Aramak

İbrahimî Olmak

İbrahimî Olmak

Hz. İbrahim aleyhisselamın ahlâkı ve davası İslâm olma, Muhammedî olma ahlâkının ve davasının temelidir. Efendimiz aleyhissalâtu vesselamın getirdiği şeriat ve ahlâk, kutlu atası Hz. İbrahim aleyhisselamın ve diğer tüm nebîlerin getirdiklerinin tamama erdirilmiş halidir. “İbrahimî olmak” kavramı yakın geçmişte deforme edilmeye çalışılmış olsa da hakikatte insanlığın kutlu yoludur ve özellikle Kurban Bayramlarında hatırlanması gerekir.

Hamdolsun, yine bir kurban bayramına kavuşmanın arefesindeyiz. Kurban, “kurbiyet” kelimesi ile aynı kökten geliyor. Kurbiyet yakınlık demek. Kurban, dinî ıstılahta Allah Tealâ’ya yakınlık maksadıyla belli vasıflara sahip bir hayvanı boğazlamak demek. Yeryüzünde bilinen ilk kurban hadisesi, Hz. Âdem aleyhisselamın oğulları Hâbil ile Kâbil’in, yetiştirdikleri koyunları aralarındaki ihtilafta haklı olanın tespiti için kurban olarak Cenab-ı Hakk’ın kabulüne sunmalarıdır. Daha sonra inançlar ve uygulamalar çeşitlendikçe farklı şekillerde hep icra edilmiş, dinî ya da örfî olarak devam etmiştir.

Hz. İbrahim aleyhisselamın davası

Kurbanın pek çok çağrışımı olsa da bize en çok Hz. İbrahim ve Hz. İsmail aleyhimesselam gibi sâdık olmayı ve teslimiyeti anlatır. Onların kıssaları üzerinden ciddi bir tefekküre yönlendiriliriz. Tüm nebîler tevhid kalesinin surları, Efendimiz aleyhissalâtu vesselam ise bu kalenin son ve en büyük burcudur. Her bir peygamberin hayatı ve davası bize tevhidi anlamımız için önemli birer kaynaktır. İşte bu kaynakların Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde ayrıntılı olarak anlatılanlarından biri de Hz. İbrahim aleyhisselamın kıssasıdır.

Hz. İbrahim aleyhisselamın ahlâkı ve davası İslâm olma, Muhammedî olma ahlâkının ve davasının temelidir. Efendimiz aleyhissalâtu vesselamın getirdiği şeriat ve ahlâk, kutlu atası Hz. İbrahim aleyhisselamın ve diğer tüm nebîlerin getirdiklerinin tamama erdirilmiş halidir. Bu sebeple Hz. İbrahim aleyhisselamı anlamak Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemi anlamaktır. Hz. İbrahim aleyhisselam gibi olmanın, ondan olmanın, İbrahimî olmanın ne demek olduğunu ancak o kutlu nebînin hayat ve davasını tefekkür ederek anlayabiliriz. İşte kurban ibadeti bize her yıldönümünde onun davasını yeniden hatırlatır.

İbrahimî olabilmek

  • İbrahimî olmak, evvela hakikati bulmak derdinde olmaktır. Hz. İbrahim aleyhisselam putperest bir toplum içinde dünyaya gelmişti. Daha peygamberlik gelmemişken hatta çocuk denecek yaşlarından itibaren içinde bulunduğu toplumun saplandığı şirk bataklığının farkına varmış, hakikati aramanın, arayıp bulmanın derdine düşmüştü. İnsanların elleriyle yonttukları, kendilerine fayda veya zarar veremeyecek putlara tapınmanın ya da kendileri gibi yaratılmış olan birine tapmanın abesliğini görmüş, anlamış ve idrak etmişti. Güneşe, aya ve yıldızlara bakıp, “Batanları sevmem” (En’âm 76) diyerek onlardan yüz çevirmişti. İşte İbrahimî olmak, batıp gidenleri sevmemektir. Bütün yaratılmışların batıp gitmeye mahkûm olduğunu idrak etmektir. Hakkı ve hakikati yalnız dahi olsa arama derdinde, bulma cehdinde olmaktır.
  • İbrahimî olmak, Hak davasına inanmak ve uğrunda mücadele etmektir. Bediüzzaman rahmetullahi aleyh, “Hakiki imanı elde eden kâinata meydan okuyabilir” der. Hakiki iman sahibi olan mümin, şartlar ne kadar zor olsa da önünde yıkılmaz ve aşılmaz gibi görünen engeller bulunsa da hak bildiği yoldan, inandığı davadan dönmez, taviz vermez. İbrahimî olmak, işte bu ahlâkla donanmış olarak hak uğrunda mücadele verirken de iyiliği emredip kötülükten sakındırmak görevini yerinde ve zamanında yapmaktır. Hz. İbrahim aleyhisselam, içinde bulunduğu toplumun şirk karanlığını yarmak, tapındıkları hevâ putlarını yıkmak için taştan yapılmış putları parçalarken, en irilerini öylece bırakıp baltasını onun boynuna asmıştı. Belki aklederler ümidiyle, “Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorlarsa onlara sorun!” (Enbiyâ 63) buyurarak hakikati duyuracak bir yol aramıştı. İşte İbrahimî olmak, bâtılı yıkarken hakkı tutup kaldırmaktır.
  • İbrahimî olmak, her ne pahasına olursa olsun tehdit ve zulümlere rağmen Allah davasından, bu uğurda hizmet ve mücadeleden vazgeçmemek, her türlü zorluğu göğüslemek demektir. Öyle ki bu yol, içinde sakladığı esenlik ve selâmete rağmen imtihanın bir cilvesi gereğidir ki zorluklarla, engellerle çevrilidir. Fakat Cenab-ı Hakk’a güvenen, akıbetini O’na havale eden kimse için bütün zorluklar ve zulümler ateş dağı olup kendisini yutsa da bir gülistan oluverir. Hz. İbrahim aleyhisselam gibi olmak, onun alevler içine atıldığında buyurduğu, “Allah bana yeter, o ne güzel vekildir” diyebilmektir.
  • İbrahimî olmak, eşi dostu, evladı ve aileyi geride bırakmak pahasına dahi olsa Allah Tealâ’nın emrine boyun eğmektir. Hicret, hak yolunun bir cilvesidir ve hak yolcusunun nasibidir çoğu zaman. Kendisinden hicret, yurdundan hicret, ailesinden hicret... Allah Tealâ’nın bir kaderinden diğerine yolculuktur hicret. Hz. İbrahim aleyhisselamın hicreti ise Allah Tealâ’nın emrine tam teslimiyettir. O, Rabbi emretti diye yurdundan çıkmış, ilahî emre uyarak ve bir de iki göz bebeğini kuş uçmaz kervan geçmez bir çölde emanetçilerin en emini Allah Tealâ’ya emanet etmişti. İbrahimî olmak, işte Hz. İbrahim aleyhisselam gibi ilahî emirler karşısında tereddüt etmemektir.
  • İbrahimî olmak cömert olmak ve tüm sahip olunanları Cenab-ı Hakk uğrunda gözden çıkartmaktır. O’nunla dost olabilme yollarından birinin de cömertlikten geçtiğini biz yine Hz. İbrahim aleyhisselamdan öğrenmiştik. Ve İbrahimî olmak, dostluğun gereği neyse onu yerine getirmek, amacı araca feda etmemektir.
  • İbrahimî olmak, emir ve yasaklara her ne pahasına olursa olsun itaat etmektir. Hz. İbrahim aleyhisselam gibi ciğerpâresi oğlunu kurban etmesi emredilse bile hiç tereddüt etmeden emre uymaktır. Yâr uğruna serden geçmektir.
  • İbrahimî olmak beldeleri, yurtları ihyâ etmektir. Madden veya manen kupkuru kalmış toprakları Allah Tealâ’nın adıyla mamur etmek müminin şiarıdır. Nebevî şehirlerin yani nebîlerce kurulmuş şehirlerin en önemlisini, Mekke-i Mükerreme’yi, yeryüzünde Cenab-ı Hakk adına yapılmış ilk yapıyı imar ve yeniden inşa eden Hz. İbrahim aleyhisselamdır. O bizlere şehirleri tevhid ruhuyla ayağa kaldırmayı öğretmiştir. Bir ayağı Mekke’de bir ayağı Kudüs’te olan bir medeniyet mimarıdır Hz. İbrahim aleyhisselam. İşte İbrahimî olmak medeniyet kurucu olmaktır.
  • İbrahimî olmak, Allah Tealâ’ya davet etmektir. Tüm insanları Yüce Mevlâ’nın yoluna, kulluğuna, davasına, emrine, ihsanına, af ve merhametine, selam ve korumasına, cennetine çağırmaktır. Hz. İbrahim aleyhisselamın insanları Kâbe’nin etrafında Cenab-ı Hakk’ın huzurunda toplanmaya çağırması gibi tüm insanlığı hakka ve imana davet etmektir.
  • İbrahimî olmak evvel ve ahirde, bâtında ve zâhirde Muhammedî olmaktır. Allah Tealâ’ya sâdık bir kul olmaktır. Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellemin izinde olmaktır. Nefsini ve her şeyini Allah Tealâ’ya kurban etmektir. İbrahimî olmak Hz. İbrahim aleyhisselam gibi olmaktır.

Önümüzdeki günlerde idrak edeceğimiz kurban ibadetinin ve bayramımızın Allah Tealâ’ya ve Rasulü aleyhissalatu vesselama kurbiyet kazanmamıza vesile olması temennisiyle...

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy