Aramak

Asr-ı Saadet’te Şiir

Bugün popüler kültürün sunduğu pek çok metin, öykü ve şiir, içerisinde nice kirli fikirleri ve ahlâksızlıkları barındırıyor. Böyle bir ortamda hem kendimiz hem de çevremiz için hakikati ve hikmeti doğru yerde aramak önem taşıyor. Bu arayıştaki ölçümüz ise her konuda olduğu gibi Kur’an-ı Hakim’e ve Sünnet-i Seniyye’ye danışmak olmalı. Bu manada Allah Rasulü aleyhissalâtu vesselam’ın şaire ve şiir hususundaki tutumunu bilmek gerekiyor.

Cahiliye dönemi Arap toplumunun şiire ve güzel söz söylemeye ilgisi yüksekti. Hatta bazı aileler çocuklarını hem temiz bir çevrede yetişmeleri için hem de çölde yaşayan Araplar’ın dili şehirlere nispetle daha güzel olduğundan, dil becerilerinin gelişmesi için bedevî Arap kabilelerine gönderirlerdi.

Mekke’de düzenlenen panayırlarda şairler şiirlerini okur, büyük bir kalabalık da onları dinlerdi. Bazen şairler arasında yarışmalar tertip edilir, dereceye giren ilk yedi şiir Kâbe duvarına asılırdı. Bu şiirlere “muallakatü’s seb’a” yani “yedi askı” denirdi.

Söz söyleme ve şiir sanatı, üst düzey bir zevk olma özelliği kazanmıştı Cahiliye Arapları arasında. Hatta bitmek bilmeyen kabile savaşlarında çarpışmaya geçmeden önce kabilelerin şairleri meydana çıkar, karşılıklı olarak kendi kabilesini öven, düşman kabileyi yeren şiirler okurlardı.

Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, dil zenginliğinin, edebiyatın büyük önem taşıdığı bir toplumda dünyaya gelmişti. Cahiliyenin hiçbir kötülüğünden zerre bulaşmamış tertemiz hayatına şiir de ancak hikmet ve güzelliği barındıran haliyle girebilmişti. Bir gün Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm, Hassan b. Sâbit radıyallahu anha, “Ey Hassan! Cahiliye şiirinden bana bir şiir oku. Çünkü Allah şiirin zirvesini Cahiliye şiiri ile Cahiliye şiirinin rivayetinde kılmıştır.” buyurdu. Hassan b. Sâbit radıyallahu anh da A‘şâ’nın Alkame b. Ulâse’yi hicvettiği şiirlerden birini okudu. (İbn Ebî’d-Dunyâ, Kitâbu Kadâi’l-Havâic)

Şiir ve hikmet

Efendimiz aleyhissalâtu vesselam şiiri hikmetli ve güzel söz söyleme aracı olarak görürdü. Bir hadis-i şeriflerinde, “Kuşkusuz şiirlerden bir kısmı hikmettir.” (Buhârî, Edeb, 90) buyurmuştur. Hatta benzer bir hadis-i şerifte önemli bir ilaveyle:

“Kuşkusuz bazı şiirlerde hikmet vardır. O halde Kur’an’dan bir şeyi karıştırırsanız onu şiirde arayınız. Zira şiir Arapça’dır.” (Bk. Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, nr. 20914; Suyûtî, Câmi’ul-Ehâdîs, nr. 8475) buyurur. Böylece şiirin dil ve söz sanatları içerisindeki ehemmiyetini işaret eder.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şiiri sevmesine, zaman zaman bazı şairlere ait şiirleri terennüm etmesine hatta bazen şairlere meclisinde eski ve yeni şiirleri okutturmasına rağmen hiçbir zaman kendisinden şiir söylememiştir. Nitekim Yâsîn Suresi 69. ayet-i kerimesinde mealen; “Biz ona şiir öğretmedik; zaten ona yaraşmazdı da. Ona vahyedilen, ancak bir öğüt ve apaçık Kur’an’dır.” buyrulmaktadır.

Şiir, şairlerin ahlâk, karakter ve inanışlarını yansıtır. Yukarıda verdiğimiz hadis-i şerifte ifade edildiği üzere bir kısmında hikmet bulunduğu gibi, İslâm’a uymayan anlatımların da bazı şiirlerde yer aldığı bir hakikattir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hikmetli şiiri sevmekle beraber böyle şiirleri ve şairleri sevmezdi. Hatta Muallakatü’s-Seb’a şairlerinden İmrü’l Kays’ı da bu sebeple sevmezdi. Hatta onun için, “Cehenneme giden şairlerin bayraktarlarındandır.” (Ahmet b. Hanbel, el-Müsned, nr. 7127) buyurmuştur.

Ashab-ı Kiram içinde şair olanlar da vardı. Rasulullah aleyhissalâtu vesselam bazen onlardan şiir söylemelerini ister ve dinlerdi. Hatta bir gün, şair Abdullah b. Revâha radıyallahu anha, “Şiir nedir?” diye sordu. O da, “Kişinin gönlünde kıpırdayıp da dilinden şiir olarak dökülen şeydir.” cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem, “O halde bir şiir söyleyebilir misin?” buyurarak ondan şiir söylemesini istedi. Abdullah b. Revâha radıyallahu anh da şu dizeleri okudu:

“Gerçekten hayrı fazlasıyla görüyorum sende, Allah biliyor ki yanılmam algımda, Güçlendirsin Allah sana bahşettiği güzelliği, Musa’yı güçlendirdiği ve zafere ulaştırdığı gibi sana zafer bahşetsin, Onlar saldırırsa bize eğer, Geri çeviririz fitne arzuladıklarında.”

Sahih-i Buhârî’de geçen bu hadis-i şerifin başka bir rivayetinde, Allah Rasulü aleyhissalâtu vesselamın son kelimeyi tekrarlayarak: “Geri çeviririz! Geri çeviririz!” (Buharî, Mağâzî, 29) diye sesini yükselttiği aktarılır.

Yine bir gün şöyle buyurmuşlardı: “Bir şairin söylediği en doğru söz Lebid’in, ‘İyi bilin ki Allah’tan başka her şey bâtıldır!’ mısraıdır.” (Buharî, Edeb, 90)

Dolayısıyla ey Rabbim! Üzerimize bir sükûnet indir mutlaka, Ve (düşmanla) karşılaştığımızda sabitleştir ayaklarımızı,

Hendek Savaşı için Ashab-ı Kiram radıyallahu anhüm Medine etrafına hendek kazırken çok yorgun ve aç olmalarına rağmen müşriklerin aniden bastırma ihtimaline karşı canla başla çalışıyordu. Efendimiz aleyhissalâtu vesselam da onlarla birlikte çalışıyor, morallerini artırmak için de şiir okuyordu. Bu manzarayı Berâ b. Âzib radıyallahu anh şöyle anlatıyor: “Ahzâb günü Allah Rasulü’nü toprak taşırken gördüm. O kadar ki, toprak karnını kaplamıştı. O aynı zamanda Abdullah b. Revâha’ya ait beyitleri okuyor ve şöyle diyordu: Allah’a yemin olsun ki Allah’ın inayeti olmasaydı doğru yola girmezdik, Oruç da tutmazdık namaz da kılmazdık,

“Ummadığın kimseler de sana haberler getirecek.” (Tirmizî, Edeb, 70)

Yine bir gün şöyle buyurmuşlardı: “Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem, Hassan radıyallahu anh için mescide bir minber koymuştu. O da minber üzerine çıkar, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’i hicvedenlere karşılık verirdi. Efendimiz onun için, ‘Allah Rasulü’nü savunduğu sürece, Rûhu’l-kuds (Cebrâil) Hassan’ladır.’ buyurdu.” (Ebu Dâvud, Edeb 95)

Rivayette görüldüğü üzere Efendimiz aleyhissalâtu vesselam o zamanın bir nevi medyası olan şairlerden müşrik olanlarının kendisini ve İslâm’ı hicvedenlere karşı şiir söylemeye ashâbını teşvik ediyordu.

Müslüman olmadan önce İslâm’a ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme hakaret eden şiirler yazan Ka’b b. Zuheyr iman edip müslüman olmaya karar verince huzuruna gelerek meşhur methiyesini okumuş, Allah Rasulü aleyhissalâtu vesselam da bu şiiri çok beğenerek ashabından da bu şiiri dinlemelerini istemiştir. Hatta mübarek hırkalarını çıkarıp Ka’b radıyallahu anh’a hediye etmiştir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin buyruğuna göre, “Şiir sözdür. İyisi sözün iyisi gibidir. Kötüsü sözün kötüsü gibidir.” (Buhârî, el-Edebu’l-Müfred, nr. 865) Bütün bunlarla O’nun güzel, iyi ve temiz her şeyi sevdiği gibi bu vasıfları taşıyan şiiri de sevdiğini, ashabından şair olanları hikmetli şiir söylemeye teşvik ettiğini, şiiri insanlığı irşad ve kâfirlere karşı bir cihad aracı olarak kullandığını görüyoruz.

O’nun şiire duyduğu bu ilgiden dolayı yüzyıllar boyu nice müslüman şair yetişmiş ve edebiyatımıza eşsiz güzellikte eserler kazandırmışlardır ve hâlâ kazandırmaya devam etmektedirler. Bu eserlerin en güzellerini de Efendimiz aleyhissalâtu vesselam için yazılan naatlar ve mevlid-i şerifler oluşturmaktadır.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy