Hayya ale’s-salah / Hayya ale’l-felah...
Asırlar ötesinden gelen bu ilahi çağrıya gönülden kulak verip, bırakıp tüm dünya işlerini, rahmet deryasından ab-ı hayat ile yıkan ey aciz nefsim!
Yıldızların yeryüzüne salkım salkım uzandığı bir gece vaktinde, veyahut gafil insandan gayrı tüm mahlukatın en güzel şekilde Rabbini zikrettiği bir seher vaktinde, yürek sıkılmaktayken, dar gelmekteyken ona tüm alem, bu çağrıya kulak ver: “Haydi namaza, haydi felaha!”
Felaha kavuşmak istersen, tüm masivayı yüreğinden atmak istersen, tek O’nun aşkını doldurmak istersen gönlüne, ellerini o yüceler yücesi hünkarın önünde tüm acizliğinle bağla!
Ümidini kaybetme. O yüce hünkarın hazinesi bol, rahmet deryası sonsuz. Elbet seni affetmek için bir bahane yaratacaktır. Ey günahkar nefsim kaçırma bu fırsatı! Rahmet kapısının köpeği ol, azad kabul etmez kölesi... Yüreğini koy ortaya! Bu yüce dava, eşsiz sevda için. “Yalnız O’na kulluk et, yalnız O’ndan medet dile!” O ki, zerre kadar hayır ve şerrin karşılığını verecek, Rahman ve Rahim olan Allah’tır.
Ey yüreğim! Kur’an coğrafyasında farklı iklimlere yolculuk et! Göreceksin ki Ebrehe’ye ebabiller saldıracak, Ebu Leheb’in iki eli de kuruyacak, zalimin zulmü yanına kalmayacak, mazlum hakkını alacaktır.
O yüce hünkarın karşısında eğil! “Azim olan Rabbim, tüm noksanlıktan beridir ve çok münezzehtir. Bütün varlıkların halıkı olan Allah, kendine yapılan hamdleri işitir ve kabul eder. Rabbim, hamdimiz ancak sana mahsustur, hamd etmeye övülmeye layık yalnız sensin.”
Senin dergahında, rahmet kapında secdeye kapandım. Kapına kapanmış bu yüzükara kulunu rahmet deryanda tertemiz eyle: “Sübhane Rabbiye’l-A’la” Pek yüce olan Rabbim! Her türlü eksiklik ve noksanlıktan tenzih ederim.
Senin selamını layıkıyla alıp veren salih kullarından eyle, Peygamberinin şefaatinden mahrum etme! Bizi yakacaksan senin ilahi aşkınla yak Rabbim! Tek mürebbim sen ol, tek terbiye edenim, muhafaza edenim sen!.. “İsteyin vereyim” buyuruyorsun; tek dileğim rızanı kazanmaktır.
Şu günah batağından kurtulup, rahmet deryanda aşkınla yıkanmak istiyoruz. Zalim sultana hakkı haykırabilecek bir dil, kainata tefekkürle bakabilecek bir göz, yalnız senin yolunda yürüyebilecek bir ayak ver!.. Rûz-i Mahşer’de azaları kendinden şikayetçi olan kullarından eyleme bizleri...
Allah’ım, tüm kapılar yüzümüze kapandı, mürteci dendi. O yüce ashaba yapılan zulümler yapılmamışken daha, vazgeçtik, dayanamadık, yarı yolda kaldık. Kulların perişan; benlik, üstünlük kavgasına düştük. Bir mazlum ağlarken bana ne dedik, silemedik gözyaşlarını, yüreğine umut serpemedik. Nice yetimler boynunu büktü, komşularımız açken, biz karnı tok, yumuşak döşeklerimizde gafilane uyuduk. Seher vakitlerinde kainatın zikrini duyamadık, açamadık ellerimizi semaya, koyamadık yüreğimizi ortaya. Dünyanın, nefslerimizin tutkunu olduk. Pişmanız şimdi, tüm tevbeleri kabul olan kullarınla tevbelerimizi kabul et!.. Rahmet deryan öyle geniş ki, bir damla bile değil dilediklerimiz. Lutfeyle Rahman sıfatınla, Rahim sıfatınla merhamet eyle...
Asırlar ötesinden gelen o ilahi çağrıya gönül veren, yüreğini ortaya koyan, hiç tereddütsüz o davete icabet eden kullarından eyle...
Hayya ale’s-salah / Hayya ale’l-felah...