Eski Türk evlerindeki zerafeti, kullanılan malzemenin sıcaklığını, o evlere girdildiğinde tadılan sevgiyi, insan ölçeğine uygunluğunu günümüzdeki evlerimizde maalesef bulamıyoruz. Mecburen yaşamakta olduğumuz apartman dairelerinde eski evlerdeki insana huzur veren tek bir yararlı detaydan bile yoksunuz.
Geleneksel Türk evlerinde mekanların istenen kullanım amacına uygun olmasının yanısıra detaylara da önem verilmiştir. Ev sahibinin ekonomik gücü, sosyal durumu büyüklük ve mimari özellikler açısından yapıyı ve yapıdaki detayları da etkilemiştir. Oda sayıları ve bu odalardaki ahşap süslemeler, odanın kullanım amacına göre farklılıklar göstermiştir. Mesela günlük oda sade iken, başoda dediğimiz manzaraya hakim olan, misafir kabul edilen oda daha süslüdür.
Eski Türk evlerinde oda; penceresi, dolabı, sediri, ocağı, tavanıyla bir bütün olarak düşünülmüştür. Bu bütünün bir parçası olan tavanlar da bulundukları mekanın işlevine göre şekillenmiştir. Bu anlayışın tabii bir neticesi olarak Türk evlerinde tavan, çok değişik örnekler gösteren zengin bir form ve desen hazinesidir.
İşçiliğinin ve maliyetinin az olması sebebiyle genellikle önemi az olan odalarda uygulanan ve daha yaygın olarak kullanılan basit tavan süslemelerinde tavanlar, yaklaşık 50 cm arayla düzgün ahşaplar atılarak elde edilen ahşap bir işleme üzerine, yine ahşaptan kaplama uygulanarak yapılır. Küçük boyuttaki tahta parçalarından oluşan bu kaplama cilalanarak korunmuştur. Biraz daha gösterişli formlarda ise, kirişlesinin altındaki kaplamalar çeşitli çıtalarla geometrik şekiller oluşturacak şekilde süslenmiştir.
Daha önemli yapılardaki odaların tavanları ise, kirişlemenin altına kaplanan ahşaplara elişleri, kakma, nakış ve benzeri teknikler uygulanarak tezyin edilmiştir. Bu tarz, oldukça pahalı olduğu için ancak önemli yapılarda rastlanmaktadır. Çok özel yapılarda ise tavandaki kaplama, kağıt, alçı dokuma gibi malzemeler kullanılarak yapılmıştır. Elde edilen yüzey boyanıp renklendirilmiştir. Bu uygulama özel teknik ve yeni malzemeler gerektirdiğinden pahalı olmuştur.
Bugün hayranlıkla seyrettiğimiz eski yapılarımızda tavan süslemeleri, kenar bordürleri artırılarak ve ortaya göbek konularak zenginleştirilmiştir. Göbeklere de sayısız şekil ve desenler yerleştirilmiştir. Kimi zengin evlerinin boş odalarında kubbe şeklinde göbek görülmektedir. Bu tarz tavanlarda 18. yüzyıla kadar canlı zıt renkler tatbik edilmiş, kubbe ve göbek kısımlarına altın tezhib uygulanmıştır. Batı mimari anlayışının etkisinin bir sonucu olarak 18. yüzyıldan sonra baroklaşmayla birlikte renkler pastelleşmiş, satıhlar ince çiçek tasvirleriyle bezenmiştir.
Eski mekanlarımızın o insana huzur veren ve asla öteleri unutturmayan güzelliklerini gördükçe, insan ister-istemez şunu düşünüyor: Bugün mantar gibi çoğalıp yaygınlaşan ve hepsi de birbirinin neredeyse aynısı olan bu evleri hangi bilinçle ve neye özenerek yaptık? Bizim olana biraz daha sahip çıkarak günümüz yapı malzemeleriyle çok amaçlı mekan kullanımını sağlayıp, ihtiyaç olan detayları geliştirerek uygulamaya koyamaz mıyız? Hiç değilse zenginlerimiz mimari geleneklerimizi bugüne taşıyacak mekanlar tasarlayabilselerdi.