NİMETLERE KAVUŞMAK İÇİN
Rıfâiyye tarikatının pîri Ahmed er-Rıfâî kuddise sırruhû bir nasihatinde şöyle demiştir:
“Kardeşler! Yemek, içecek, giyim, sıhhat, güvende olma hali ve din nimetlerinin kıymetini bilin ki üzerinizde devam etsin. İnancınızı sâlihlerin işaretleriyle düzeltin. Çünkü Allah Tealâ’nın nimetleri onlara sağanak gibi gelir. O’nun yardım bulutları dostlarının üzerine kesintisiz yağdırır.
Allah Tealâ’ya olan tevekkülünüzün direklerini sağlam, dualarınızın muhtevasını da hâlis kılın. Nefse ve şeytana karşı uyanık olun. Her işte ihtiyatlı davranın. Her kim Cenab-ı Hakk’a güvenerek ihtiyata sarılır, O’na ulaşmak için gayret bineğine binerse ilahî ikramlardan mahrum kalmaz.
Kardeşler! Şüphe ve tereddüt yolunu terk edin. İnsanlarla dünyevî çıkarlar uğruna ünsiyet kurmaktan vazgeçin. Allah Tealâ ile beraber olun; hükmü de hikmeti de O’ndan alın. Himmet ordusuyla şüphe saflarını yarıp kâinattan yüz çevirin ve âlemi yaratan Yüce Mevlâ’yı murakabe edin.”
Ahmed er-Rıfâî, Âşıkların Baharı
GÜNAHIN BAŞI VE SONU
Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, tevbeyi geciktirmenin zararları hususunda şöyle demiştir:
“Günahın başlangıçtaki etkisi katılık ve kalp kararması, sonucu ise, Allah korusun, kötü akıbettir. İblis ile Bel’am b. Baûrâ’nın durumlarını asla unutmaman gerekir. İkisi de günah ile başladılar, sonları inkâr ile neticelendi ve ebedî helake uğrayanlarla birlikte yok oldular.
Sana düşen, uyanık ve gayret sahibi olmandır. Belki bu sayede Allah Tealâ bu zararlı damarı kalbinden söküp atar, seni günahlara esir olmaktan kurtarır. Sakın kalbinin katılaşmayacağından emin olma ve halini iyice tefekkür et!
Kalbin kararmasının alameti günahlardan endişe duymaman, ibadete değer vermemen, nasihatlerden şifa bulmamandır. Hiçbir günahı küçümseyerek, bundan da ne olur deme. Sanki büyük günahlarda ısrar ediyormuş gibi nefsini hesaba çek ve tevbe et!”
İmam Gazâlî, Âbidler Yolu
Hadis-i Şerif
“ALLAH TEALÂ, ALIŞTA SATIŞTA VE BORCUNU TAHSİL ETMEKTE KOLAYLIK GÖSTEREN KİMSEYE RAHMETİYLE MUAMELE ETSİN.”
Buhârî, Büyû’ 16
KİMDE BULUNUR?
Müminlerin annesi Hz. Âişe radıyallahu anhâ demiştir ki:
“En güzel ahlâk on husustan ibarettir. Onlar bazen bir adamda bulunur, oğlunda bulunmaz. Oğlunda bulunur, babasında bulunmaz. Kölede bulunur, efendisinde bulunmaz. Allah Tealâ onları sevdiği kimselere taksim etmiştir. Bunlar şöyledir:
- Doğru konuşmak.
- En zor hallerde bile Hakk’a sâdık olmak.
- Komşusu, arkadaşı aç iken kendi karnını doyurup onları unutmamak.
- Kendisinden bir şey isteyene (gücü nispetinde) vermek.
- İyiliği mükâfatlandırmak.
- Emaneti korumak, hainlik yapmamak.
- Akrabayı ziyaret etmek.
- Arkadaşına güven vermek, ona karşı dürüst olmak.
- Misafiri ağırlamak.
- Bütün bunların başı olan hayâya sahip olmak.”
İmam Gazali, İhyau Ulûmi’d-Dîn
Hadis-i Şerif
“ALLAHIM, GÜNAHLARIMIN HEPSINI; KÜÇÜĞÜNÜ BÜYÜĞÜNÜ, ÖNCEKILERI VE SONRAKILERI, ÂŞIKÂR VE GIZLI OLANLARINI BAĞIŞLA.”
Müslim, Salât 42
NE DİNLEDİĞİNE DİKKAT ET
Büyük âlim sufîlerden İsmail Hakkı Bursevî rahmetullahi aleyh bir nasihatinde şöyle demiştir:
“Kulağını şeriata aykırı ve boş şeyler dinlemekten koru ki bütün varlıkların Cenab-ı Hakk’ı neden, nasıl tesbih ve hamdettiklerini işit. Onları duymana engel olan haramlar tıkacını kulağından çıkar. Bunu yapamıyorsan âriflerin irfan sözlerini dinle. O sözler gerçekte Kur’an-ı Kerim’in ve hadis-i şeriflerin hakikatleridir. Çünkü bu ikisinin dışında hakikat namına bir şey yoktur. Kulağı mâsivâya açık ve Hakk’a kapalı olanlar, günah söz dinleyenler ve günah ortamlarında bulunanlardır.
Bil ki, gösteriş için ibadet eden ikiyüzlülerin ve yeni bir fikri, “dinde vardır, benim sözüm doğrudur” diye her yerde iddia edip duranların sözlerini dinlemekte fayda yoktur. Bunlar insanı manen alçaltır. Çünkü onlar bu sözleri bir maksat için söyler ve nefsaniyetle yazarlar.”
İsmail Hakkı Bursevî, Müminlere Armağan
NE İÇİN İBADET?
Rivayet edildiğine göre bir gün Mâlik b. Dinar ve Sâbit Benânî, Rabia Adeviyye’ye -Allah Tealâ onlardan razı olsun- uğradılar. Rabia, Mâlik’e; – Rabbine neden ibadet ettiğini bana söyler misin? diye sordu. Mâlik; – Cennetine iştiyak duyduğumdan, diye cevap verdi. Sonra Rabia Sâbit’e; – Peki ya sen? diye sordu. O da; – Cehennem korkusundan, diye cevap verdi. Bu cevaplardan sonra Râbia onlara dedi ki: – Ey Mâlik! Senin halin, işini hep bir ücret ve menfaat karşılığında yapan işçinin haline benziyor. Ey Sâbit! Senin halin ise dayak korkusuyla iş yapan köleye... Bunun üzerine ikisi birden Râbia’ya; – Peki ya sen Rabia; sen niçin ibadet ediyorsun? diye sorunca, şöyle dedi: – Rabbime olan muhabbetimden ve O’na kavuşma iştiyakımdan.
Ahmed er-Rıfâî, Hâletü Ehli’l-Hakikati Meallah