İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh “İhyâu Ulûmi’d-Din” adlı eserinde zekâtın hikmetlerini açıklarken şunları söyler: Zekât veren, verdiği malı gözünde küçük ve basit görmelidir. Onu gözünde büyütmek kişinin kendisini beğenmesinden ileri gelir. Kendini beğenmek ise helâk edici hallerdendir. Ayrıca amelleri boşa çıkarır. Bu konuda Allah Tealâ mealen şöyle buyurmuştur: “Andolsun ki Allah, birçok yerde ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı...” (Tevbe 25) Denilmiştir ki: “Yapılan ibadet küçük görüldükçe Allah Tealâ’nın katında büyür. İşlenen günah da gözde büyütüldükçe Cenab-ı Hakk’ın katında küçülür.” Yine şöyle denilmiştir: “Bir iyilik, ancak şu üç şeyle tamam olur: • Onu gözünde küçük görmekle, • Vakti gelince bir an önce yapmakla, • İnsanlardan gizlemekle.” Yaptığı hayrı büyük görmek, başa kakmak ve o iyilik üzerinden eziyet etmekten ayrı bir şeydir. Mesela kişi malını mescit ve tekke yapmak için harcasa, bu yaptığını büyük görmesi mümkündür. Fakat bu işlerde başa kakma ve eziyet imkânı olmaz ama ameli beğenme, onunla övünme durumu olabilir. Ameli büyük görme bütün ibadetlerde olabilir. Bundan kurtulmanın çaresi işin “hakikatini bilmek” ve “amel”dir. İşin hakikatini bilmek şudur: Kişinin vereceği onda bir veya kırkta bir zekâtın, kendisine kalan malın az bir kısmı olduğunu, bununla kulluk namına en düşük dereceye razı olduğunu bilmesidir. Bundan dolayı ancak utanılır; büyük bir iş yaptığını düşünmek nerede! Kişi infakta en üst dereceye yükselse ve malının hepsini veya çoğunu infak etse, yine de gözünde büyütmeye hakkı yoktur. Kul şunu düşünmelidir: Bu mal ona nereden geldi? Onu nereye harcadı? Aslında hepsi Allah Tealâ’ya aittir. Minnet ve şükür O’nadır. Çünkü ona malı veren ve infak etmeye muvaffak kılan O’dur. Şu halde Allah Tealâ’nın hakkı olan bir şeyi, O’nun yolunda harcadığı zaman nasıl bu yaptığını büyük görebilir? Eğer kul malını ahiret sevabı için infak etmişse, karşılığını kat kat beklediği bir şeyi neden gözünde büyütsün ki? Yapılan ibadeti büyük görmekten alıkoyacak ikinci husus olan amel ise şudur: Mümin zekâtını verirken, cimriliğinden dolayı malının kalan kısmını da Yüce Allah’a vermediği için mahzun ve mahcup olmalıdır. Tıpkı yanındaki emanet mal istendiğinde onun bir kısmını verip bir kısmını vermeyen kimse gibi... Çünkü bütün mal Allah Tealâ’nındır. Malının hepsini infak etmek O’nun katında daha sevimlidir. Ancak O kuluna bunu emretmedi. Çünkü bu, cimriliği sebebiyle kula ağır gelir. Hak Tealâ bu konuda şöyle buyurmuştur: “Eğer sizden malınızı (tamamen) istese ve bu konuda sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz” (Muhammed 37)