Aramak

Dünya Nedir Bilir misin?

AHIRET SAADETINI KAZANSINLAR DIYE DÜNYADA KISACIK BIR HAYAT YAŞAMAYI KULLARI IÇIN TAKDIR EDEN ALLAH TEÂLÂ, KUR’AN-I KERIM’IN BIRÇOK AYETINDE DÜNYANIN GERÇEK YÜZÜNE DIKKAT ÇEKMEKTEDIR.

Dünyanın da ahiretin de sahibi Yüce Mevlâ’dır. Zira ölümü de hayatı da yaratan O’dur. Mülk suresinde buyrulduğu gibi:

“O, hanginizin daha iyi amel işleyeceğini imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”(Mülk 2)

Gerçek hayat

Ölüm ifadesiyle, ister dünya hayatının sona ermesi, isterse ahiret hayatının başlaması kastedilsin; hayat ifadesiyle de ister gerçek hayat olan ahiret hayatı, isterse halen yaşadığımız hayat kastedilsin durum değişmez. Ayet-i kerimede vurgulanan hakikat çok açıktır: Dünya ve onun içindeki sınırlı hayatı da, ölümü ve sonrasındaki gerçek hayatı da yaratan Cenâb-ı Mevlâ’dır.

Aynı surenin 14. ayetinde ifadesini bulduğu gibi: “Yaratan bilmez mi? O en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.”

Her şeyi en ince detayıyla bilen Rabbimiz, rahmetinin bir eseri olarak menfaatimize olan hususları ayetleriyle bizlere bildirmekte, dünya tehlikesine karşı müminleri ikaz etmektedir.

Ahiret saadetini kazansınlar diye dünyada kısacık bir hayat yaşamayı kulları için takdir eden Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde dünyanın gerçek yüzüne dikkat çekmektedir. Dikkat çekilen husus özetle şöyle ifade edilebilir: Dünya geçici ve önemsiz, ahiret ise kalıcı ve değerlidir. (Nisa 77; Tevbe 38)

Tam bu noktada, dünya-ahiret dengesine yönelik göz ardı edilmemesi gereken şu hassasiyeti tekrar hatırlamak gerekir: Dünya saadeti ile ahiret saadeti birbirine zıt değildir. Ahireti kazanmak için dünyadan vazgeçmek gerekmez. Dünyada görece refah içinde yaşayarak da ahiret saadeti elde edilebilir. Vazgeçilmesi gereken dünya bize imanı, sâlih amelleri ve ahireti unutturan dünyadır. Ahireti unutturmayan dünya nimetleri ise ebedi saadet vesilesidir. Dünyayı ve içindekilerin tamamını bizim için yaratan Allah Teâlâ (Bakara 29), hem dünyada hem de ahirette kendisinden iyi ve güzel olan şeyleri talep etmemizi istemektedir. (Bakara 201)

Bu minvaldeki ayet-i kerimelerde, insanoğlu için saadet yerine felakete sebebiyet veren dünya hangi yönleriyle tanıtılmaktadır? Bu soruya cevap bulduğumuz ayetlerde genel olarak dünyanın oyun ve eğlenceden ibaret olduğuna; aldatıcı bir maddiyattan başka bir şey olmadığına ve dünya nimetlerinin geçiciliğine vurgu yapılmaktadır.

Oyalanma ve geçici hazlar yurdu

Dünyayı oyun ve eğlence olarak tarif eden dört ayetin ilk ikisi doğrudan inkârcılara hitap ederken (En‘âm 32; Ankebût 64) diğer iki ayettte müminler muhatap alınmaktadır. (Muhammed 36; Hadîd 20). İlk ayet inkârcıların: “Hayat, ancak dünyadaki hayatımızdır. Artık bir daha diriltilecek de değiliz.” (En‘âm 29) demeleri üzerine, özelde onlara, genelde ise bütün kullara bir hatırlatmadır:

“Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise Allah’tan gereği gibi sakınanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (En‘âm 32)

İkinci ayette de inkârcıların tutumu zikredildikten sonra ahirete kıyasla dünyanın durumu tarif edilmektedir:

“Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût 64)

Ayetin tefsirinde müfessir İbn Acîbe rahmetullahi aleyh şöyle demektedir: “Bu dünya, süratle çekip gittiği ve sahipleri ölerek onu terk ettiği için, sadece küçük çocukların bir saat oynayıp sonra yorgun olarak ve bir fayda elde etmeksizin dağıldıkları bir oyun gibidir. Ayette, dünyanın değersizliği ve basitliği ortaya konulmaktadır. Onu nasıl basit olarak göstermesin ki; hadis-i şerifte belirtildiği gibi, eğer dünyanın Allah katında bir sivrisineğin kanadı kadar değeri olsaydı, ondan kâfirlere bir yudum su içirmezdi.” (İbn Acîbe, Bahrü’l-Medîd, trc. Dilaver Selvi, 7/324)

Dünyanın oyun ve eğlence oluşuna işaret eden Hadîd suresindeki ayette ise onun aldatıcı diğer özellikleri zikredilmektedir:

“Biliniz ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. Dünyanın hali bir yağmura benzer ki onun bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurur, onu sapsarı görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre) çetin bir azap veya Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (Hadîd 20)

Ayet-i kerimenin tefsirinde, dünyanın oyun ve eğlence oluşuyla ilgili benzer açıklamaları yapan İbn Acîbe rahmetullahi aleyh, dünyanın süs, övünme, yarış ve geçiciliğine dair özetle şu açıklamaları yapmaktadır:

“Dünya ve içindekiler, akıllı kimsenin kendisiyle huzur ve sükûn bulması bir yana, ona güvenip itimat edemeyeceği adi ve basit şeylerdir. Dünyanın nimet ve süsleri süratle ve kısa zamanda yok olur gider ki Allah Teâlâ dünyanın bu durumunu yağmurun bitirdiği bir bitkiye benzetti. Bu benzetme sırf dünya ile meşgul olan ve sürekli onun peşinde koşan kimse içindir. Hakk’a itaat yolunda harcanan veya çoluk çocuğun geçimi gibi zaruri ihtiyaçlarda kullanılan ve ibadetleri yapmaya yardımcı olan dünya malına gelince; o bu benzetmenin içine girmez.

Kısaca dünya basit işlerden ibarettir. Bunlar oyun, eğlence, süs, övünme, mal ve soyu sopu çoğaltmadır. Dünyanın aldatıcı meta/mal olmasına gelince; aldatıcı mal güzel olan tarafı görünen, kötü kısmı gizlenendir. Dünya da böyledir. Peşinden koşanlara tatlı ve çekici tarafını gösterir, onlar da nefsin yönlendirmelerine ve zevklerine dalarlar, ahirete hazırlanmaktan uzak kalırlar. Ömürleri boş işlerde tükenir. Dünya onları aldatıp tuzağına düşürür, sonuçta iflas etmiş halde ölüme kadar götürür.” (Bahrü’l-Medîd, 9/638-639)

Bir yabancı ya da yolcu gibi

Şüphesiz, ahirete kıyasla dünyanın oyun ve eğlenceden ibaret, basit ve değersiz olduğunu en iyi idrak eden ve dünya karşısında takınılması gereken tavrı yüce ahlâkıyla temsil eden örnek ve model Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’dir. Vahyin kontrolünde yaşadığı nezih hayatıyla bir kul olarak, bir eş olarak, bir baba olarak, bir arkadaş olarak, bir yönetici olarak dünya ile irtibatımızın nasıl olması gerektiğini ispatlamıştır. O, dünya ile olan irtibatını bir ağacın altında dinlenip sonra yoluna devam eden bir yolcu misaliyle açıklamıştır. (Tirmizî, Zühd 44)

Gerçek hayatın ahiret yurdu olduğuna iman eden mümin, oyun ve eğlenceden ibaret olan dünya misafirhanesinde bir müddet oyalanan, sonra da yoluna devam eden bir yolcu gibidir. Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin Abdullah b. Ömer radıyallahu anhunun omuzundan tutup tavsiye ettiği gibi:

“Dünyada bir garip (yabancı) yahut bir yolcu gibi ol!” (Buhârî, Rikâk 3)

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy