Bir zamanlar günlük hayatın ihtiyaçları için kullanılan eşyalar, artık evleri dekore ederken kullandığımız süs eşyaları arasında yer alıyor. Fincan zarfları, telkâri tepsiler, kalem işi, savatlı bakır kaplar, tombaklı buhurdanlıklar ve daha niceleri... Aslında bunların bugün süs eşyası olabilmesi ecdadımızın ne kadar ince kişiliğe sahip olduğunun bir kanıtı. Günlük eşyalarına dahi sanatı yansıtabilmiş olmalarının önemini, bugün etrafımızı saran fabrikasyon ürünlere baktıkça daha iyi anlıyoruz.
Ecdadımızın, estetik ve zerafet katarak günlük hayatında kullandığı eşyalardan biri de ibriklerdir. Bir zamanların en çok kullanılan eşyalarından biriydi ibrikler. Mahalle çeşmesinden getirilen ya da bahçedeki kuyudan çekilen su ibriklere doldurulurdu. Abdest için farklı, mutfak, banyo için farklı ibriklerle su ihtiyacı karşılanırdı.
İslâm öncesi uygarlıklarda da topraktan ya da madenden yapılmış olanlarına rastlanılsa da, ibrik Selçuklu döneminde adeta yeniden doğmuştur. İslâm’ın büyük önem atfettiği temizliğe hizmet etmek üzere ustaların elinde şekillenen ibrik, yalnızca suyu muhafaza eden bir kap olarak değil, kolay taşınabilirliği, kullanım kolaylığıyla da ev eşyaları arasındaki yerini almıştır.
Hali vakti ne olursa olsun ibrik her kesimin vazgeçilmez eşyasıydı. Hatta evlenecek kızlara ailesinin leğenli ibrik ve gusül güğümü vermesi örf halini almıştı. Saraylarda, konaklarda zenginler ile devlet ileri gelenlerinin el ve yüzlerini yıkama ve içme suyunun temini için görevli kişiler vardı. Bu kişilere ibrikdar veya ibrikçibaşı manasında ser-ibrikî denirdi. Halk arasında ise küçükler büyüklere ibrikle su dökerek saygılarını gösterirlerdi.
Varlıklı ailelerde ibriklerin mutlaka süzgeçli leğenleri de olurdu. Böylece ibrikten dökülen suyun etrafa sıçramaması ve leğende biriken suyun görünmemesi sağlanırdı. Misafirler için de ayrı ibrik ve leğen bulunurdu.
İbriğin parçaları, aşağıdan yukarıya doğru, dip, çember, gövde, emzik, lüle, boğaz, kulp, kapak olarak adlandırılmıştır. İbrikler çoğunlukla bakırdan, bazen de gümüş ve altından yapılmıştır.
İbrik ustalarının en çok kullandığı aletler çekiç ve örstür. İbrikler eski ustalarca dip, emzik ve kulpları hariç büyük bir emekle tek parça halinde yapılırdı. Dövücü örslerinde levha haline getirilen bakıra pergel yardımıyla bir daire çizilir ve çizilen bakır kesilirdi. Daha sonra farklı çekiçlerle dövülür ve dövülürken sertleştiği için de birçok kere tavlanırdı. Zahmetle geçen saatlerin ardından gövde, boğazdan dibe kadar tek parça olarak çıkartılırdı. Hazırlanan dip, kapak ve emzik kısımları da gövdeye takılarak ibrik tamamlanırdı.
İbrik gövdesini tek parça olarak yapmak çok zahmetli olduğu için, zamanla terkedilip gövdenin iki parçadan yapılması yoluna gidildi. Gövdenin iki parçası kaynakla birleştirilerek diğer kısımlar sonradan eklendi. Tamamlanan ibrikler de çeşitli tekniklerle süsleniyordu.
İbrik ve leğenleri artık kullanmıyoruz. Evlerimizde hiç olmazsa iki-üç adet musluğumuz var, lavabolarıyla birlikte. Ama su dökme vesilesi ile büyüklerle küçükler arasındaki hürmeti pekiştiren merasimlerimiz, dua almak için yarışan küçüklerimiz yok artık.
İbrikler zamanında bir ihtiyaçtı ve o günlerin tekniğiyle üretildiler. Bugün teknik çok daha ileri ve değişen zamana bağlı olarak, kullandığımız eşyaları değiştirmenin bir mahzuru yok. Yeter ki eşyalarımızla birlikte yaşayan değerleri de değiştirmeyelim.