Aramak

Güldeste

Onların Halleri

Müslümanlık, meşhur “Cibrîl Hadisi”nde geçen iman, İslâm ve ihsan temeline dayanır. Bunların gözetilmediği, birinin kabul edilip diğerinin görmezden gelindiği bütün yollar, usuller, düşünceler, inançlar bâtıldır. Kur’an ve Sünnet esası üzere ilerlemeyen her fert, her toplum bid’atlar içinde yolunu kaybeder; nesillerini muhafaza etmekten yoksun kalır.

Bu anlamda maddi manevî derin krizler yaşamamak için her an uyanık olmak ve Nakşibendiyye yolunun nisbetine sarılmak gerektiği hususunda İmam-ı Rabbânî k.s. hazretleri Mektûbât’ında bize şunları söyler:

Nakşibendî yolunun büyükleri tasavvuf yolunda Sünnet-i Seniyye’ye uymayı, bid’atlardan kaçınmayı kendilerine düstur edinmişlerdir.

Bu yolun büyükleri, zâhirde ve bâtında faydalı olduğunu görseler bile ruhsat ile amel etmeyi uygun bulmazlar. Görünürde yaşantılarına zarar verdiğini bilseler de azîmet ile amel etmeyi bırakmazlar. Ayrıca halleri ve vecdleri Şeriat’ın hükümlerine uygun duruma getirmişler, zevkleri ve marifetleri de aslî ve fer’î manada dinî ilimlere hizmetçi kabul etmişlerdir. Onlar dinin değerli mücevherlerini bırakıp, ceviz değerindeki vecd halini ve muz kıymetindeki hali almazlar. Onlar, sûfilik iddiasında bulunan, fakat davranışlarıyla bunlara uymayan kimselerin yanlış sözlerine aldanmazlar. Hallerinin devamlı olması buradan gelir. Mâsivâ nakışları onların bâtınlarının derinliklerinde öylesine un ufak olmuştur ki, kendilerini bin sene zorlayıp mâsivâyı düşünmeye çalışsalar, yine de düşünemezler.

Başkaları için şimşek gibi geçen zât tecellisi, bu büyükler için daimîdir. Ardından gaflet ve ayrılık gelen huzur haline asla itibar etmezler. Şu ayet-i kerime onların halini açıklar:

“Nice erler vardır; ne ticaret ne de alışveriş onları Allah’ı anmaktan alıkoyar.” (Nûr 37)

Bütün bu sayılanların yanı sıra onların yolu, hedefe en yakın olanı ve kesinlikle ulaştıranıdır. Diğer tarikatlarda yolun sonunda elde edilen hal, onların yolunda başlangıçta elde edilir. Ancak bu büyüklerin zevkini herkesin anlayışı kavrayamayabilir. Hatta bu yüce tarikattaki bazı yetersiz kişiler bile onların bir kısım kemalâtını kabul edemeyebilirler.

Yüce Nakşibendî tarikatının büyükleri Sünnet-i Seniyye’ye uygun yaşamayı ve azîmetle amel etmeyi kendilerine prensip edinmişlerdir. Onlar, bu tercihleri ve düsturları ile beraber hal ve vecd şerefine ererlerse, bunu çok büyük bir nimet sayarlar. Ancak hal ve vecdi elde ettikleri halde prensip ve tercihlerinde isteksizlik hali söz konusu olursa, o halleri makbul saymaz, o vecdleri istemez ve bu isteksizlik halini de perişanlık görürler.

Hindu Guruları ve Brahmanları ile Yunan filozoflarına da sembolik keşifler ve şeklî tecelliler kabilinden birçok ilim verilmiştir. Ancak bu ilimler onlara rüsvâlıktan başka bir şey getirmemiş; ellerine geçen, Allah’ın gazabı ve rahmetten mahrumiyet olmuştur.

Şeriat’ın öngördüğü hallerden hangisinde olursan ol, orada sıkıntıya, darlanmaya ve azara yer olmaz. Ancak bunun bir şartı var; muhabbet bağı kopmamalı, aksine gün geçtikçe daha da güçlenmelidir. Bir diğer şart da, iştiyak ateşinin soğumayıp günbegün artmasıdır.

Bizim irtibatımız sevgi ve muhabbet üzerine kurulmuştur. Nisbetimiz ise yansıma ve mürşidin rengine boyanma şeklindedir. Bu durum yakınlık ya da uzaklıkla değişmez. Ancak, bu yolun bazı özelliklerini bilip bilmemeye bağlı olarak, sonuç almanın hızlı ya da yavaş olması yönünde değişiklik gösterebilir.

Yolun Edepleri

19. asrın meşhur sûfi âlimi, Nakşibendiyye yolunun Hâlidiyye kolunun pîri Mevlâna Hâlid Bağdâdi k.s., tasavvufta manevi yolculuk ve mücahede edebinin çeşitleri hakkında şunları sıralar:

  • Öncelikle Allah Tealâ’ya ibadet gayesi olmayan bütün sebep ve gayelerde O’nun rızası doğrultusunda niyeti düzeltmek,
  • Bütün günahlardan tevbe etmek niyetiyle gusül abdesti almak.
  • Devamlı abdestli olmak.
  • Gece gündüz Allah Tealâ’yı zikretmeye devam etmek,
  • Vukûf-i kalbîye her yerde devam etmek,
  • Ahiretle ilgili dahi olsa, kalbe gelen yersiz düşünceleri temizlemek,
  • Her an kalben Allah Tealâ’yı talep etmeye devam etmek,
  • Kalbi mürşidin kalbine bağlamaya devam etmek,
  • İslâm’ın gerekli gördüğü şeyler dışında asla lüzumsuz konuşmamak,
  • Yemeği azaltmak, gereğinden fazla yememek,
  • Uykuyu azaltmak,
  • Allah Tealâ’dan gafil olan herkesten uzak durmak,
  • İhlâs sahibi kimselerin veya sâlih müridlerin hazırladığı helâl, temiz yiyeceklerden yemek,
  • Allah Tealâ’nın rızasının dışında bütün maksat ve istekleri terk etmek, gayeti korumak,
  • Vâcip, sünnet veya mübah gibi her ne amel olursa olsun, işlerin bütün kısımlarında Rasulullah s.a.v.’e tâbi olmaya niyet etmek.
  • Kendi varlığını yok saymak,
  • Kendini gerçek manada sâlik saymamak,
  • Varlığından, kendinden ve amellerinden ümidini kesmek; bunlara güvenmeyip yalnızca Yüce Mevlâ’ya güvenmek,
  • Cenâb-ı Hakk’a son derece hüsn-i zan edip, O’nun fazlına tutunmak,
  • Allah Tealâ’nın mühlet verip sonra ansızın yakalamasından korkmak,
  • Mürşide karşı son derece ihlâslı ve muhabbetli olmak.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy