Aramak

Cihadın Anlamı

Allah Tealâ’ya iman eden her müminin gayesi son nefesine kadar O’na kulluk etmek, O’nun dinini yaşamak ve yaşatmak olmalıdır. Bu gaye, “îlâ-yı kelimetullah” sözüyle ifade edilir. Yani Allah Tealâ’nın sözünün en yüce olması... O söz kelime-i tevhiddir. “Lâ ilâhe illallah” sözüdür. Bütün peygamberlerin tebliğinin ve mücadelesinin temelinde bu söz vardır.

Bu söz, önce nefsimizden başlamak üzere neslimize ve tüm dünyaya hakkı ve hakikati hâkim kılma niyetini ve gayretini ifade eder. Bu niyet ve gayreti temsil eden en kapsamlı kavram “cihad” kavramıdır. Her ne kadar cihad denince ilk anda düşmanla silahli savaş akla geliyorsa da bu sadece cihad kavramının bir yönünü ifade eder. Oysa cihad kavramı, Allah Tealâ’ya kulluk ve O’nun rızasını elde etmek uğruna ferdî ve ictimâî planda karşılaşılacak olan maddî manevî bütün engelleri aşmak için mücadele ve mücahede ruhunu temsil eder.

Şayet cihad kavramı sadece müslüman olmayanlarla savaş meydanında karşı karşıya gelmesine indirgenecek olursa, günümüzde bunun somut bir karşılığı olmadığından, cihad ruhu içi boş bir kavram olarak havada kalacak, tarihî bir hatıra olmaktan öteye geçemeyecektir. Çünkü cihadın sözlük ve terim anlamları, muhtelif ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde ele alınan boyutları tahlil edildiğinde, bu faaliyetin sadece savaşmaktan ibaret olmadığı görülecektir. Peki, cihad kavramının mümin için ifade ettiği anlam nedir?

“Cehd” kökünden türeyen “cihad” kelimesi sözlükte, “gayret sarfetmek, bir işi başarmak için bütün imkânları seferber etmek” gibi anlamlara gelir. İslâmî bir terim olarak cihadın ihtiva ettiği anlamlar şöyle özetlenebilir:

  • İman edip sâlih ameller işlemek ve hak dinde sebat etmektir.
  • Allah Tealâ’ya kulluk ve O’nun rızasını elde etmek için dinin esaslarını öğrenme ve öğretme faaliyetidir.
  • Dinin emir ve yasaklarına uymak, haramlara ve günahlara karşı nefs ile mücadele etmektir.
  • İslâm’ın bilinmesi, tanınması, yaşanması ve yücelmesi için gayret etmektir.
  • Allah ve Rasulü’nün koyduğu ölçülerin fert ve toplum hayatına uygulanması için çalışmaktır.
  • İslâm ülkesini ve müslümanları her türlü tehlike ve saldırılara karşı savunmak için düşmanlarla her alanda mücadele etmek, gerektiğinde savaşmaktır.

Cihad kavramıyla ilgili olarak, henüz fiilî savaşa izin verilmeyen Mekke döneminde inen ayetlerle, İslâm’ın bilinmesi, yaşanması, yücelmesi, tebliğ edilmesi ve inkâr edenlere karşı mücadele edilmesi ile ilgili çaba vurgulanmaktadır.

“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol.” (Tevbe, 73; Tahrîm, 9)

“Öyleyse artık kâfirlere boyun eğme, bu Kur’an ile onlara karşı büyük bir cihadda bulun.” (Furkân, 52)

“Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya; biz onları mutlaka (bize ulaşan) yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, ihsan sahipleri ile beraberdir.” (Ankebût, 69)

Yukarıdaki ayetlerde emredilen cihad, düşmanla fiilî olarak savaşmayı değil, fitne ve fesatlarına engel olmayı, onlara boyun eğmemeyi, Allah’ın dinine yardım etmeyi, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı ve nefsle mücadele etmeyi ifade etmektedir. Müslümanların savaşmasına müsaade edilmesinden sonra cihadın emredildiği ayetlerde ise yukarıdaki anlamların yanında “savaş/kıtâl” anlamı da bulunmaktadır. (Ayetlerin bir kısmı için bk. Bakara, 218; Nîsa, 95-96; Enfâl, 74; Tevbe, 20, 41, 44, 81, 86)

“Allah yolunda hakkıyla/ gerektiği gibi cihad edin.” (Hac, 78) ayet-i kerimesi ise cihadın bütün yönlerini ihtiva eder.

Müfessirlerden Fahreddin Râzî rahmetullahi aleyh, bu ayette bahsedilen cihadın ne olduğuna dair şu izahlara yer verir:

Hakkıyla cihad edin emriyle;

  • Müslümanların kâfirlerle savaşması emredilmiştir.
  • İbn Abbas radıyallahu anh bu ayeti, “Allah uğrunda, herhangi bir kınayanın kınamasından korkmayınız, çekinmeyiniz.” manasında tefsir etmiştir.
  • Dahhâk rahmetullahi aleyh bu ayete, “O’na yaraşır şekilde Allah için amel işleyiniz.” manası vermiştir.
  • Bu ayet eliniz, diliniz ve mümkün olan her türlü yollarla harbetmek suretiyle, Allah’ın dinini ihyâ ve hukukunu hakkıyla yerine getirme hususunda bütün imkânlarınızı kullanınız ve kendinizi hevâya uymaktan, haksızlığa meyletmekten alıkoyunuz manasındadır.
  • Abdullah ibn Mübârek rahmetullahi aleyh, hakkıyla cihad etmenin “nefs ve nefsin arzularıyla mücahede etmek” olduğunu söyler. Zira Allah Rasûlü sallallahu aleyhi vesellem Tebük Gazvesi’nden döndüğünde, “En küçük cihaddan en büyük cihada döndük” (Beyhakî, Kitâbü’z- Zühd, 165) buyurmuştur.
  • En uygun mana ise, “hakkıyla cihad edin” emrinin bütün sorumluluklar manasına alınmasıdır. Çünkü kişinin emrolunduklarını yapmaya ve nehyolunduklarından kaçmaya devam etmesi başlı başına bir cihaddır.

(Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 254-255)

Cihad kavramıyla sadece savaşın kastedilmediği, Allah yolunda yapılan her türlü gayretin cihad olduğu hadis-i şeriflerde de vurgulanır. Mesela “Mücahid, nefsiyle cihad edendir.” (Tirmizî, Cihad 2), “Cihadın en faziletlisi zalim sultanın yanında hakkı söylemektir.” (Tirmizî, Fiten 13) ifadeleriyle cihadın çeşitlerine dikkat çeken Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, anne babası hizmete muhtaçken savaşa katılmak isteyen birisine şöyle buyurmuştur: “Anne babana hizmet ederek cihad et.” (Buhârî, Cihad 138)

“Mücahid, nefsiyle cihad edendir.” hadis-i şerifinden hareketle, nefsle cihadın, zahirî düşmanlara karşı yapılan savaşa nisbetle asıl olduğunu belirten âlimlerimiz, Allah Tealâ’nın emirlerine uyma ve yasaklarından sakınma konusunda nefsiyle cihad edemeyen kimsenin düşmanla da cihad edemeyeceğini ifade ederler. (Zâdü’l-Meâd, III, 6)

Cihad kulluğun ta kendisidir. Yüce Mevlâ’nın rızası istikametinde cehd ve gayret etmektir. Mal mülk, servet, sıhhat, ilim, can gibi emanet edilen nimetlerin îlâ-yı kelimetullah yolunda seferber edilmesidir. Âlimlerin ve âriflerin serlevha ettiği şu söz hedefimiz ve duamız olmalıdır: “İlâhî ente maksûdî ve ridâke matlûbî/ Ey Rabbim! Maksadım sensin, isteğim senin rızandır.”

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy