Aramak

Saadet Asrı'ndan

Abdullah b. Cahş
radıyallahu anh

Abdullah b. Cahş radıyallahu anh, Hz. Peygamber salallahu aleyhi vesellem Erkâm’ın evine girmeden hemen önce Müslüman oldu. Hz. Peygamber Medine’ye hicret için izin verince ailesi ve kabilesiyle birlikte Medine’ye yola koyuldu. Giderken Mekke’nin en güzel evlerinden birini ardında bırakmıştı. 

Müşriklerden Utbe b. Rebiâ ve Ebu Cehil bir gün Hz. Abdullah’ın terk edilmiş evinin önünden geçerken Utbe şöyle dedi:

– Abdullah’ın evi ıssız bir harabe olmuş, eski sahiplerini ağlayarak anıyor. 

Bunları duyduktan sonra Ebu Cehil elini evin duvarına koyup, alay ederek şöyle dedi: 

– Abdullah b. Cahş kim ki bu güzel ev onun ardından ağlasın!

Sonra, içinde kalan eşyalara birlikte eve el koyup dilediği gibi kullanmaya başladı. Medine’de bulunan Hz. Abdullah durumdan haberdar olunca Resûlullah’a haber verdi. O da şöyle dedi:

– Ey Abdullah! Mekke’de kalan evinin karşılığında Allah’ın sana cennette bir ev vermesini istemez misin?

– İsterim ya Resûlallah! 

– Öyleyse Allah sana bunu verecektir.

İlk Askerî Görev

Mekke’de müşriklerden çok sıkıntılar çeken ve hepsine sabreden Hz. Abdullah, hicretten sonra Medine’de Ensar kardeşlerinden büyük yardım görüyor, huzur içinde yaşıyordu. Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashabını etrafına toplayarak aralarından bazılarını askerî bir göreve göndereceğini söyledi. Seçilecek sahabiler İslâm’ın ilk askerleri olacaktı. Bir süre sonra Hz. Peygamber sekiz kişiyi seçerek onlara şöyle dedi:

– Birazdan bu sancağı, aranızda açlığa ve susuzluğa en çok sabreden birine vereceğim.

Sancak Hz. Abdullah’a uzatıldı. Yanında da Hz. Peygamber’in talimatlarının yazılı olduğu bir not vardı. Hz. Peygamber, Abdullah b. Cahş radıyallahu anh’a bu notu iki günlük yolculuktan sonra açmasını söyledi ve ne yöne gideceğini haber verdi.

İki günlük yolun ardından Hz. Abdullah notu açtığında şöyle yazıyordu:

“Bu emrimi okuduğunda Mekke ve Taif arasındaki Nahle bölgesine doğru yola çık. Kureyş’i gözle ve gördüklerini bize haber ver.”

Hz. Abdullah emri okur okumaz sesli bir şekilde şöyle dedi: 

– Allah Resûlü’nü duyduk, itaat ettik!

Sonra yanındaki arkadaşlarına dönerek şöyle dedi:

– Resûlullah beni Nahle’ye, Kureyş’i gözlemek üzere görevlendirdi. Benimle gelmeniz için size baskı yapmamamı tembih etti. Aranızda şehadeti göze alan varsa bana eşlik etsin. Bunu göze alamayacak olan varsa, kınanmaktan korkmadan Medine’ye geri dönebilir.

Oradaki sahabilerin hepsi ayağa kalkarak;

– Allah Resûlü’nü işittik ve itaat ettik, dediler ve Nahle’ye doğru yola çıktılar. 

Emredilen yere vardıklarında Kureyş’e dönen bir ticaret kervanı gördüler. Kervan Kureyş pazarında satılmak üzere kuru üzüm ve hurma gibi şeyler taşıyordu.

Kafileyi gören seriyyedeki Müslümanlar aralarında istişare etmeye başladılar. Aralarından biri şöyle dedi:

– Kervanda dört kişi var. Eğer onları öldürür, kafileye el koyarsak haram aylarda savaştığımız için hürmetsizlik etmiş oluruz. Çünkü bugün haram ayların son günü. Bunu yaptığımız için bütün Arapların öfkesini üzerimize çekeriz. Eğer şimdi saldırmaz, beklersek kafile harem sınırlarına girer ve bizden tamamen kurtulur. 

İstişare sonucunda kafileye saldırmaya, ele geçirdikleri malları da Medine’ye geri götürmeye karar verdiler. Kafiledeki dört kişiden birini öldürüp iki kişiyi esir aldılar. Dördüncü kişi kaçarak Mekke’ye geri döndü. Geri dönüş yolunda henüz ganimetin nasıl paylaşılacağına dair ayet-i kerime nazil olmamasına rağmen Hz. Abdullah ganimetin beşte birlik bir kısmı Resûlullah’a ayırdı. 

Medine’ye varıp yaşananları Hz. Peygamber’e anlattıklarında, haram aylarda saldırdıkları için yaptıklarını tasvip etmedi, ganimeti almadı ve şöyle dedi:

 – Vallahi ben size savaşmanızı emretmemiştim. Size sadece Kureyş’i izlemenizi ve ne yaptıklarına dair haber getirmenizi söylemiştim.

Resûlullah’ın bu sözlerinden sonra Hz. Abdullah ve arkadaşları büyük bir üzüntüye kapıldı. Resûlullah’ın emrine muhalefet ettikleri için helâk olacaklarını düşünmeye başladılar. Bütün bunların yanı sıra Kureyşli müşrikler Arap kabileleri arasında; “Muhammed ve arkadaşları haram aylara hürmet göstermedi, kan akıttı” diyerek propagandaya başladılar. Bütün bunların sorumlusu olduğu için Hz. Abdullah’ın üzüntüsü arttıkça arttı. 

Ancak bir süre sonra haklarında şu ayet-i kerime nâzil oldu:

“Sana haram aylarda savaşmayı soruyorlar. De ki: ‘O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Fitne ise adam öldürmekten daha büyüktür.’” (Bakara 217)

Bu ayet-i kerimeden sonra Hz. Peygamber sevindi ve malları ganimet olarak kabul etti. Esirleri de fidye karşılığında serbest bıraktı. 

Uhud Günü

Hz. Abdullah, Uhud savaşında büyük kahramanlık göstermiştir. O gün gösterdiği kahramanlığı Hz. Sa’d radıyallahu anh şöyle anlatıyor:

Uhud günü, çarpışmaların çok şiddetlendiği bir andı. Abdullah b. Cahş yanıma gelerek elimi tuttu ve beni bir kayanın dibine çekti. Şöyle dedi:

– Şimdi sen dua et, ben amin diyeyim. Ben dua edeyim sen de benim duama amin de! 

Tamam, dedim ve şöyle dua ettim:

– Allahım! Karşıma çok güçlü bir düşman çıkar. Onunla kıyasıya çarpışayım, onu öldüreyim ve gazi olarak geri döneyim. 

Abdullah amin dedi ve kendisi dua etmeye başladı:

– Allahım! Karşıma güçlü bir düşman çıkar. Onunla kıyasıya savaşayım. Sonra o beni senin yolunda şehit etsin. Burnumu ve kulağımı kessin. Kanlar içinde senin huzuruna varayım ve bana: “Ey Abdullah! Burnun, kulakların nerede?” diye sorduğunda şöyle diyeyim: “Ya Rabbi, ben bu uzuvlarla çok günah işledim, senin huzuruna getirmeye utandım. Onları senin yolunda feda ettim. Toza toprağa bulanarak huzuruna geldim.”

Önceden söz verdiğim için bu duasına amin dedim. Sonra kılıçlarımızı alarak savaşmaya devam ettik. Abdullah bir ara düşmanın arasına daldı. Şehitlik özlemiyle hamle üzerine hamle yaptı. Nihayet birçok ok ve kılıç yarası alınca şehit düştü. Müşrikler başına toplanıp burnunu ve kulaklarını kesti. Savaşın ardından onun bedenini şehitler arasında gören Hz. Peygamber gözyaşı dökerek çok sevdiği amcası Hamza’nın yanına defnetti.

Allah ondan razı olsun. 

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy