Aramak

Hak ve Sorumluluklarımızın Bilgisi: Fıkıh İlmi

Bir müslümanın, Rabbi’nin rızasına uygun ibadet edebilmesi, kendini şeytanî vesveselerden arındırabilmesi ve yapacağı işlerde sağlıklı ve doğru hareket edebilmesi için fıkıh ilminin en az kendisine gerekli olan kısmını öğrenip bilmesi gerekir.
Fıkıh, sözlükte, birşeyi iyi kavramak, anlayışlı olmak, bilmek anlamlarına gelir. Kelime, Asr-ı Saadet’te iyice anlama, kavrama anlamlarında kullanılmıştır. Zamanla ilimlerin detaylı ihtisas alanlarına ayrılmasıyla fıkıh, dinî meseleleri (ibadet, muamelat, ukubat vs.) bilmek diye tanımlanmıştır. Bu manada fıkıh ilimi için yapılan en meşhur tarif şudur: “Fıkıh, kişinin hak ve sorumluluklarını bilmektir.” Bu tarife göre fıkıh, her müslümanın ilgi alanına girmektedir. Herkes İçin Her Zaman Gerekli Bir müslümanın, Rabbi’nin rızasına uygun ibadet edebilmesi, kendini şeytanî vesveselerden arındırabilmesi ve yapacağı işlerde sağlıklı ve doğru hareket edebilmesi için fıkıh ilminin en az kendisine gerekli olan kısmını öğrenip bilmesi gerekir. Bu ihtiyaca binaen ilim geleneğimiz içinde ilmihaller hazırlanmış, ibadet, muamelât, haramlar ve helâller gibi mevzularda günlük hayatın akışı içinde sıkça karşılaşılan durumlarla ilgili hükümler sunulmuştur. Ayrıca alimlerimiz, kişinin kendisini ilgilendiren meseleleri ilim erbabından sorup öğrenmesi gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Toplum halinde yaşayan insanların birbirleriyle ilişkilerini tanzim eden kanunlar manzumesine hukuk denir. Bu açıdan ele alındığında, fıkıh İslâm hukukudur. Ancak bugün kullanılan manada bir hukuk sistemi içermekle beraber, fıkhın kapsamı daha geniştir. Zira fıkıh, kul ile Allah arasındaki münasebetlere de yer verir. Bu yönüyle fıkıh, beşeri hukuktan daha geniş ve daha kuşatıcıdır. Fıkıh Nelerden Bahseder? Fıkhın alanına giren hükümler üç ana bölüme ayrılır. Bunlar, ibadât, muamelât ve ukubattır. İbadât (İbadetler) bölümünde, Allah ile kul arasındaki şahsi ilişkileri esas alan konular işlenir. Esasen ibadet, mahiyeti itibariyle kulun Allah’a yaklaşması, sevap ve mükafata nail olması gayesine yönelik fiil ve davranışlardır. Muamelât bölümünde, insanların birbirileriyle olan münasebetlerinde uymaları gereken kurallardan bahseden konular işlenir. Fıkhın bu yönü, modern hukukun iki ana dalından biri olan özel hukukla bir yakınlık arzeder. Ukubat bölümünde ise, Allah’ın emrine karşı gelme durumunda, toplumun menfaatini, huzur ve sükûnunu sağlamak için konulan ve caydırıcı özellik taşıyan cezai müeyyidelerden bahsedilir. Kısacası fıkıh, ferdin doğumundan ölümüne kadar hayatının her sahasını kuşatmış, ona yol göstermiş, hatta ölümünden sonra vasiyetinin korunması, mirasının bölüştürülmesi gibi durumları da ilgi sahası içine almıştır. Kişilerin dünya ve ahiret hayatını birlikte ele alarak, buna göre bir menfaat dengesi kurmuştur. Düzenlediği ilişkilerin çeşitliliği ve kapsamı bakımından hiçbir hukuk sisteminde bulunmayan bir özelliğe sahibtir. Fıkıh İlminin Vazgeçilmezliği Fıkıh ilminin kaynağı, Kur’an-ı Kerim, Sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas’tır ve bu ilmin gayesi, dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmaktır. Fıkıh ilmine vakıf olan kimse, dünyada saygın olur, ahirette ise çeşitli nimet ve müfakatlara kavuşur. Peygamberimiz s.a.v. bir hadis-i şeriflerinde: “Allahu Tealâ kimin iyiliğini murad ederse o kimseyi dinde fakih kılar” buyurmuştur. Fıkıh ilmi, hidayetle dalâletin arasını tam manasıyla ayıran ve belirleyen ilimdir. Amellerin değer ve kıymetlerini belirtmek için en doğru terazidir. Müslümanların hayatında son derece büyük önemi olan fıkıhla ilgili Ashab-ı Kiram devrinde başlamak üzere günümüze kadar birçok çalışma yapılmış, bu ilim dalında yüzlerce alim yetişmiş ve ciltler dolusu eser yazılmıştır. Kulluk vazifelerimizi daha kolay bir şekilde yerine getirebilmemiz için bu ilim dalında hizmet vermiş bütün ilim erbabını minnet, şükran ve rahmetle yadediyoruz. Rabbimiz bizleri de bu hizmet ve himmet ehlinin yolunda daim eylesin.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy