Tevekkül ve Kısa Emel
Ebû Tâlib el-Mekkî rahmetullahi aleyh şöyle nakleder:
“Selef-i sâlihînden birisi şöyle demiştir: Basralı âbidlerden birini vefatından sonra rüyamda gördüm.
– Allah Tealâ’nın sana muamelesi nasıl oldu, diye sordum.
– Beni bağışladı ve cennetine koydu, dedi.
– Hangi amellere daha fazla sevap verildiğini gördün, diye sorunca da şöyle dedi:
– Allah’a tevekkül etmek ve emeli kısa tutmak... Sen de bu ikisine sarıl.”
Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü’l-Kulûb
Kimlerle Oturup Kalkalım?
İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh şöyle anlatır:
Hz. İsa aleyhisselâm bir gün;
– İsyan edenlere buğz ederek Allah nezdinde sevilin. Onlardan uzaklaşarak Allah’a yaklaşın. (Amel ve hizmetlerinizle) onları öfkelendirerek Allah’ın rızasını arayın, dedi. Yanındakiler:
– Ey Ruhullah, peki kimlerle oturup kalkalım, diye sorduklarında ise şöyle demiştir:
– Görüldüğünde size Allah’ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran ve ameli ahirete şevkinizi çoğaltan kimselerle oturup kalkın.
İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn
Sözün Özü
İlk dönem sûfîlerinden Zünnûn-i Mısrî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Hakikat ehli âriflerin sözleri şu dört konu etrafında döner durur:
- Yüce Allah’a muhabbet,
- Faydası pek az olan dünyadan nefret,
- Kur’an ve Sünnet’le amel,
- Güzel halin bozulup ölümün gelmesinden korkmak.”
Kuşeyrî, er-Risale
En Sevimli En Sevimsiz
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Sizin Allah Tealâ katında en sevgili olanlarınız, insanlarla kolayca kaynaşan ve kendisiyle kaynaşılan kimselerdir. O’nun katında en sevimsiz olanlarınız ise insanların arasını bozmak için laf taşıyan ve kardeşlerin arasını açan kimselerdir.”
Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, nr. 793.
Sevginin Bedeli
Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Kim Allah rızası için sevdiği bir din kardeşim ona muhabbetinden ve buluşmayı istemesinden dolayı (bir iş ve veya ihtiyaç olmaksızın) ziyaret ederse arkasından bir melek şöyle seslenir: ‘Ne güzel bir iş yaptın; cennet de senin için güzel bir hediye oldu!’”
İbnü’l-Mübârek, ez-Zühd, nr. 709.
Maneviyat Sahibi Olmak İçin
Velîlerin büyüklerinden Sehl et-Tüsterî rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:
“Bir kul şu dört şeyi yerine getirmedikçe maneviyatın hakikatine ulaşamaz. Bunlar;
- Farzları sünnete uygun şekilde tam olarak yerine getirmek,
- Şüpheli şeylerden çekinerek helâl yemek,
- Zâhir ve bâtın günahlardan sakınmak ve bu hale ölene kadar devam etmek.”
İmam Gazâlî, İhyau Ulûmi’d-Dîn
Üç Hal, Üç Sonuç
Rivayet edildiğine göre Şakîk-i Belhî rahmetullahi aleyh, kişinin amelini şu üç şeyin koruyacağını söylemiştir:
- Kişiyi ibadete muvaffak kılanın Allah Tealâ olduğunu bilmek. Böylece kendini beğenme ve kibir hali kırılmış olur.
- Bütün işlerine ve ibadetlerine Allah Tealâ’nın rızasını gözeterek başlamak. Böylece nefsanî istek ve hevesleri kırılmış olur.
- Yaptıklarının karşılığını sadece Allah Tealâ’dan ummak. Böylece riya ve tamahkârlığı ortadan kalkmış olur.
Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Tenbîhü’l-Gâfilîn
Halin Aynası
Horasan’ın büyük sûfîlerinden Fudayl b. İyaz kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Ben Allah Tealâ’ya karşı bir kusur işlediğimi binek hayvanımın ve hizmetçimin bana davranışlarından anlıyorum (Ben itaat halindeysem onlar da bana itaat ediyor; aksi olunca davranışları kötüleşiyor).”
Kuşeyrî, er-Risale
Yumuşak Toprak
Bir gün Hz. İsa aleyhisselâm;
– Ey İsrailoğulları, güzel ekin nerede biter, diye sordu. Onlar da;
– Yumuşak ve güzel toprakta, dediler. Bu cevap üzerine Hz. İsa aleyhisselâm buyurdu ki:
– Size gerçeği söylüyorum; bilin ki hikmet de ancak toprak gibi temiz ve yumuşak kalplerde ortaya çıkar.
Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü’l-Kulûb
Güzel Sonuç İçin Güzel Başlangıç
Yemenli büyük âlimlerden Abdullah b. Alevî el-Haddâd kuddise sırruhû şöyle öğüt verir:
“Ey kardeşim! Amele başlamadan önce niyetini düzeltmeye, samimi kılmaya, düşünüp kontrol etmeye dikkat et! Çünkü niyet amelin temelidir. Amelin güzelliği çirkinliği, sıhhati veya bozukluğu niyete bağlıdır. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem; “Ameller ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyetinin karşılığı vardır.” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1) buyurmuştur.
Abdullah b. Alevî el-Haddâd, Esaretten Kurtuluşa