Hal Dili
Hadis-i Şerif
“ALLAHIM. VERDIĞIN NIMETIN YOK OLMASINDAN, VERDIĞIN SIHHATIN BOZULMASINDAN, ANSIZIN CEZALANDIRMANDAN VE GAZABINA SEBEP OLACAK HER TÜRLÜ ŞEYDEN SANA SIĞINIRIM.”
Müslim, Zikir 18
BU CENAZE KİMİN?
Hüccetü’l-İslâm İmam Gazalî rahmetullahi aleyh şöyle der:
“Bilmelisin ki cenaze, basiret sahipleri için bir ibrettir. Bu aynı zamanda insanlar için bir uyarıdır; durup düşünmelerini sağlar. Fakat bu durum gaflet ehli için farklıdır. Ölümle yüz yüze gelmek onların kalplerinin katılılığını artırmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü onlar hep başkalarının cenazelerini seyredeceklerini zannederler; bir gün kendilerinin de tıpkı o cenazeler gibi başkalarının omzunda mezara taşınacaklarını hesaba katmazlar. Ya da bunu düşünürler. Fakat kendi ölümlerinin yakın olduğunu, şu anda omuzlar üzerinde taşınan cenazelerin de daha önce böyle uzun emeller taşıdıklarını ama hesaplarının boşa çıktığını ve sürelerinin ummadıkları şekilde erken dolduğunu düşünmezler.
Basiret sahibi kişi bir cenaze gördüğü zaman tabutun içinde kendisinin olduğunu düşünmeli, cenazeye bu gözle bakmalıdır. Çünkü kendisi de pek yakında mutlaka o tabutun içine girecek.”
İmam Gazalî, Kalplerin Keşfi
ÂRİFİN NÂRI VE NURU
Büyük velîlerden Zünnûn-i Mısrî rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:
Ârifin, korku ateşi ve marifet nuru olmak üzere, hem nârı hem de nuru vardır. Onun zâhiri korku ateşiyle yanmış, içi ise Allah Tealâ’yı tanıma (marifet) nuruyla aydınlanmıştır. Dünya fenâ gözüyle ona ağlar, ahiret ise bekâ tebessümüyle ona güler. Şeytan, zâhiren ya da bâtınen ona nasıl yaklaşabilir?
Eğer şeytan ârifin gözünden girmeye çalışacak olursa, gözyaşı ateşi onu yakar.
Nefsten girmeye çalışacak olsa hizmet ateşi onu yakar.
Akıldan girmeye çalışırsa tefekkür ateşi onu yakar.
Kalbinden sokulmaya çalışacak olursa muhabbet ve şevk ateşi onu yakar.
Ârifin kalbi bazen korku ateşiyle yanar, bazen marifet nuruyla şifa bulur.
Ahmed er-Rıfâî, Hâletü Ehli’l-Hakikati Maallah
ZALİME YARDIM
Enes b. Mâlik radıyallahu anh anlatıyor:
Bir gün Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem;
– Zulmeden de olsa zulme uğrayan da olsa mümin kardeşine yardım et, buyurdu. Bir adam;
– Zulme uğrayan mümin kardeşime yardım ederim. Peki, zulmeden mümin kardeşime nasıl yardım edeyim? diye sordu.
Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
– Onun zulmetmesine mani olursun. İşte bu, senin o zulmeden mümin kardeşine yardımındır.
Buhârî, Mezâlim 4
Hadis-i Şerif
“ALLAHIM. BENI ATEŞTEN KORUYAN DINDARLIĞIMI DÜZELT. GEÇIMIMI SAĞLADIĞIM DÜNYAMI DÜZELT. DÖNÜP VARACAĞIM AHIRETIMI DÜZELT. HAYATIMI HER TÜRLÜ HAYRI ARTIRMA VESILESI, ÖLÜMÜMÜ DE HER TÜRLÜ KÖTÜLÜKTEN KURTULUŞ VESILESI EYLE.”
Müslim, Zikir 18
ZÜHDÜN İKİ HÂLİ
Velîlerin büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî kuddise sırruhu, “zühd”ün ne demek olduğu sorulunca şöyle cevap vermiştir:
“Zühdün biri zâhir, diğeri bâtın olmak üzere iki manası vardır. Zâhirî zühd, elindeki mal ve mülke karşı sevgi duymamak, elinden giden şeyin ardına düşmemektir. Bâtınî zühd ise kalpte dünya isteklerinin yok olması, bunları hatıra bile getirmemektir.”
Ebu Talib el-Mekkî, Kalplerin Azığı
İÇ VE DIŞ TEMİZLİĞİ
Sûfîlerin büyüklerinden Ali b. Vefa kuddise sırruhu şöyle der:
“Ey mürid! Vesvese ehli gibi dışının temizliğiyle çok meşgul olup da kalbinin temizliğini unutma. Dış ile çok uğraşmak içe dikkat etmekten alıkoyar. Böylece vaktin boşa geçer ve Allah Tealâ’nın gazabından başka bir şey kazanamazsın. Oysa sana gerekli olan hakiki temizliktir. O da Allah Tealâ’ya sığınman, pak rahmetiyle seni temizlemesi için O’na yalvarman, ölümün sana ve senin ölüme hoş olman, kalbini ilahî muhabbetle hoş tutman ve O’nun marifetiyle ruhunun diri olmasıdır. İşte o zaman sen tertemiz ve baldan tatlı o deryayı bulmuş olur, orada temizlenirsin.”
İmam Şarânî, Kudsî Nurlar
NE YAPTIN Kİ İSTİYORSUN?
Sûfîlerin büyüklerinden Fudayl b. İyâz kuddise sırruhu der ki:
“Firdevs cennetine girip peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlihlerle birlikte Rahmân’ın özel yakınlığında bulunmak istersin. Peki, bunu hangi amelle istiyorsun? Hiç Allah için bir şehvetini terk ettin mi? Hiç Allah için öfkeni tuttun mu? Senden alakayı kesen akrabanla Allah için irtibat kurdun mu? Hiç Allah için bir din kardeşinin hatasını affettin mi? (İnkârda veya isyanda ısrar eden) bir yakınından Allah için uzaklaştın mı? Senden uzak olan bir kimseyi Allah için kendine yaklaştırdın mı?”
İmam Gazalî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn Ebu Talib el-Mekkî, Kalplerin Azığı