NASİHATLER
12. yüzyılın meşhur sûfî âlimi, Rifâiyye tarikatının pîri Seyyid Ahmed er-Rifâî kuddise sırruhû “el-Burhânü’l-Müeyyed: Âşıkların Baharı” adlı eserinde şöyle der:
Kardeşler! Sizleri dünyadan ve Allah Teâlâ’dan başkalarına yönelmekten sakındırırım. Çünkü iş zordur. Hüküm veren Cenâb-ı Hak her şeyi görmektedir. Boş işlerden, gafletten, mahlûkata yönelmekten ve bid’atlerden sakının. Maksadınıza mâsivâyı terk etmekle ulaşmaya çalışın. Mâsivâyı terk eden her şeyi elde etmiş olur. Mâsivâyı isteyen ise her şeyini kaybeder. Nefsini savunan, kendini müdafaa etmeye çalışırsa yorulur. Fakat işlerini Mevlâsı’na havale ederse aşireti ve akrabaları olmasa bile ona yardım ulaşır.
Peşinden koşarak kazanmayı arzuladıklarınızı, ancak onlardan yüz çevirip uzak durmakla elde edebilirsiniz. İstediğiniz Cenâb-ı Hak olsun. Böyle olunca bütün maksatlarınıza kavuşursunuz. Allah Teâlâ’nın rızasını elde eden her şeyi elde etmiş olur. O’nun rızasını kaybeden ise her şeyi kaybetmiş olur. Nefsinin ve mahlûkatın köleliğinden kurtulan, tabiatındaki kibri yok eden, cehaletin bağından kurtulmuş olur.
Kardeşler! Allah dostları nefsleriyle mücahade, murakabe, ibadetlere sarılma, zorluklara sabretme hususunda samimi niyet ve ihlâsla Hak Teâlâ’ya biat ettiler. Cenâb-ı Hak onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Müminlerden bir kısmı Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler.” (Ahzâb 23)
Sûfilik zannettiğiniz gibi özel kıyafetle, sarık ve cübbe ile olmaz. Sûfilik; hüzün cübbesi, doğruluk sarığı ve tevekkül elbisesi kuşanarak olur. Bildiğiniz gibi ârifin zâhiri şeriattan, bâtını da muhabbetten ayrılmaz. Sûfî emirleri yerine getirir, yoldan ayrılmaz. Kalbi aşk közleri üzerinde döner. Onun aşkı iman, duruşu da emirlere karşı boyun eğmektir.
Velîler, ciddiyet ve kararlılıkla azîmetleri yerine getirmekte hızlı davrandılar. Uykuyu, yeme içmeyi terk ettiler. Gecelerin zifiri karanlığında huşû ile kıyama durarak, rükû ve secde ederek, gündüzleri oruç tutarak Allah Teâlâ’ya kulluk ettiler. İsteklerini elde etmek için sevgilinin karşısında seccadelerde kıvrandılar. Böylece yakınlık makamına ve dostluk derecesine ulaştılar.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “İhsan, Allah’ı görüyor gibi O’na ibadet etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir.” (Buhârî, İman 37)
Cenâb-ı Hakk’ın, “Biz güzel iş yapanların mükâfatını asla zâyi etmeyiz.” (Kehf 30) ayet-i kerimesinin sırrı onlara aşikâr oldu. Böylece Allah Teâlâ onlara en yüksek dereceyi ve en yakın makamı bahşetti.
Gerçek kulluk teslim olmaktır. Sûfî nefsini Şüphesiz yakına yakın olan da yakındır. Sevgilinin dostlarının yanında olursan sevilirsin. Onlara duyulan muhabbetin bereketi kişiyi mahbubiyet derecesine yükseltir. Allah Teâlâ ne dilerse o olur.
Kardeşler! Allah dostlarına yakın olmaya gayret edin. Nitekim Allah’ın dostuna dost olan Allah’a da dost olur. Allah’ın dostuna düşman olan ise Allah’ın da düşmanı olur.