Nakşibendiyye tarikatının pîri Şâh-ı Nakşibend kuddise sırruhûnun mürşidi Seyyid Emîr Külâl kuddise sırruhû ölüm döşeğindeyken talebelerine şöyle vasiyet etmiştir:
Kıymetli talebelerim. İlim öğrenmekten ve Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin yoluna tâbi olmaktan asla ayrılmayın. Bu, mümin için bütün saadetlerin ve nimetlerin vasıtasıdır. Bunun için Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “İlim öğrenmek, kadın erkek her müslümana farzdır.”
Bu bilgiler sırasıyla şöyledir: İman ve itikad, namaz, oruç, zengin ise zekât ve hac, anne baba hakkı... Allah Tealâ’nın kendisinden razı olmasını isteyen, anne ve babasının rızasını kazanır. Rasulullah aleyhissalâtu vesselam, “Allah Tealâ’nın rızası, anne babanın rızasındadır.” buyurmuştur. Bu bakımdan anne babanın hakkını gözetmek mühimdir. Yine sıla-i rahim, komşu hakkı, lazım olan alışveriş meselelerini, helâli ve haramları bilmek gerekir. İnsanların çoğu, bilmediğinden ve bildiği ile amel etmediğinden helâk olmuştur.
İyi bilin ki dünyayı ve dünyaya düşkün olanları sevmek, Allah Tealâ’nın yolunda yürümenize mani olan büyük bir engeldir. Daima Yüce Mevlâ’yı hatırlayıp O’nu zikrediniz ki dininizi dünyaya değişmemiş olasınız. Her hal üzere Allah Tealâ’dan korkun; hiçbir ibadet Allah korkusundan daha tesirli değildir. Cenâb-ı Hakk’tan korkan kimseden çekinin, O’ndan korkmayandan ise korkmayın.
Dostlarım! Daima Allah Tealâ’yı zikredin. O’ndan başka her şeyden kalbinizi çekin. “Lâ ilâhe illallah” kelime-i tevhidini söylerken “lâ” derken Allah Tealâ’dan başka hiçbir mabud olmadığını bilin. “İllallah” derken de O’nun bütün eksiklerden münezzeh olduğunu bilin. Unutmayın, elbiseyi temiz suyun temizlemesi gibi dili de Allah Tealâ’nın zikri temizler. Bedeninizi namaz kılmak, malınızı zekât vermek temizler. Yolunuzu insanların sizden hoşnut olması temizler. İhlâs sahibi oluncaya kadar ihlâsı, kurtuluşa erinceye kadar da kurtuluşu arayın.
Bilin ki kalbin, dilin ve bedenin temiz olması, helâl yemeye bağlıdır. Helâl lokma yiyen insanın midesi, içinde temiz su toplanan havuz gibidir. Bu havuzdan etrafa temiz su dağılır ve bu su ile çiçekler yetişir, ağaçlar meyve verir, ondan istifade edilir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şerifinde buyurmuştur ki: “Bir kimse hiç haram karıştırmadan kırk gün helâl yerse, Allah Tealâ onun kalbini nur ile doldurur. Kalbine nehirler gibi hikmet akıtır. Dünya muhabbetini kalbinden giderir.”
Tevbe ediniz. Tevbekâr ve edepli olmak lazımdır. Tevbe ediniz ki, tevbe bütün taatlerin başıdır. Tevbe sadece dil ile olmaz. Tevbe işlenen günahlara kalpten pişmanlık ve bir daha o günahı işlememektir. Cenâb-ı Hakk’tan daima korkunuz. Kendi günahlarınıza bakıp tevbe ediniz. Başkaları sizden hoşnut olsun. Günahlarınıza pişmanlıkla o kadar ağlayıp tevbe ediniz ki, gerçekten size tevbekâr densin. Dünyada iken günahlara pişman olup, kulluk vazifesini yaparak ahireti kazanmak lazımdır. İşte bütün işin aslı budur.
Sevgi ve muhabbet, Allah Tealâ’nın rızasını aramak ve kötü işleri terk etmek, ahde vefa göstermek, emanete ihanet etmemek, kendi kusurlarını görüp amelleri ile övünmemek, amellerini büyük ve kusursuz görmemek, daima Yüce Mevlâ’yı zikretmekle meşgul olmaktır. Hiçbir işe Allah Tealâ’nın ismini söylemeden (besmelesiz) başlamayın ki, ahirette yaptığınız o işten dolayı utanmayasınız. Bir şeye başlarken önce besmele çekiniz, sonra başlayınız.
Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine itaat edin. Nerede olursanız olun, ilim öğrenmekten ve amel etmekten uzak kalmayın. Her ne olursa olsun, karşınıza her ne güçlük çıkarsa çıksın, ilmi ve ameli asla terk etmeyin. İyilikleri emredip kötülüklerden sakındırmak vazifesini yerine getirin. Dinin yasak ettiği şeylerden ve bid’atlerden sakının. Ayet-i kerimede mealen şöyle bildirilmiştir: “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrîm 6) Ahirette bunlardan olmamak için çok korkup sakının.
Rivayet edilir ki Fudayl b. İyâz kuddise sırrıhû şöyle anlatmıştır: Havanın çok sert ve soğuk olduğu bir gün Şeyh Abdülallâm’i gördüm. Üzerinde ince bir elbise vardı. Soğuk olmasına rağmen alnından ter damlıyordu. Dedim ki: “Bu soğukta böyle terlemenizin sebebi nedir?” Şöyle cevap verdi: “Bir gün burada bir günah işleniyordu. Ben buna mani olmak istedim, fakat olamadım. Bunun sıkıntısından ve kıyamet günü günahından nasıl kurtulurum diye düşünmekten böyle terliyorum.” Ya siz, her gün hem kendiniz, hem de başkaları için nice emr-i marûfu kaçırıyorsunuz, halinize bir bakın!
İşlerinizi, dinimizin emirlerine uygun olarak yapın. Bir iş yapacağınız zaman bakın; dinin emirlerine uygun ise onu kabul edip yapın. Uymuyorsa o işten vazgeçin. Bütün işlerin başı, dinin emirlerine yapışmak ve Allah Tealâ’nın koyduğu sınırları aşmamaktır. Akıllı kimse kendi halini düşünür, insanlar ile kendi arasındaki sınırlara, haklara riayet eder. Bunu gözetmeyenler için verilecek cezayı bildiren nice ayet-i kerimeler nâzil olmuştur. Her zaman ve her yerde; bakarken, konuşurken, dinlerken, gelirken, yerken ve içerken, Allah Tealâ’ya ve insanlara karşı dikkat edilmesi gereken bir sınır vardır.
Fırsatı ganimet bilin, yaptığınız işleri kurtuluşunuza vesile olacak şekilde yapın. Helâl rızık kazanmak için çalışın. Kâfi miktarda kazanıp israf ve cimrilik etmeyin. Geçiminizde dinimizin emrine uygun olarak dengeli davranın. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, “İşlerin hayırlısı orta olanıdır” buyurmuştur. Helâlinden ve kendi kazancınızdan yiyin. Eğer uykunuz gelirse biraz uyuyun ki ibadet için dinlenmiş olasınız. Fakat Cenâb-ı Hakk’ı zikretmeden uyumayın. Rasulullah aleyhissalâtu vesselâm, “Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır.” buyurmuştur.