Aramak

HAYIR FITRATTAN ŞER İNATTAN

HADİS

Hz. Muaviye b. Süfyan radıyallahu anhın rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif’te Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurmuşlardır ki: “Hayır âdettir, şer ise yanlışta inat ve ısrardır."

(İbn Mace, Sünen, 1/80; İbn Hibban, Sahih, 2/8)

Hayır, beşikten mezara kadar dilimizden düşür-mediğimiz, İslâm ümmetiyle ve kültürüyle özdeşleşmiş bir kavramdır. Dilimizde içinde hayır geçen, hayır temennisinde kullanılan bek çok ifade vardır. Hayırlı işler, hayırlı sabahlar, hayrola, hayırla kal, hayırlı yolculuklar, hayrolsun, hayırlısı, hayırlı evlat, hayırdır inşallah, hayırla anmak bunlardan sadece bir kısmı.

Hayır ve şer, her ikisi de dilimize Arapça’dan yerleşmiş, iyilik ve kötülük anlamında birbirinin zıddı İslamî kavramlardır. Hayır deyince iyi, güzel ve faydalı olanı, şer deyince kötü, çirkin ve zararlı olan her türlü durumu, tutumu, davranışı kastederiz. (İsfehânî, Müfredât, ‘Hayır’ ve ‘Şer’ maddeleri)

Hayır, yine her biri İslâmî birer kavram olan "birr" "sıla" ve "ma’ruf"la eş anlamlıdır. Bütün bu kelimeler başta inanç ve ibadetler olmak üzere Cenâb-ı Allah’a itaat ve kulluğa vesile sayılan, insanlar arasında iyi olarak telakki edilen ve müminlerin teşvik edildiği her türlü tutum ve davranışlardır. Kısaca, dinin makbul saydığı ve insanlar arasında iyi ve faydalı olarak benimsenen ve yaygınlık kazanan her şey şeydir. (İsfehânî, Müfredât, ‘Hayır’ maddesi)

Şer ise hayrın tersidir ve "münker" kavramıyla aynı anlama gelir. Başta dinin yasakladığı haramlar olmak üzere Cenâb-ı Allah’tan uzaklaş, çirkin ve zararlı olduğu için fıtrata ters ve insanlar arasında yadırganan her türlü tutum ve davranışlardır. (İsfehânî, Müfredât, ‘Şer’ maddesi)

Hayrı örneklemek ve öğretmek için

Hadis-i şeriften de anlıyoruz ki hayır fıtrata uygundur, aklıselimin kabulüne mazhardır, insanlar onu yadırgamaz. Hayır bir iş genel kabul görür, kolayca yaygın ve âdet haline gelir. Bu yüzden gelenek veya örf anlamında da kullanılır. Bu manada Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh şu hadis-i şerifi nakleder: “Müslümanların iyi ve güzel gördükleri, Allah nezdinde de güzeldir; onların çirkin gördükleri, Allah katında da çirkindir.” (Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid, 1/182; Aclûnî, Keşfü ’l-Hafâ, 2/245)

İslâm hayır dinidir. Cenâb-ı Allah bu ümmeti hayırları örneklemesi ve yeryüzüne hayrı egemen kılması için seçmiştir. Müslüman hayır işlemek ve şerden sakınmakla mükelleftir. Amellerin en hayırlısı farz olan ibadetleri yerine getirmektir. Namaz, zekât, oruç ve hac gibi ibadetlerinin yanı sıra yakın akrabayı gözetmek, sıla-i rahim, komşu hakkı, sadaka, nafile ibadetler gibi Cenâb-ı Allah’a yaklaştıran her türlü amel hayır addedilir. Ayrıca Allah rızası için yapılan malî fedakârlıklar ve her türlü hizmet de hayırdır. Vakıflar, hastane, yetimhane, sebil, köprü, cami, mektep, medrese gibi kamu hizmeti veren hayır kurumlarının ve faaliyetlerinin hepsi birer sâlih ameldir ve hayır kavramının kapsamına girer.

İslâmî sorumluluklar kaplaşır samında hayır emredilmiş, şer ise yasaklanmıştır. Hayır işlerin karşılığında sevap ve mükâfat, şer karşılığında da günah ve ceza vardır. İnsanların en hayırlısı, kendisinden hayır umulan ve şerrinden emin olunan, en kötüsü de şerrinden korkulan kişidir. Ayrıca hayır ahlâkî güzelliği de ifade eder. İnsanın kalbi hayırla huzura kavuşur, inşirah bulur ve genişler.

Neyin hayır neyin şer olduğunu Cenâb-ı Allah belirlemiştir. Elbette selim akıl hayrı ve şerri bir ölçüye kadar sezer. Fakat esas olarak hayrın ve şerrin belirleyicisi dindir.

Hayır kavramıyla ilgili en önemli ve en çok gözden kaçırılan ilke, hayrın sırf Allah rızası için ve usutıran lüne uygun yapılmasıdır. Faydasız, dinen bir gerekçesi veya temeli olmayan veya sırf gösteriş ve çıkar amaçlı yapılan işler hayır değil, mahiyeti itibarıyla şerdir.

Hayra da şerre de meyilli

Yaratılış itibariyle insan hayır ve şerrin ikisini de yapma temayülüne ve kabiliyetine sahiptir. Bir bakıma hayat hayır ve şer arasında tercih ve mücadele ile geçer. Rabbi'nden korkan, ahiret kaygısı taşıyan kişi hakka ve hayra yönelir. Şeytanın ve nefsinin peşine düşen ise şerre bulaşır. İnsanlık tarihi boyunca peygamberlerin ve onların vârislerinin mücadelesi, insanın fıtratında var olan hayır kabiliyetini harekete geçirmek ve onları Hakk'a yöneltmektir. Cenâb-ı Hakk Kur'an-ı Kerim’de mealen buyurur ki: “Nefse ve ona bir takım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmişdir.” (Şems, 7-10) Şu halde nefsini arındırıp hayra yönelen kurtuluşa erer, onun tuzağına düşüp şerre yönelen ise kaybeder.

Hadis-i şerif, aynı zamanda iman ve teslimiyetimizi kontrol için bir ölçüdür. Hayır ve şer tutum ve davranışlar karşısında kalbin tepkisine bakarak yahut hangisine daha çok yöneldiğini tespit ederek kendimizle yüzleşebiliriz. Hayırdan sıkılıyor, şer ortamlarda huzur buluyorsak ihlâs ve teslimiyetimizde zafiyet var demektir. Bu duruma üzülüp tevbe ile ıslah-ı nefs etmelidir. Hayırda huzur buluyor, şerde tedirgin oluyorsak bu hali lütfeden Cenab-ı Mevlâ'ya şükretmelidir.

Nefsi hayra alıştırmak hususunda hadis şârihleri şöyle der: İman ve takva sahibi müslüman, gönül rahatlığı ile hayırlı işleri kendine âdet edinir. Şer hususunda rahatsız olur. Kalbi, vicdanı ve bütün azaları onu uyarır, alarm verir. Şeytan ve nefs-i emmâre inatla onu ikna edip şerre sürüklemeye çalışır. Hadis-i şerif, nefs ve şeytanın şerrinde emin olamayanları, kendilerini zorlayarak hayır yapmaya, şerden sakınmaya teşvik etmektedir. Her ne kadar bunları yaparken bunalsa, usanıp aceleci davransa da buna devam etmelidir. Çünkü sonunda Allah Tealâ’ya yakınlık ve kurtuluş vardır. Hayır iyi şeydir. Selim akıl ve inanmış kalp ona meyleder ve onun dışında bir şeyde huzur bulamaz. Şer ise selim akla ve inanan kalbe uygun olamadığı gibi vicdanı da huzursuz eder. Çirkindir, ondan kaçar, hoşlanmaz.

Hikmet ehli, ‘hayır hayrı, şer ise şerri çeker’ derler. İnsan neyi çok yaparsa nefsi ona alışır, alışkanlık haline gelir. Rivayete göre Hz. İsa aleyhisselam bir gün yolda saldırgan bir köpekle karşılaşır. Köpeğe, "Git, Allah sana afiyet versin" der. Yanındakiler şaşırır ve "Köpeğe böyle söz söylenir mi?" diye sorarlar. Hz. İsa aleyhisselâm buyurur ki: "Dil işte, onu hayır söylemeye alıştırdım, o da alıştı." (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3/510)

Başımıza gelenler

Bir de kendi yapıp ettiklerimizin dışında başımıza gelenlerle ilgili hayır ve şer hükmünü veririz. İmkân ve ferahlığı hayır olarak görür, musibetleri şer olarak tanımlarız. Oysa ayet-i kerimede buyurulduğu üzere bazen bizim hayır zannettiklerimizde şer, şer zannettiklerimizde hayır vardır. Bunu belirleyecek kulun sabrı veya isyanı, şükrü veya nankörlüğüdür.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, insanın kendi irade ve tercihiyle yaptıkları ile onun dışında gerçekleşenleri birbiriyle karıştırmamaktır. Musibetler her ne kadar şer gibi görünse de, gerçekleşmesinde insanın müdahalesi olmadığından herhangi bir sorumluluğu yoktur. Dolayısıyla hayır mı yoksa şer mi olduğu akılla idrak edilemez. Şer ise insanın irade ve sorumluluğunda olan, sakınılması emredilmiş, zararlı ve yasak işlerdir. Âfette malı telef olan kimse mağdurdur, sabreder isyan etmezse neticesi hayırdır. Fakat mesela kumar veya faizde malını kaybeden doğrudan şerre batmıştır; günah ve suç işlemiş sayılır.

Unutmamak lazım; insanın yaşayıp hissettikleri büyük çoğunlukla yaptıklarının karşılığıdır. Hayır içinde olan hayrı, şer içinde olan şerri tadar. Nefsini hayır ve hasenâta râm eden dünyada huzura, ahirette ebedi saadete erer. Nefsini şerre veya geçici dünya heveslerine kaptıranın ise çilesi bitmez. Bir kez şerre yakayı kaptırınca nefsini kurtarmakta zorlanır; varlığı kendisi, etrafı ve hatta toplum için bir derde dönüşür. Bu sebeple hayırlı kişiler arasında bulunmaya çalışmalı, Cenab-ı Hak'tan daima hayırlı olanı istemelidir.

Sözü, hayırların efendisi Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in duasıyla tamamlayalım:

“Allahım! Hayatı benim için her türlü hayrı artırmaya, ölümü de her türlü şerden kurtulmaya vesile kıl!” (Müslim, Sahih, Zikir 2720)

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy