kendisine hayır ve iyilik vermesini isterse, insanlara karşı hüsnüzan beslesin.”
İmam Şâfiî rahmetullahi aleyh