Bütün İslâmî kitapları önünüze yığsanız; tefsirler, hadis külliyatı,âlimlerin ve âriflerin eserleri... hepsinin tamamından süzebileceğiniz ana mesajları birkaç başlık altında toplamanız mümkündür.
Bunların ilk sıralarında mutlaka dünyanın ayartıcılığı, insanın ebediyet yolculuğunda yol kesiciliği de bulunacak.
Evet; dinin temel konularından biri dünya ve dünya hayatıdır. En başta Cenab-ı Mevlâmız’ın dünyaya dair tarif ve tasvirleri, ikaz ve tehditleri apaçık ortada. Ümmetine düşkünlüğü Kur’an-ı Kerim’de de tescilli bulunan merhametliler merhametlisi Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin ise dünya hakkında ısrarlı uyarıları, kendisinden sonraki nesiller için endişeleri hadis kitaplarında büyük yekûn tutar. Âlim ve ârif zâtların da insanların yüzünü dünyadan ebediyete döndürebilmek için adeta çırpındığı görülür. Ne sarsıcı sözler söylemişler, ne kıssalar anlatmışlar, ne sohbetler etmişler…
Bugün, fark ettirmeden her gün biraz daha kanımıza giren “dünyacı” anlayış sebebiyle kapıldığımız “eksen kayması”na müdahale eden son derece güçlü uyarılar bunlar. Nereden gelip nereye gittiğimizi, burada niçin bulunduğumuzu ve ne ile karşı karşıya olduğumuzu öğreten, hatırlatan, hiçbir duyarlı kalbin bigâne kalamayacağı uyarılar…
Diğer taraftan şahit olduğumuz, yaşadığımız hadiseler de sürekli uyarıyor bizi. Dünyanın bir kurt sofrasına dönüştüğünü görmezden gelmek mümkün değil. Dünya çıkar savaşının meydanı. Güçlü olan her türlü yağmayı hak görüyor. Bu kavga sadece devletler arasında değil, gittikçe aramıza sızıyor. Şehrimizi, sokağımızı hatta evimizi dar ediyor. Şiddet, suç, insanın kanını donduran adlî vakalar ve neticede güvensizlik yaygınlaşıyor.
Fakat ne biz kendimiz ne de insanlık, dünya ihtiyacını yine dünya ile gideremeyecek. “Dünyadan ihtiyacını dünyalıkla kesmek isteyen kimse, ateşi samanla söndürmeye çalışan kimse gibidir.” sözü asla doğruluğunu yitirmeyecek. Şu halde hem kendi ebediyetimiz hem de insanlığa huzuru için başka bir anlayışa ihtiyaç var. O da gerçeğin ta kendisi; İslâm’ın emir ve tavsiye ettiği anlayış. Dünyayı, onu yaratanın bildirdiğine göre bilmek, anlamak ve yaşamak...
Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî rahimehullah Kimyâ-yı Saadet’te meseleyi ne eksik ne fazla, tam yazmış. Biz de küçük değişikliklerle alıntıladık, “Yerilen Dünya Övülen Dünya” başlığı altında sunduk. Bu ay bir de “Ameller ve Mükâfatlar” başlığına dikkatinizi çekelim. Bu biraz uzunca bir sohbet aslında, ama akla takılan önemli bir itikadî soruya muhteşem bir cevap niteliğinde.
Aralık sayımızda buluşmak üzere inşallah...
saydin@semerkand.com