“Şu iki özellik ile insanın işleri kemale erer: Allah Teâlâ’ya karşı günah işleme niyeti taşımadan günü tamamlamak ve yine O’na karşı günah işleme niyeti bulunmadan sabahlamak.”
Zeyd b. Eslem rahmetullahi aleyh
O Ne Dedi Biz Ne Yaptık?
Sûfilerin büyüklerinden İbrahim b. Edhem kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Sevgilinin öfke duyduğu şeyleri sevmek sevginin alameti değildir. Mevlâmız dünyayı yerdi, biz ise onu övdük. O buğzetti, biz sevdik. Dünyada zühd hayatı yaşanmasını istedi, biz ise dünyayı tercih ettik, onun için koşturup durduk. Dünyanın bir gün harap olup yıkılacağını bildirdi, siz ise koruyup onarmaya çalıştınız. Onu istemeyin buyurdu, siz istediniz. Servet biriktirmeyin diye uyardı, siz ise yığmaya baktınız. Sizi bu gaflete dünyanın yalancı cazibesi sevk etti. O cazibeye kapılıp dünyanın peşine düştünüz. Dünya o sahte görüntüsüyle sizi aldattı ve kendisine bağladı. Böyle olunca da onun isteklerini kabullenip boyun eğiyorsunuz; onun hayhuyu içinde yuvarlanıyorsunuz.”
Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd
İçinde Ne Varsa
İlk dönem sûfilerinden Davud-i Tâî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Sâlih kişinin bütün derdi, nasıl takvalı olurum derdidir. Bu kişinin bütün azaları dünyaya bağlansa bile, sâlih niyeti sayesinde bir gün niyetindeki güzelliğe döner. Rabbi’ne karşı cahil kimsenin durumu da böyledir. Bütün derdi, niyeti nefsinin hevâsı ve dünya olan kişi de azalarının tamamı sâlih amellere bağlansa bile bir gün mutlaka niyetine uygun olan duruma döner. Çünkü onun içindeki asıl istek dünyadır.”
Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalpleri Azığı
Başı Yastığa Koyunca
Tâbiînin fakihlerinden Mekhûl eş-Şâmî rahmetullahi aleyh şöyle der:
“Bir insan akşam yatağına uzandığında o gün yaptıklarını düşünmelidir. Şayet o gün hayırlı ameller yapmış ise Allah Teâlâ’ya hamdetmeli, eğer günah işlemişse Aziz ve Celil olan Rabbi’ne istiğfar etmelidir. Eğer böyle yapmazsa onun sonu, ticaretinde hesap kitap yapmayan ve sonunda iflasa giden ama farkında olmayan bir tüccar gibi olur.”
Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Tenbîhü’l-Gâfilîn
Hayırlı İlim
Büyük sûfî ve müfessir Sehl b. Abdullah Tüsterî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“İlmin hepsi dünyalıktır. Ahiret için olanı ise kendisiyle sâlih ameller yapılandır. İhlâsla ve Allah rızası için yapılan ameller hariç, bütün ameller de yok olup gidecektir.”
Gazâlî, İhyâ
İzlerin Peşinde
Horasanlı sûfilerden Muhammed b. Fazl kuddise sırruhû şöyle der:
“İnsana hayret doğrusu! Beytullah’a varmak için nice vadiler, ıssız yollar, çöller aşar. Çünkü orada Peygamberi’nin izleri vardır. Bu insan nasıl olur da kalbine varmak için nefsini, onun isteklerini aşıp geçmez? Çünkü kalpte de Rabbi’nin kudret izleri vardır.”
Sülemî, Tabakât
“Dünyada şu üç şeyden başka tatlı bir şey kalmadı: Cemaatle namaz, gece kılınan teheccüd namazı ve Allah için sevilen kardeşlerle buluşma.”
Muhammed b. Vasi‘ rahmetullahi aleyh
Müridin Yemeği
Nakşibendî-Hâlidî yolunun pîri Mevlânâ Halid-i Bağdâdî kuddise sırruhû şöyle der:
“Mürid, yediğinde ve içtiğinde bir lokma veya bir yudum bile israf etmez. Yani yemeği hırsla, aç gözlülükle ve Allah’tan gafil bir kalple yemez. Çünkü gafletle yenilen bir lokma daha çok gaflete, Allah’ı hatırlayarak yenilen bir lokma ise daha çok O’nunla olmaya sebep olur.”
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Risâle-i Hâlidiyye
Ne İçin Çalışmalı?
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Kim başkasına muhtaç olmamak, ailesini geçindirmek ve komşusuna ikramda bulunmak için helâl yoldan mal edinirse kıyamet günü (Rabbinin huzuruna) yüzü ayın on dördü gibi bembeyaz olarak gelir. Kim de sadece daha çok kazanmak, övünmek ve gösteriş yapmak için dünyalık elde etmeye çalışırsa kıyamet günü Allah Teâlâ’nın huzuruna çıktığında O’nu gazap eder bir halde bulur.”
Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, nr. 5723
Himmet Nasıl Olur?
Gavs-ı Bilvânisî Abdülhakim el-Hüseynî kuddise sırruhû hazretlerine;
– Mürşid-i kâmilin müridine himmeti nasıl olur, diye sordular. O da şöyle cevap verdi:
– Ben Hazne’de bulunduğum sıralar, kalbime “Artık Şah-ı Hazne’nin dergâhına layık değilim” vesvesesi gelmiş ve düşünmeye başlamıştım. Mürşidimden uzaklaşmak, dergâhtan ayrılmak istiyordum. Bir gün Şah-ı Hazne kuddise sırruhû hazretlerini camiye giderken gördüm. Hemen yanına yaklaştım ve derdimi söyledim. Şah-ı Hazne bana;
– Mürşidin himmeti müridin çalışmasına bağlıdır, dedi. Ben;
– Peki, mürid nasıl çalışır, diye sordum. Bunun üzerine buyurdu ki:
– Mürid Rabbi’nin emirlerini yerine getirir ve yasaklarından kaçınırsa çalışmış olur.
Necmeddin b. Muhammed Nakşibendî, Altın Silsile
İlmin Ücreti
Tâbiînin müfessirlerinden İkrime rahmetullahi aleyh bir gün;
– İlmi yalnızca ücretini ödeyen kimselere öğretin, dedi.
– İlmin ücreti nedir, diye sordular. Bunun üzerine şöyle dedi:
– İlmin ücreti öğrenilen ilimle amel edilmesi; ilim öğreten kimsenin de o ilimle amel edecek kimseye öğretmesidir.
İmam Şa‘rânî, Tenbîhü’l-Muğterrîn
Zor İş
Büyük âlim ve sûfilerden Süfyân-ı Sevrî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Nefsin hastalıklarını tedavi ederken bana en ağır geleni niyeti düzeltmek olmuştur. Çünkü niyet her an değişip dağılmaya, zayıflamaya müsaittir. Bu yüzden niyet üzerinde sürekli durup onunla ilgilenmek gerekir.”
Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalpleri Azığı