Sevenler ve Sevilenler
17. yüzyılın Nakşibendî mürşidlerinden İmam-ı Rabbânî kuddise sırruhû, Mektubât’ında Nakşibendiyye yolunun özellikleri hususunda şöyle der:
Dostlarıma devamlı öğütlediğim ve ömrümün sonuna kadar da öğütleyeceğim nasihat şudur: Öncelikle Ehl-i Sünnet akâid kitaplarına göre akideyi düzeltmek gerekir. Bunun ardından farz, vacip, sünnet, mendup, helal, haram, mekruh ve şüpheli şeklinde sıralanan fıkhî hükümleri öğrenip yapılacakları yapmak ve kaçınılması gerekenlerden de kaçınmak gelir.
Bunlardan sonra kalbi Hak Tealâ’dan başka şeylerle meşgul olmaktan kurtarmak lazım gelir. Bu da ancak kalbin Allah’tan başka şeyleri hatırlamadığı zaman mümkün olur. Hatta kişi o duruma gelmeli ki, bin sene yaşaması mümkün olsa bile kalp Allah’ın dışındakileri asla hatırına getirmemeli.
Bu büyük saadete ulaşmanın en kısa yolu yüce Nakşibendiyye yoludur. Diğer tarikatlardaki riyazet ve mücahedelere karşılık, Nakşibendîlerde sünnete bağlılık ve bid’attan kaçınma vardır. Hâce Bahâeddin Nakşibend kuddise sırruhû demiştir ki: “Yolumuz en kısa ve en yakın yoldur. Ancak sünnete sarılmak da gerçekten çok zordur.”
Şu iki hususa önem vermek ve mutlaka üzerinde durmak gerekir. Birincisi şeriatın sahibi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sünnetine bağlanmak, ikinci olarak da bağlandığı mürşidini içtenlikle ve ihlâsla sevmek. Bu iki nimetin yanında ulaşılan her şey ilave bir nimettir. Eğer bir kimsede yukarıda belirtmiş olduğum iki özellik var, fakat kendisine başka hiçbir nimet ihsan edilmemişse buna kesinlikle üzülmemelidir. Çünkü bu ikisinin dışındakiler bir gün gelir ihsan edilir. Fakat Allah göstermesin, bu ikisinden birinde bozukluk olursa ve buna rağmen haller ve zevkler devam ederse bunun istidraç olduğuna inanmalı, bunların kendisinin aleyhine olduğunu kabul etmelidir. İşte istikamet yolu budur.
Nakşibendî silsilesine intisap nimetinin şükrünü hangi dille eda edebiliriz! Çünkü Allah Tealâ, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in anlayışı doğrultusunda akideyi düzelttikten sonra, yüce Nakşibendiyye yoluna girmekle bizleri şereflendirdi. Bizi bu büyük taifenin müridleri ve bağlılarından yaptı.
Kanaatime göre bu tarikattaki bir adım, diğer tarikatlardaki yedi adımdan daha üstündür. Peygamberlere tâbi ve vâris olarak nübüvvetin kemalâtına ulaştıran yol bu yüce tarikata aittir. Diğer tarikatların ulaştığı son nokta ise velâyetin kemalâtıdır. Diğer tarikatlarda nübüvvetin kemalâtına giden bir yol açılmamıştır.
İşte bu noktadan hareketle kitaplarımda ve risalelerimde bu büyüklerin yolunun ashab-ı kiramın yolu olduğunu yazdım. Sahabe-i kiram veraset yoluyla bu kemalâttan çok büyük pay aldığı gibi, bu tarikatın sonuna ulaşanlar da onlara tâbi olma yoluyla o kemalâttan tam bir pay alırlar. Bu yolun başında ve ortasında olup da yolun sonuna erişmiş olanlara karşı tam bir muhabbet içinde olmakla vasıflanan kimseler de aynı şekilde bu kemalâtı dilemekte ve istemektedir. Şu hadis-i şerif bu üstünlüklere henüz erişememiş olanlara bir müjdedir:
“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)
Evliya Vasiyeti
Mevlânâ Ali b. Hüseyin es-Safî, Nakşibendiyye yolu mürşidlerinin hayatlarını ve hallerini anlattığı Reşehât adlı eserinde Hâce Abdülhâlık-ı Gucdüvânî kuddise sırruhûnun oğluna verdiği öğütlerini şöyle nakleder:
Ey oğul, sana vasiyetim şudur:
Bütün hallerinde ilim, edep ve takva üzere ol! Önceki sâlihlerin eserlerini etraflıca araştırıp incele. Sünnete önem ver ve cemaate devam et. Fıkıh ve hadis öğren. Cahil sofilerden uzak dur. Her zaman namazları cemaatle kıl. İmam ve müezzin olmaya heves etme. Asla şöhretli olmayı arzulama; çünkü şöhrette âfet vardır.
Makama önem verme. İsim yapmayı isteme. Mütevazı ol. Mecbur kalmadıkça şahitlik yapmaktan kaçın. Mahkemelerde boy gösterme. Kimseye kefil olma. Halkın vasiyetlerine karışma. Padişah ve şehzadelerle arkadaşlık yapma. Sema yapmaya düşkün olma. Çünkü semaya düşkünlük nifakı doğurur, gönlü öldürür. Fakat onu inkâr da etme, ona önem veren de çoktur.
Az konuş, az ye, az uyu. İnsanlarla uğraşmaktan aslandan kaçar gibi kaç. Daima halvet üzere ol. Yeni yetme çocuklarla, hafif meşrepler, bid’atçılar, zenginler ve cahillerle hemhâl olma. Helal ye, şüpheli şeylerden kaçın. Olgunluğa ermeden evlenme. Şayet böyle yapmazsan dünyayı çok arzular ve bu hırsla dindarlığını kaybedersin.
Çok gülme. Kahkaha ile gülmekten sakın; çünkü çok gülmek kalbi öldürür. Herkese şefkat gözüyle bak. Hiç kimseyi hakir görme. Dış görünüşünü bezeyip süsleme; çünkü zâhiri süslemek bâtını harap eder.
İnsanlarla çekişme. Kimseden bir şey isteme ve kimseden sana hizmet etmesini isteme. Allah dostlarına canla başla hizmet et. Onların işlerini inkâr etme; çünkü bu duruma düşen münkir hiçbir zaman felâh bulamaz. Dünyaya ve onu sevenlere aldırış etme. Bedeninden çok gönlünü mamur et. Gözün yaşlı, amelin hâlis, duan içten ve elbisen gösterişsiz olsun. Hakk’ı arayan kimseyi yoldaş edin. Fıkıh ilmi özün, evin mescidin, Hak Tealâ dostun olsun!