KİM HİZMET ETSİN?
Büyük âlimlerden Kehmes b. Hasen rahmetullahi aleyh şöyle anlatır:
Annemin hizmetini görüyor, temizliğini yapıyordum. Bir defasında Süleyman b. Ali bana bir kese para verip şöyle dedi:
- Bunu al da annene bir hizmetçi tut.
Ben kabul etmedim ve şöyle dedim:
- Ben küçükken hizmetimi annem kendisi yaptı, başkasının yapmasına gönlü razı olmadı. Şimdi ben büyüdüm, onun hizmetini başkasının yapmasına gönlüm razı gelmez.
İmam Şa‘rânî, Tenbîhü’l-Muğterrîn
“İÇİNDE BULUNDUĞUN VAKİT, SAHİP OLDUĞUN NİMETLERİN EN DEĞERLİSİDİR. ÖYLEYSE BUNU EN KIYMETLİ İŞLERLE DEĞERLENDİR.”
Sehl b. Abdullah Tüsterî kuddise sırruhû
GÜNAHI KİM TAŞIYACAK?
Hz. Ömer radıyallahu anh fakirlerin, yetimlerin ve dul kadınların evlerine sırtında un taşırdı. Bir defasında onu un taşırken gören birisi;
- Ey müminlerin emiri! Bırakın da ben taşıyayım, dedi.
Hz. Ömer radıyallahu anh ona şu cevabı verdi:
- Peki, kıyamet günü günahlarımı kim taşıyacak?
İmam Şa’rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ
ANNE BABALAR VE HOCALAR
İlk sûfîlerden Yahya b. Muaz kuddise sırruhû şöyle der:
“Kendisinden ilim tahsil ettiğiniz hocalarınız anne babalarınızdan daha hayırlıdır. Çünkü anne babalarınız sizi dünya ateşinden ve sıkıntılarından korur. Hocalarınız ise sizi ahiret ateşinden muhafaza eder.”
İmam Gazalî, Minhâcü’l-Müteallim
ASIL ZÂHİD KİM?
Bir kimse Abdullah b. Mübarek rahmetullahi aleyhe;
- Ey zâhid, diye seslendi.
Bunun üzerine Abdullah b. Mübarek şöyle dedi:
- Asıl zâhid olan Ömer b. Abdülaziz’dir. O dünya malına sahip olduğu halde bunlardan el çekti. Ama benim dünyalık pek bir şeyim yok. Bu durumda olan kimseye zâhid demek ne kadar doğrudur?
İmam Gazâlî, Kimya-yı Saadet
VAAZ DİNLERKEN
Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, vaaz dinleyen kimselerin dikkat etmesi gereken edepleri şöyle sıralar:
- Huşû ve tevazu halinde olmak,
- Kalbi rahat ve anlatılanlardan emin olmak,
- Güzel zan beslemek,
- Sakin olup susmaya devam etmek,
- (Dikkatini dağıtacak şekilde) fazla hareket etmeyip yerinde sabit durmak,
- Bütün gayretiyle ve dikkatlice dinlemek,
- Vaiz hakkında onu töhmet altında bırakacak sözlerden sakınmak.
İmam Gazâlî, el-Edeb fi’d-Dîn
“DİKKAT ET, SAKIN NEFSİNİ BAŞIBOŞ BIRAKMA! ÇÜNKÜ SEN ONU HAYIRLI İŞLERLE MEŞGUL ETMEZSEN O SENİ FAYDASIZ İŞLERLE MEŞGUL EDER.”
Hasan-ı Basrî kuddise sırruhû
O’NA YÖNELMENİN YOLU
Sûfîlerin büyüklerinden Cüneyd-i Bağdadî kuddise sırruhû hazretlerine şöyle soruldu:
- Sadece Cenab-ı Hakk’a yönelmenin, kalbi O’na adamanın yolu nedir?
Buyurdu ki:
- Günaha ısrarı yok eden bir tevbe, ibadetleri geciktirmeyi ortadan kaldıran bir Allah korkusu, sâlih amelleri işlemeye sevk edecek bir ümit, devamlı Allah Tealâ’yı zikretme hali, kendini ölüme yakın, emellerine ulaşmayı ise uzak görerek nefse muhalefet etmektir.
- Peki, kul bu hali nasıl elde eder, diye sorulunca da;
- Saf, tevhid dolu bir kalple, buyurdu.
Ebu Abdurahman Sülemî, Uyûbü’n-Nefs
KALP KATILIĞININ İLACI
Bir defasında Tabiûn neslinin büyüklerinden Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyhin yanına bir adam gelerek;
- Kalbimin katılığından şikayetçiyim, ne yapmalıyım, diye sordu. Hasan-ı Basrî ona şöyle cevap verdi:
- Zikir meclislerine devam et, zikir ehli kimselerle otur.
İmam Şa’rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ
BİRDEN YETMİŞE MAZERET
Sâdât-ı Kiram’ın büyüklerinden Cafer-i Sâdık kuddise sırruhû şöyle der:
“Mümin kardeşinin hoşa gitmeyen bir halini işittiğinde, onun için birden yetmişe kadar mazeret ara. Şayet bir mazeret bulamazsan, belki benim bilmediğim başka bir mazereti vardır, de.”
İmam Şa’rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ
YANLIŞ DÜŞÜNCENİN BEDELİ
İlk dönem sûfîlerinden İbrahim Havvas kuddise sırruhû şöyle diyor:
“Günahın evveli akla gelen kötü düşüncedir. Kul bu düşünceyi kötü görerek başından savarsa bundan kurtulur, savmazsa bu düşünce takıntıya dönüşür. Eğer hemen gayret edip bu takıntıyı uzaklaştırmazsa, bundan hayvanî istekler ortaya çıkar. Bu durum kişinin aklını kullanmasına, ilim öğrenmesine, açık delilleri ve hakikatleri görmesine mani olur.”
Ebu Abdurahman Sülemî, Uyûbü’n-Nefs
ONLARIN ANLAYIŞI
Tabiîn âlimlerinden Muhammed b. Sîrîn rahmetullahi aleyh, bir gün bir hususta fetva vermişti. Onu övmek isteyenler;
- Sahabe-i Kiram olsaydı bundan daha güzel fetva veremezdi, dediler. Bunun üzerine Muhammed b. Sîrîn onlara şöyle dedi:
- Şayet sadece onların dini anlama şeklini öğrenmek istesek, akıllarımız bunu kavramaya bile güç yetiremezdi.
İmam Şa’rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ