Aramak

HAL DİLİ

“İYILIK GÜZEL AHLÂKLI OLMAKTIR. GÜNAH İSE KALBİNİ TIRMALAYIP RAHATSIZ EDEN VE İNSANLARIN BİLMESİNDEN HOŞLANMADIĞIN ŞEYDİR.”
Hadis-i Şerif (Müslim, Birr 5)

Kimsenin Görmediği Yer

Şeyhin biri müridlerinden birini diğerlerine göre daha çok seviyor, daha çok önem veriyordu. Bu durum diğer müridlere zor geliyordu. Bu sebeple şeyh onun neden bu özel ilgiyi hak ettiğini diğerlerine göstermek istedi. Bir gün müridlerine birer tavuk vererek; – Alın bu tavukları hiç kimsenin görmeyeceği yerlerde kesip gelin, dedi.

Herkes bir tenhaya çekilerek tavuğu kesip geldi. Yalnız o kıskanılan mürid tavuğu canlı olarak geri getirdi. Şeyh diğerlerine ne yaptıklarını sordu, onlar da emri yerine getirdiklerini söylediler. Sonra hayvanı canlı getiren müride dönerek; – Sen neden arkadaşların gibi tavuğu kesmedin, diye sorunca mürid dedi ki: – Siz, kimsenin göremeyeceği yerde kesin, dediniz. Hiç kimsenin beni göremeyeceği bir yer bulamadım. Nereye gitsem Rabbim beni görüyordu.

Bunun üzerine şeyh diğerlerine dönüp şöyle dedi: – İşte bu nedenle ona daha çok ilgi gösteriyorum. Çünkü o Allah’tan başkasına yönelmez, gönlü yalnız O’na bağlıdır. İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

Sırrı Ne?

Bir gün Hz. Yakub aleyhisselama sordular: – Ey nur kalpli, akıllı ihtiyar! Bize şu işteki sırrı anlatır mısınız: Bir koku alıp Yusuf’un Mısır’da olduğunu bildiniz. Peki, Yusuf kuyuda iken niçin bilemediniz?

Hz. Yakub aleyhisselam şöyle cevapladı: – Bizim halimiz şimşeğe benzer. Bir bakarsın görünür, bir bakarsın söner. Bize bir hal gelir göğün katlarını seyrederiz, bazen da bastığımız yeri göremeyiz.

Dervişler hep o ilk halde kalmış olsalardı, her iki âlemden de ellerini ayaklarını çekerlerdi. Sa’dî-i Şîrâzî, Gülistan

Üç Şey Üç Şeyin İçinde

Büyük velîlerden Ebü’l-Hasan Yahya el-Kâhirî rahmetullahi aleyh anlatıyor:

Mısır’a geldiğimde Zünnûn-i Mısrî’nin sohbet halkasına katıldım. İçimde benim o meclistekilerden daha üstün olduğum duygusu vardı. Zünnûn-i Mısrî beni görünce şöyle dedi:

– Böyle yapma! Çünkü Allah üç şeyi üç şeyin içinde gizlemiştir:

  • Gazabını kendisine karşı işlenen günahta,
  • Rızasını O’na itaatte
  • Velîliği de kulları arasında...

O’na karşı yapılan hiçbir kusur ve isyanı küçük görme; kim bilir belki de Allah’ın gazabı ondadır. Allah’a itaatte de hiçbir şeyi küçük görme; belki de Allah’ın rızası ondadır. Allah’ın mahlûkatından da kimseyi küçük görme; belki de bir evliyasıdır. Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr

Bilmek İstersen

Bir adam velîlerin büyüklerinden Yahya b. Muaz kuddise sırruhûnun yanına gelerek; – Allah Tealâ’nın bizden razı olup olmadığını nasıl bilebiliriz, diye sordu. Bunun üzerine Hazret; – Senin O’ndan razı olman, takdirine ve emirlerine rıza göstermen O’nun senden razı olduğunun alametidir, diye cevap verdi. Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ

“ALLAH TEALÂ TAKVA SAHIBI, GÖNLÜ ZENGIN VE KENDINI İBADETE VEREN KULU SEVER.”
Hadis-i Şerif (Müslim, Zühd 1)

Ölümü Sevmek

Mirza Mazhar Cân-ı Cânan kuddise sırruhû şöyle demiştir: “Ölümü sevmeyene şaşıyorum. Halbuki ölüm Allah’ın huzuruna çıkmaktır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin ziyaretine gitmektir. Allah dostlarına erişmektir. Değerli insanlarla buluşmaktır. Ben din büyüklerinin ziyaretine hasret çekiyorum. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin, Hz. İbrahim aleyhisselâmın yanına gitmeyi ne kadar istiyorum!” Sahabeden Günümüze Allah Dostları

Ne İçin İbadet

Bir gün Süfyân-ı Sevrî kuddise sırruhû, Râbia el-Adeviyye kuddise sırruhâya; – Her bir kimse Cenâb-ı Hakk’a kendine göre bir sebeple kulluk ediyor; kimi korkudan, kimi cennet isteğinden... Sen hangi sebeple kulluk ediyorsun, diye sordu. Râbia el-Adeviyye kuddise sırruhâ şöyle karşılık verdi: – Ben Allah’a O’ndan korktuğum için kulluk etmiyorum. Böyle olsaydı, sahibinden korktuğu için çalışan kötü hizmetçi gibi olurdum. Cennet sevgisiyle de ibadet etmiyorum. Bu durumda da sahibi kendisine ödül verilince çalışan kötü hizmetçi gibi olurdum. Ben Allah Tealâ’ya O’nu sevdiğim, O’nun hoşnutluğunu ve kavuşmayı istediğim için ibadet ediyorum. Ebu Tâlib el-Mekkî, Kûtü’l-Kulûb

O’nun Aşkı

Mevlâna Celâleddin-i Rûmî kuddise sırruhû şöyle der: Varlığımdan geriye bir isimden başka bir şey kalmadı. Ey güzelim, vücudumda senden başka bir varlık yok. Bu sebeple sirke bal denizinde nasıl yok olursa, ben de sende öyle yok olurum.

Aşk olmasaydı bu kâinat nereden olurdu? Ekmek nasıl olurdu da sana yedirip senin vücuduna katılır ve sen olurdu? Bil ki ekmek o aşk sayesinde kendini sana verdi ve sende fâni olarak sen oldu.

Aşk, ölü ekmeğe bile can bağışlıyor, fâni olan canını sana katıyor, ebedîleştirir. Bil ki içi ilâhî aşkla, muhabbetle dolu olmayan ne kadar zavallıdır! Belki hayvandan daha aşağıdır. Çünkü Ashâb-ı Kehf’in köpeği dahi aşk ehlini aradı, buldu. Ruhanî bir safhaya erişti ve o has kullarda fâni olarak cenneti kazandı. Osman Nuri Topbaş, Mesnevi Bahçesinden Bir Testi Su

Gerçek Sevgi

Hakiki sevgi kendini şu üç tercihle belli eder:

  • Seven kişi sevdiğinin sözünü başkalarının sözüne tercih eder,
  • Sevdiğinin yanında bulunmayı başkalarının yanında bulunmaya tercih eder,
  • Sevdiğinin memnuniyetini başkalarının memnuniyetine tercih eder.
İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb

Asıl Ayrılık

Nakledilir ki bir cenaze götürülürken, cenazenin peşinden giden biri; – Âh, evlat ayrılığı ne zor, diyordu.

Adamın sözünü duyan meşhur veli Ebu Bekir Şiblî kuddise sırruhû şöyle dedi: – Âh, Allah’tan ayrı kalmak ne zor! Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy