Aramak

Ameller ve Mükâfatlar

ÇEVİRİ: ABDURRAHMAN MIHCIOĞLU

AMELLER ve MÜKÂFATLAR

Önceki ay bismillah diyerek Ramazan el-Bûti’nin “Hikemü’l-Atâiyye” şerhini yayımlamaya başlamıştık. “Günah ve isyan halinde Hak Tealâ’nın rahmetine olan ümidin azalması, amele güvenmenin alametidir!” hikmetinin açıklamasında kalmıştık. Kaldığımızdan yerden devam ediyoruz:

Bu hikmet çerçevesinde akla şöyle bir soru gelebilir:

“Şayet durum bu ise Allah Azze ve Celle’nin, ‘Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete.’ (Nahl 32) ayet-i kerimesi ile muradı nedir? Kaldı ki Hak Tealâ birçok ayetinde de benzer manaya işaret buyurmuyor mu?”

Bu soruya vereceğim cevap, inşallah Cenab-ı Hakk’a muhabbetinizi artıracak ve sizi kulluk şuuruna biraz daha yaklaştıracak.

Bu ve benzeri ayetlerde murad edilen söz, bir tarafın kararıdır ki o taraf da Allah Azze ve Celle’dir. Ortada antlaşmaya varmış iki taraftan söz etmek mümkün değil. Seni amele muvaffak kılan, mükellefiyetlerini yerine getirmeni, niyaz ile kapısına yüz sürüp dua etmeni sana ilham eden de O. Yalvar yakar dua ederken şöyle dersin: “Ey Allahım! Senin haricinde bana güç kuvvet verebilecek kimse yok. Varlığım senin kudret elindedir, onda dilediğin gibi tasarruf edersin. Varlığımı hayır ve saadet yoluna sevket.” Allah Tealâ da duana icabet eder, hayırlara vesile olman için gönlüne inşirah verir ve seni amel-i sâlihe muvaffak kılar. Sonra da kıyamet günü sana “Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete..” der.

Cenab-ı Hakk’ın bu sözünden, alıcı ve satıcı arasındaki gibi seninle O’nun arasında karşılıklı rızaya dayalı bir akit gerçekleştiği çıkarılabilir mi? Allah muhafaza, tabii ki hayır! O’nun, işlemiş olduğun sâlih amelleri cennete girebilmen için vesile kılması, sana olan fazlı ve ihsanından başka bir şey değildir.

Şayet bunu reddeder ve Allah ile arandaki bu meseleyi bir karşılık hak talep etme davasına çevirir ve bu davayı kıyamete taşıyarak Cenab-ı Hakk’a dersen ki: “Benden yerine getirmemi istediğin amelleri işlemek suretiyle cennete ve onda ebedî kalmaya hak kazandım.” Allah Tealâ dilerse iddiana karşılık seni inceden inceye hesaba çeker ve o iddia ettiğin haktan geriye asla bir şey kalmaz. Bütün iddiaların; Allah’ın kulu olduğun, O’nun inayet ve tevfikine muhtaç olduğun hükmü ışığında çürür.

Şu anlattıklarıma en yakın bir başka misal, bir babanın evladına karşı muamelesidir. Baba evladını hayra ve cömertliğe teşvik etmek ister de oğluna, “şu fakire sadaka verirsen sana hediye alacağım” der; sonra da oğlunun cebine gizlice bir miktar para koyar. Çocuk alacağı hediyeyi hesaba katarak söz dinler ve babasının cebine koyduğu paradan gidip fakire sadaka verir. Babası, çocuğun bu davranışı üzerine onu bu hayırsever tutumundan ötürü takdir eder ve şöyle der: “Çok büyük insanlık yaptın, bunun karşılığında büyük bir hediyeyi de hak ettin.”

Açıktır ki bu usûl, babanın evladını etkilemek için tercih ettiği zarif bir terbiye usûlüdür. Şüphe yok ki çocuk da sadakayı verdikten sonra neler olacağını bilmektedir. Cebindeki paranın babasının malı olduğunun da farkındadır. Güzel davranışına mukabil, mükâfat ve hediye olarak karşılaşacağı ihsanlar ise ancak ve ancak bu güzel amellere rağbet etmeyi ona sevdirmek için önüne serilmektedir. İşte, Allah Azze ve Celle’nin, “Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” ilahî beyanı da ancak bu kabildendir.

Selef-i sâlihinden çokça nakledilen bir haberdir: Bir kul kıyamet günü şöyle der: “Ya Rabbi! Beni adaletinle, hak ettiğim ne ise ona göre hesaba çek. Dünya hayatımda hiçbir gün sana asi olmadım, günaha düşmedim.” Allah Tealâ ona iki gözünü hatırlatarak, “Bu gözlerin şükrünü eda ettin mi?” der ve terazinin bir kefesine kuluna bahşettiği bu nimeti, diğer kefesine de kulunun taat ve ibadetini koyar. İki göz nimeti kulun bütün taat ve ibadetinden ağır gelir.

İçerisinde dönüp durduğun şu dünya hayatında Allah’ın sana bahşettiği nimetlere bir bakarsan göreceksin: Sadece bir an içinde nail olduğun nimet, işlediğin ve ölene kadar işleyeceğin bütün sâlih amellerin karşılığından fazladır. Sen Allah’ın kulusun. O’nun kudretiyle O’na ibadet ediyor, O’nun rahmetiyle O’na yöneliyorsun. Sana olan rahmeti sebebiyle seni kendisine yaklaştırıyor. Rahmetli babam Molla Ramazan’ın bazı dualarında söylediği gibi diyeceğim: “Ya Rabbi! Sana şükrediyorum ve fakat şükrü bana ilham eden de sensin. Sana olan şükrüm, beni buna muvaffak kılman sebebiyle ayrıca şükre muhtaçtır. Bu cihetle şükrümün ardı arkası kesilemez. Sen her şeyi yaratansın ve her halimde bana lütfunla muamele edensin.”

Bu anlattıklarım ışığında, Allah Tealâ’nın, “Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” ayetindeki kararın sadece O’na ait olduğu anlaşılmış oldu. Bize düşen, cennete mahzâ Allah Azze ve Celle’nin fazl u keremiyle gireceğimizi bilmemiz... Allah’ın bahşettiği şuur ile mükellef olduğun vazifeleri Allah’ın murad ettiği surette eda ettiğinde, Allah’ın fazl u keremini hiçbir surette hak iddiasında bulunmadan, O’nun rahmetini ümid ederek talep ettiğini bilmelisin. Mesele de bundan ibarettir.

Sâlihlerden bir zat, rüyasında he- vefat etmiş velî bir zatı gördü “Allah sana nasıl muamele etti?” diye sordu. Vefat eden o mübarek velî; “Beni huzuruna aldı ve ‘Bana ne getirdin?’ dedi. Ben de ‘Ya Rabbi, ben kulum. Bir kulun efendisine sunabileceği malı mülkü de olmaz ki. Affını umarak ve keremine sığınarak huzuruna geldim’ dedim.” cevabını verdi.

Şu kulluk anlayışını görüyor musunuz? Yarın mahşer günü Allah Azze ve Celle’nin huzuruna böyle çıkmalı. Bu anlayışı bugün idrak edemeyen, yarın hesap günü ister istemez elbet idrak edecek.

Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem de bu minvalde, Buhârî’nin Hz. Aişe radıyallahu anhâ validemizden rivayet ettiği hadiste şöyle buyurmaktadır: “Sizi cennete sokacak şey asla ameliniz değildir.” Ashab, “Seni de mi ey Allah’ın Rasulü?” dediler. “Evet, beni de... Ancak Rabbim beni rahmetiyle kuşatırsa (o vakit cennete girerim).”

İzah etmeye çalıştığımız manaya dair Allah Rasulü’nün hadiste kullandığı ibareye dikkat kesilelim. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem, “Hiçbiriniz ameliyle cennete girmeyecek” demedi. Böyle demiş olsaydı, “Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” ayetinde olduğu gibi, Allah’ın sâlih kullarını amelleri vesilesiyle cennete sokacağına dair vaadi ile bu cümle arasında tenakuz meydana gelirdi. Nebîler Serveri, “Sizi cennete sokacak şey, asla ameliniz değildir.” buyurdu. Yani Allah’ın af ve mağfiretinden, müsamaha ve kereminden bağımsız sadece ameline itimat ettiğin takdirde bütün emellerin tarumar olur ve ahirete dair hayal ettiğin hiçbir şey gerçekleşmez. Zira senin küçük amelini mağfireti ve cenneti için vesile kılan Allah’tır.

İçimizden birinin bir fakire sadaka vermesi örneğine bakalım ve ilahî rahmetin ve rabbânî mağfiretin ameli vesile kılma noktasında bu “sebebiyle” ifadesinin nasıl tecelli ettiğini düşünelim. Malumdur ki mal mülk, Allah’ın malı mülkü ve bunun hakiki sahibi sadece O. Ayette de öyle buyurmuyor mu: “Allah’ın size verdiği maldan onlara verin.” (Nûr 33). Yine Hak Tealâ bize şöyle hitap ediyor: “Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin.” (Bakara 245). Cenab-ı Hak sana malından veriyor ve akabinde seni bu malın gerçek sahibi olarak konumlandırıyor. Zât-ı Ulûhiyyeti’ni de senden borç alan kimse mevkiine koyuyor ve adeta şöyle buyuruyor: “Malınnüzdan bana borç verir misin? Verirsen sana kat be kat fazlasıyla geri öderim.”

Hal böyleyken malın gerçek sahibi olduğunu, Allah’ın sana muhtaç olup senden borç istediğini tasdik etmen mümkün mü? Hakk’ın bu lütufkâr rabbânî üslubuna binaen kendini kaybedip, hakikati unutarak; “gerçek mülk sahibi benim ve Allah da benden -hâşâ- borç istiyor” yargısını tasdik etmen hiç mümkün mü? Akabinde de Allah’a verdiğin borcu ve O’nun sana vaadettiği fazladan karşılığı talep edebileceğini düşünmen mümkün olabilir mi?

Şayet böyle düşünüyor, ayet-i celilede cennete girmek için amelin vesile kılınmasının ilahî lütfa sevk için olduğunu unutuyorsan, tam bir zillettesin!

Şu halde, Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin, “Sizi cennete sokacak şey asla ameliniz değildir.” cümlesindeki manayı idrak ettik ve künhüne vâkıf olduk.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy