Aramak

Çarşı Pazar Halleri

Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki: “Alışveriş yapanlar birbirlerine doğru söyler ve samimi davranırsa, alışverişlerinde her ikisine de bereket ihsan olunur. Eğer yalan söyler ve kusurları gizlerlerse alışverişlerinden bereket kaldırılır.” (Buhârî, Buyû’ 19; Müslim, Buyû’ 47)

İslâm güzel ahlâk dinidir. Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. “Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini” buyurmuş ve bizlere hayatıyla, sözleriyle güzel ahlâka mihenk olacak örnek bir nesil bırakmıştır. Bu güzel neslin çarşı pazar ahlâkından ve onların yolundan gidenlerden birkaç güzel misal okuyalım.

Şöyle rivayet edilir:

Cerîr b. Abdullah r.a., Allah Rasulü s.a.v.’e biat ederek müslüman oldu. Ayrılmak için kalkınca, Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. elbisesinden çekerek bütün müslümanlara karşı samimi, dürüst davranmasını ona şart koştu. Cerîr r.a. bundan sonra pazara satmak üzere bir mal götürdüğünde önce malının kusurlarını gösterir, sonra şöyle derdi:

– Bu haliyle istersen al, istersen bırak...

Bu sözleri işiten pazardakiler;

– Allah Tealâ sana rahmetini ihsan etsin! Hep böyle söylersen bir şey satamazsın, diye uyarıda bulundular.

Fakat Cerîr r.a. böyle diyenlere her defasında;

– Biz Rasulullah s.a.v.’e bütün müslümanlara karşı dürüst davranmak üzere biat ettik, şeklinde cevap verirdi.

Sahabe-i kiramdan Vâsile b. Eska r.a. Kûfe pazarında durmuş alışveriş yapanları izliyordu. Bu sırada adamın biri üç yüz dirheme bir deve satın aldı. Bu satış Vâsile r.a.’ın dalgınlığına geldi, alışverişin nasıl gerçekleştiğini göremedi. Deveyi satın alan adamın arkasından koşarak gitti, onu geri çağırdı. Adam gelince;

– Bunu eti için mi aldın, yoksa binek olarak kullanmak için mi, diye sordu. Adam;

– Binmek için, deyince;

– Burada eksik kalmış bir husus var, bu hayvan üzerinde yolculuk yapmaya elverişli değil, dedi.

Adam deveyi geri verdi. Deve sahibi de fiyatından yüz dirhem indirim yaptı ve Vâsile r.a.’a;

– Allah senin hayrını versin, yaptığım satışı bozdun, dedi. Vâsile r.a. ise ona;

– Biz Rasulullah s.a.v.’e söz verdik, bir kimsenin sattığı malda ne varsa bildirmeden satması helal olmaz. Bu durumu bilen müslümanın gizlemesi de helal olmaz!

Ebu Tâlib Mekkî k.s. hazretleri Kûtu’l-Kulûb adlı eserinde bu rivayeti naklettikten sonra şöyle nasihat eder:

“Ey müslüman! Allah Tealâ sana rahmetini ihsan eylesin. Çoğu kimsenin ihmal ettiği şu samimiyet ve dürüstlüğe iyi bak! Allah Rasulü s.a.v. kendisine yapılan biatın geçerli olması için dürüstlüğü şart koşup, müslümanlarla doğruluk ve her işte özü sözü bir olmaları üzere biat ederdi. Bunlar dinin faziletleri arasındadır. Takva sahipleri için Allah Tealâ’ya yakın olmanın bir sınırı yoktur.”

Alışveriş ve üretimde müslümanları aldatmak haramdır. Aldatmayı huy edinen kişi fâsıklardan olur. Mesela malın iyi tarafını ortaya koyup kötü kısmını müşteriden saklamak yahut farklı kalitedeki iki malın en iyisini vitrinde gösterip düşük kalitelisini satmak aldatmaya girer.

Ebu Hüreyre r.a. şöyle rivayet etmiştir:

Allah Rasulü s.a.v. çarşıda buğday satan birine uğradı. Sergilenen malı beğenmişti. Elini çuvalın içine doğru sokunca ıslaklık geldi. Satıcıya “Bu nedir?” diye sordu.Satıcı;

– Ey Allah’ın Rasulü, yağmurdan oldu, diye cevap verdi. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v.;

– Müşterilerin görmesi için bu ıslaklığı üst tarafa getirmen gerekmez miydi? Kim aldatırsa bizden değildir.” buyurdu. (Müslim, İmân 164; Tirmizî, Buyû’ 74; Ebu Dâvûd, Buyû’ 52; İbn Mâce, Ticârât 36)

Ebu Tâlib el-Mekkî k.s. hazretleri ârif bir zatın şöyle anlattığını rivayet eder:

Ayakkabıcılık yapan birisi vardı. “Ayakkabı satışı yaparken nasıl selamette olabilirim?” diye sordu. Kendisine şöyle cevap verdim:

“Öncelikle ayakkabıların tabanını yap, ikisi de aynı deriden olsun. Yüzlerini de aynı şekilde eşit yap. Biri diğerinden daha güzel olmasın. Ayakkabının dolgu kısmını da aynı şekilde tek tip ve tam olarak yap. Sonra ayakkabıların deliklerini karşılaştır. Birinin deliği diğerinin üzerinde olmasın.”

Âlimlerimiz imalat ve satış yapanların, ortaya koydukları ürünlerin tamamını göstermeleri gerektiğini, böylece müşterilerin iyisini ve kötüsünü görmesinin sağlanacağını belirtmişlerdir.

İlim erbabı tarih boyunca, imanın ve İslâm’ın şartlarından sonra müslümanların özellikle nikâh ve alışveriş ilmini lazım olduğu kadar öğrenmeleri gerektiğini söylemişler, bu konuda binlerce eser yazmışlar, cami kürsülerinden halka daima ders olarak anlatmışlardır.

Müslümanın, alışveriş edeceği zaman iyice araştırması, işin ehli olan ve takva sahibi kimselere danışması müstehaptır. Ebu Tâlib el-Mekkî k.s. hazretleri, sâlihlerden bir zatın şöyle anlattığını naklediyor:

Bir zaman insanlar öyle bir devir yaşadılar ki, bir kimse çarşı pazar idaresine varıp da;

– Bu çarşıda alışveriş yapmamı tavsiye edebileceğiniz sadakat ve vefa ehli kimler var, diye sorduğunda kendisine;

– Dilediğin kimse ile alışveriş yapabilirsin, denildi.

Daha sonra insanlar öyle bir devir yaşadılar ki, bir kimse çarşı pazar idaresine varıp;

– Bu çarşıda kimlerle alışveriş yapmamı tavsiye edersiniz, diye sorduğunda;

– Dilediğin kimselerle alışveriş yap, fakat şu şu kimselerden sakın, denildi.

Şimdi ise öyle devirlerde yaşıyoruz ki, bize “Kimlerle alışveriş yapabiliriz?” diye sorulduğunda;

– Ancak falanca ile alışveriş yapabilirsin, diyebiliyoruz.

Mümin kimsenin imanı, onu doğru yola sevk eder; etmesi gerekir. Kıldığı namaz, tuttuğu oruç, verdiği zekât, ifa ettiği hac, sadakalar, öğrendiği ilim onun ahlâkını da güzelleştirir; güzelleştirmesi gerekir. Müslümanı gören güzellik görür, onunla alışveriş yapan ona güvenir, ondan memnun olur, yeniden kapısını çalar.

Tarih boyunca İslâm diyarına gelen gayri müslimler, kendi memleketlerine döndüklerinde bu güven ve dürüstlükten övgüyle bahsetmişlerdir. Kaynakların anlattığına göre bugün Malezya ve Endonezya’nın müslüman olmasına, oraya giden müslüman tüccarların güzel ahlâkı vesile olmuştur.

Bizim de bugün en çok muhtaç olduğumuz hal, samimiyetiyle, dürüstlüğüyle, iş tutuşuyla mümin ahlâkıdır.

Cenab-ı Mevlâ bizleri ve neslimizi güzel ahlâk ile güzelleştirsin, ahlâkıyla bizlere rehber olan zatlardan mahrum bırakmasın.

Tevfik ve inayetiyle…

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy