Aramak

Eğer Sakınırsanız

Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet-i kerime, takva sahibi müminlerin özelliklerinden, dünya ve ahirette onlar için hazırlanan nimetlerden bahseder. Bazı ayetlerde ise “Şayet takva sahibi olursanız...” veya “Kim takva sahibi olursa...” gibi ifadeler kullanılır ve nimetlere nail olabilmek için takva hassasiyetine sahip olunması gerektiği vurgulanır.

Nasıl ki beden sağlığımız için bazı tedbirleri almamız, hastalıklara sebep olabilecek unsurlardan kendimizi sakındırmamız gerekiyorsa aynı şekilde kalbimizin, ruhumuzun, manevi dünyamızın selameti için de bir takım tedbirler almamız gereklidir. Bedenimize yönelik tedbirsizlik ve ihmal belli bir süre yaşam kalitemizi etkileyebilir. Fakat manevi dünyamızın ihmali ebedi ahiret yurdunda daha büyük sıkıntılara maruz kalmamıza sebep olur.

Temizliğin tam anlamı

İslâm temizlik dinidir. Fakat bu temizlik vurgusu hem zâhirî temizliği hem de manevi temizliği kapsamaktadır. Zâhirî tedbirlerle vücudumuzu virüslerden, mikroplardan koruduğumuz gibi manevi tedbirlerle de imanımıza zarar verebilecek türlü olumsuzluktan kendimizi sakındırmış oluruz.

Manevi dünyamıza zarar verebilecek nefsanî ve şeytanî saldırılar karşısında tedbirli olmanın, Allah Tealâ’nın emrettiklerini yerine getirme ve yasakladıklarından kaçınma noktasında hassasiyet göstermenin Kur’ânî karşılığı “takva”dır. Takva, imanımıza zarar verebilecek her türlü söz ve fiilden sakınma konusunda hassasiyet sahibi olmaktır. Takvayı, “mahzurlu olandan kaçınmak için mahzurlu olmayan şeyleri bile terk etmek” (Tirmizî, Kıyâme 19) olarak tarif eden Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, işte bu hassasiyete dikkat çekmektedir. Yine O’nun rahle-i tedrisinde yetişen Übey b. Ka’b radıyallahu anh takva halini, dikenli yolda yürürken elbisesinin zarar görmemesi için olanca dikkatini sarf eden kişinin haliyle tarif etmektedir. (İbn-i Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, I, 164)

Elbisenin bedenin koruyucusu ve süsü olduğu gibi takva da kalbin ve ruhun süsü, koruyucusudur. Kur’an-ı Kerim takvanın bu özelliğine şöyle dikkat çekmektedir:

“Ey Ademoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi ve süsleneceğiniz elbise verdik. Takva elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.” (A’raf 26)

Müfessirlerin çoğu, ayetteki “takva elbisesi”ni mecazî manaya hamlederek iman, sâlih amel, istikamet, iffet ve tevhid şeklinde tefsir etmişlerdir. (Râzî, Mefâtîhü’l-Gayb, XIV 55). Allah Tealâ katında insanların değerinin takva yönüyle ölçüleceği ise diğer bir ayet-i kerimede şöyle haber verilir:

“Ey İnsanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi gruplara, kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurât 13)

İyiliğe de kötülüğe de meyilli

İnsanoğlu hem iyilik hem de kötülük yapabilme kabiliyetine sahiptir. Elbette Yüce Mevlâ insanın kötü fiiller işlemesinden razı değildir. Fakat imtihanın bir gereği olarak kimin daha güzel amel işleyeceği ortaya çıksın diye (Mülk 2) her iki kabiliyet de insana ilham edilmiştir. İyiliği tercih edenler ebedi kurtuluşla müjdelenirken, nefsinin arzularına tâbi olanların da ziyan içerisinde olacağı hatırlatılmıştır. Yemin lafızlarıyla başlayan Şems suresinde bu hakikat şöyle vurgulanır:

“Güneşe ve onun aydınlığına andolsun, ona tâbi olduğu zaman Ay’a andolsun, onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun, onu bürüdüğünde geceye andolsun, göğe ve onu bina edene andolsun, yere ve onu yayıp döşeyene andolsun, nefse ve onu şekillendirip düzenleyene, ona fücur ve takvasını ilham edene andolsun ki; nefsini tezkiye eden elbette kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kişi ise elbette ziyana uğramıştır.” (Şems 1-10)

Ayet-i kerimede geçen ve nefse ilham edildiği belirtilen “fücûr” kavramı her türlü kötülüğü ve isyanı; takva ise itaati ve iyiliğin her çeşidini temsil etmektedir. Takva yolunu takip edenlerin ve bu sayede nefsini arındıranların kurtulacağı, fücurda ısrar edenlerin ise ziyana uğrayacağı yeminle belirtilmektedir.

Takva sahibi olunca

Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet-i kerime, takva sahibi müminlerin özelliklerinden, dünya ve ahirette onlar için hazırlanan nimetlerden bahseder. Bazı ayetlerde ise “Şayet takva sahibi olursanız...” veya “Kim takva sahibi olursa...” gibi ifadeler kullanılır ve nimetlere nail olabilmek için takva hassasiyetine sahip olunması gerektiği vurgulanır.

Takva sahiplerine ikram edileceği belirtilen hakkı bâtıldan ayırt etme kabiliyeti ve bağışlanma müjdesi Enfâl suresi 29. ayet-i kerimede mealen şöyle yer almaktadır:

“Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı takva sahibi olursanız, O size bir furkan (hak ile bâtılı, iyi ile kötüyü ayırma gücü) verir ve kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.”

Şeyhülislam Ebussuud Efendi rahmetullahi aleyhin bu ayet-i kerime hakkındaki açıklamaları, tefsirlerde yapılan izahların özeti mahiyetindedir. Der ki:

“Eğer siz bütün işlerinizde Allah Tealâ’dan sakınırsanız, O bu sayede kalbinize hidayet bahşeder; siz de o hidayetle hak ile bâtılı birbirinden ayırt edersiniz. Yahut size şüphelerden çıkış yolunu ihsan eder. Yahut iki cihanda korktuğunuz şeylerden size kurtuluş bahşeder. Takvanız sayesinde kötülüklerinizi örter ve günahlarınızı bağışlar. Bir görüşe göre ‘seyyiât’ (örtülen günahlar) küçük, ‘zünûb’ ise (bağışlanan günahlar) büyük günahlardır. Diğer bir görüşe göre ise bundan kasıt geçmiş ve gelecek günahlardır.” (İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, IV, 30)

Talâk suresinin ilk ayetlerinde de takva sahiplerine çeşitli müjdeler verilir. Mealen:

“...kim Allah’a karşı takva sahibi olursa Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” (Talâk 2)

Bu ayet-i kerime Rasul-i Ekrem aleyhissalâtu vesselamın yanında okunduğunda buyurmuştur ki: “Dünya şüphelerinden, ölüm sekeratından ve kıyamet gününün sıkıntılarından bir çıkış yolu ihsan eder.” (Râzî, Mefâtîhü’l-Gayb, XXX, 34)

Fahr-i Kâinat Efendimiz aleyhissalâtu vesselam yukarıda geçen ayet-i kerimenin tesirini şöyle açıklamıştır: “Ben bir ayet biliyorum. Şayet insanlar onu tutsalardı hepsine kâfi gelirdi.” (İbn Mâce, Zühd 24)

Yine Talâk suresi 4. ayet-i kerimede mealen buyrulur:

“...kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.”

Fahreddin-i Râzî rahmetullahi aleyh, tefsirinde bu ayet-i kerimeyi şöyle izah etmiştir: “Allah, takva sahibi kimseye işlerinde yardım eder; dünya ve ahiret işlerini ona kolaylaştırır ve sâlih amel yapmaya onu muvaffak kılar.” (Mefâtîhü’l-Gayb, XXX, 36)

5. ayet-i kerimeye geldiğimizde takva sahiplerine verilen ilahî müjdeler şöyle devam eder:

“...kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah onun kötülüklerini örter ve mükafatını büyütür.”

Abdullah ibn Abbas radıyallahu anh, bu ayetin tefsiri hakkında şöyle demiştir: “Kim Allah Tealâ’ya itaatte bulunmak suretiyle O’na karşı takvalı olursa, Muhammed aleyhissalâtu vesselamın getirdikleriyle amel ederse, Allah Tealâ bu kimsenin, bir namaz vaktinden diğer namaz vaktine kadar ve bir Cumadan diğer Cumaya kadar işlemiş olduğu günahlarını örter ve ahirette onun ecrini bolca verir.” (Mefâtîhü’l-Gayb, XXX, 36)

Takvaya erişen müminlerin düşmanlarının hile ve tuzaklarından da emin olacağı ayet-i kerimede şöyle vurgulanıyor:

“Eğer sabreder ve takva sahibi olursanız onların hileleri size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah onların yaptıklarını kuşatmıştır.” (Âl-i İmrân 120)

Yukarıdaki ayetin tefsiri sadedinde Fahreddin Râzî rahmetullahi aleyh şu açıklamaları yapmaktadır: “Allah Tealâ’nın emirlerini yerine getirme konusunda sabırlı olan ve O’nun yasakladığı hususlardan da sakınan herkes, muhakkak ki Allah Tealâ’nın muhafazasında olur. Bundan dolayı o kimseye kâfirlerin tuzağı ve hilekârların hilesi zarar vermez. Eğer kul ubûdiyet/kulluk ahdini yerine getirirse Allah Tealâ, onu afetlerden ve korkulardan korumada rubûbiyet ahdini fazlasıyla yerine getirir.” (Mefâtîhü’l-Gayb, VIII, 222)

Yine, “Eğer takva sahibi olursanız…” ifadesinin yer aldığı çeşitli ayet-i kerimelerde müminlerin, cennete vâris kılınacağı (Meryem 63); korku ve hüzünden emin olacağı (A’râf 35); meleklerle destekleneceği (Âl-i İmrân 125); büyük bir mükâfatla karşılaşacağı (Âl-i İmrân 179); Allah Tealâ’nın sevgisine mazhar olacağı (Âl-i İmrân 76) haber verilmektedir.

Ayrıca bazı ayetlerde, Kur’an-ı Kerim’in takva sahipleri için bir hidayet rehberi olduğu (Bakara 2); dünya ve ahirette müjdelendikleri (Yunus 63-64); Allah Tealâ’nın dostu oldukları (Câsiye 19); Allah Tealâ’nın yardım ve desteğinin onlarla beraber olduğu (Nahl 128) bildirilmektedir.

Görüldüğü gibi takva elbisesi, bizi örten, süsleyen, her türlü düşmana karşı muhafaza eden bir sığınaktır. Dünyanın adeta küfür deryasına döndüğü böyle bir zamanda en etkili zırh takva elbisesidir. Yüce Mevlâ, nefsimize, neslimize ve bütün ehl-i imana takva hassasiyeti ikram eylesin. Müttakîlerin yolundan bizi ayırmasın.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy