Aramak

Bir Selden Artakalan

Editörden

Ülkemizde 1990’ların başından itibaren patlama yapan özel televizyon kanallarının, seyirci çekmek için buldukları yöntemlerden biri din tartışmaları idi. Buldukları diyorum, çünkü bu toplum daha önce dinin en kesin hükümlerinin bile böyle hunharca tartışılabileceğini aklına bile getirmemiş, şahit de olmamıştı.

Sokak kavgası üslubuyla yapılan bu tartışmalar sayesinde halkımız pek çok ayetin on dört asırdır yanlış anlaşıldığını, hadislerin büyük ekseriyetinin sahih olmadığını, nice fıkhî hükmün ya kökten yanlış ya da artık geçersiz olduğunu öğrenmiş oldu! Neler malzeme edilmedi bu programlara! Kadere imandan başörtüsünün farz olup olmadığına, kurbandan imsak vaktine kadar neler neler reyting canavarına kurban edilmedi! İlahiyatçılarımız sağ olsun!

Amazon ormanlarındaki putperest bir kabilenin inancını konuşsalar mutlaka saygı üslubunu muhafaza edecek bu zevat kendi dinine, kendi dindaşına, kendi insanına bu saygıyı çok gördü. O zamanların kuralsız denetimsiz yayıncılığı sayesinde hiçbir kutsalı ve hiçbir mümini rencide etme kaygısı gütmeden ağzına geleni koyuverip esti gürledi.

Şimdi halkın gözü önünde yapılan bu hunharlık önemli ölçüde azaldı ya da mecra ve mahiyet değiştirdi. Fakat kum gidiyor izi kalıyor. Bir defa dinin uluorta tartışılabilecek bir mevzu olduğu imajı yerleşti. Dolayısıyla ağzı olan herkesin konuşabileceği, kesinliğin değil göreceliğin hâkim olduğu bir alanmış zannı oluştu. Ayrıca kitaba, mezhebe, ulemaya hürmet yerine kendi anlayış ve uygulamasını esas alma alışkanlığı yerleşti. “Bana göre” diye başlayan cümleler makbul ve meşru görülmeye başlandı.

Belli yaşın üstündeki okuyucularımız hatırlar, 1999 yılının Ocak ayında Dergimiz “Din Adına Konuşmak” ana konusuyla yayın hayatına başladı. Orada bir taraftan kendi duruşumuzu izhar ederken, diğer taraftan yaşanan bu savrulmaya, ölçüsüzlüğe cevap verme çabası vardı.

Evet; din Allah’ın dini. O’nun bizim için tercihi. Kıymetini bilen için en büyük lütuf ve ihsanı. Allah’ın dininde cahilâne lafazanlık bir yana, doğrunun dile getirilişi bile edep, usul ve üslup gerektirir. Kişinin en azından bu hususta nefsinin şımarıklığını dizginlemesi beklenir. Tıp, mühendislik, fizik gibi uzmanlık gerektiren alanlarda sustuğu gibi susması beklenir.

Biz yine de ölçüyü bilelim ve hatırlatalım. “Kime Göre Din” başlıklı bu ayın konusu bu bakımdan bir hafıza tazeleme maksadıyla sunuldu. Faydalı olacağını ümit ederiz.

Mevlid kandilinizi tebrik eder dualarınızı bekleriz. Kasım sayımızda buluşmak üzere inşallah.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy