Aramak

Emanetin Sahibi

11. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, İhyâu Ulûmi’d-Dîn adlı meşhur eserinde zekât verirken dikkat edilecek bâtınî edepleri açıklarken şunları söyler:

Zekât veren, verdiğini küçük ve basit görmelidir. Çünkü verdiği zekâtı gözünde büyütmek kendini beğenmekten ileri gelir. Kendini beğenmek ise helâk sebeplerindendir. Ayrıca amelleri boşa çıkarır. Bu konuda Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: “... Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğratmaktan kurtaramamıştı.” (Tevbe 25)

Denilmiştir ki: “Yapılan ibadet küçük görüldükçe Allah katında büyür. İşlenen günah da gözde büyütüldükçe Allah katında küçülür.”

Yine şöyle denilmiştir: “Bir iyilik ancak şu üç şeyle tamam olur: Onu gözünde küçük görmek, vakti gelince acele ile yapmak ve insanlardan gizlemek…”

Yapılan hayrı gözde büyütmek demek, onu başa kakmak veya eziyet vermek değildir. Bu ayrı bir şeydir. Çünkü kişi malını mescid ve tekke yapmak için harcasa yaptığını büyük görmesi mümkündür; halbuki bunda başa kakma ve böylece birilerine sıkıntı verme imkânı yoktur. Fakat amelini beğenme, yani ucub vardır. Ameli büyük görme bütün ibadetlerde olabilir. Bundan kurtulmanın çaresi ise bilgi ve ameldir.

Bu husustaki bilgi şudur: Kişinin vereceği onda bir veya kırkta bir zekâtın, kendisinde kalan kısmın azı olduğunu, verdiği az miktarla en düşük dereceye razı olduğunu bilmesidir. Bundan dolayı utanılması gerekirken kişi verdiğini nasıl büyük görür!

Eğer kişi infakta en üst dereceye yükselse ve malının hepsini veya çoğunu infak etse, onu gözünde büyütmeye yine hakkı yoktur. Kul şunu düşünmelidir: Bu mal kendisine nereden geldi? Onu nereye harcadı? Aslında mal Yüce Allah’a aittir. Minnet ve şükür O’nadır. Çünkü kula malı veren ve kendisini infaka muvaffak kılan O’dur. Şu halde Allah Tealâ’nın hakkı olan bir şeyi, O’nun yolunda harcadığı zaman nasıl bu yaptığını büyük görebilir? Eğer kul malını ahiret sevabı için infak etmişse, o halde karşılığını kat kat beklediği bir şeyi neden gözünde büyütmektedir?

Bu husustaki amel ise şudur: Mümin zekâtını verirken, cimrilik edip malının kalan kısmını Yüce Allah’a vermediği için mahzun ve mahcup bir halde olmalıdır. Kendisine teslim edilmiş emanet geri istendiğinde bir kısmını verip bir kısmını vermeyen kimse gibi... Bütün mal Allah Tealâ’nındır. Malının hepsini infak etmek Allah katında daha hoştur. Fakat O kuluna bunu emretmedi. Çünkü bu cimriliği sebebiyle kula ağır gelir. Hakk Tealâ bu konuda şöyle buyurmuştur: “Eğer sizden malınızı (tamamen) istese ve bu konuda sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz.” (Muhammed 37)

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy