Kur’an-ı Kerim’de elliden fazla ayet-i kerimede iman edenlerin ve imanın gereğini yerine getirenlerin kurtuluşa erecekleri, ebedî saadete ve mutluluğa nail olacakları haber verilir.
Dünya hayatını Allah Tealâ’nın razı olduğu istikamette tamamlamak ve ahiret yurdunda vaadolunan nimetlere mazhar olmak ne büyük saadettir! Mümin için asıl başarı ve kurtuluş budur!
Kur’an-ı Kerim’de elliden fazla ayet-i kerimede iman edenlerin ve imanın gereğini yerine getirenlerin kurtuluşa erecekleri, ebedî saadete ve mutluluğa nail olacakları haber verilir. Genelde “felâh” ve “fevz” kavramlarıyla ifade edilen bu durum, dünya hayatındaki saadet ve mutluluğa işaret ettiği gibi özellikle ahiret yurdundaki kurtuluşu ifade eder.
Kurtuluş kimin için?
Kurtuluşa erenlerin özelliklerinin zikredildiği ayet-i kerimelerde iman edilecek hususların öne çıktığı görülür. Bu minvalde, hemen Bakara suresinin ilk ayetlerinde iman başta olmak üzere, müminlerin bazı özellikleri sıralanır ve beşinci ayette ise kurtuluşa erenlerden oldukları vurgulanır:
“Onlar (takva sahibi müminler) gayba iman ederler, namaz kılarlar, kendilerine verdiklerimizden Allah yolunda infak ederler. Sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler ve ahirete de yakînen inanırlar. Onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.” (Bakara 2-5)
Kurtuluşa ermekle müjdelenen müminlerin özelliklerinden olan “iman ve sâlih amel” de çeşitli ayet-i kerimelerde yer alır. (Mü’minûn 1-11; Nûr 51; Kasas 88; Câsiye 30; Tegâbûn 9)
“İman edip sâlih amel işleyenlere, altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.” (Burûc 11)
İman ve sâlih amelden sonra en çok vurgu yapılan özellik, Allah Tealâ’dan gereği gibi sakınmak anlamına gelen takva hususudur. “Takva sahipleri için bir kurtuluş vardır.” (Nebe 31) ayet-i kerimesiyle müttaki kullarını müjdeleyen Yüce Mevlâ, birçok ayette “Takva sahibi olun ki kurtuluşa eresiniz.” (Bakara 189; Âl-i İmrân 130, 200; Mâide 35, 100) buyurmak suretiyle kurtuluşa ermenin yolunu tarif eder.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesine göre Muhacir ve Ensar’dan İslâm’a ilk girenler ile onlara güzellikle tâbi olanlar da ebedî kurtuluşla müjdelenir:
“İslâm’ı ilk önce kabul eden Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle tâbi olanlar var ya; işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, sonsuza dek içinde kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe 100)
Ebedî kurtuluşla müjdelenen zümre içerisinde malıyla canıyla Allah yolunda cihad edenler de yer alır:
“İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenlerin mertebeleri Allah katında daha üstündür. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Tevbe 20)
Bir başka ayet-i kerimede Yüce Mevlâ, kendi yolunda cihad edenlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın aldığını ve bu alışverişin en büyük kazanç ve kurtuluş olduğunu beyan eder:
“Allah, kendi yolunda çarpışırken öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır. Bu, Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da yer almış gerçek bir vaadidir. Kim Allah’tan daha fazla sözüne bağlı olabilir! O halde yaptığınız bu alışverişle sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe 111)
Bu ayet-i kerime her ne kadar Akabe Biatı’nda Ensar’dan bir grup ile yapılan sözleşme neticesinde nazil olduysa da, kıyamete kadar gelecek olan müminleri de aynı şekilde müjdeler. Her ne kadar bugünün cihadı genellikle savaş meydanında çarpışarak ölmek veya öldürmek şeklinde cereyan etmiyorsa da, insanları hayra, hak ve hakikate davet etmek, iyiliği emredip kötülüğe engel olmak, dolayısıyla insanların irşadına vesile olmak da bir nevi cihad sayılmaktadır. Kaldı ki, yukarıdaki ayet-i kerimede olduğu gibi insanları hayra davet etme yolunda malıyla canıyla gayret edenler de kurtuluşa erenler arasında zikredilir:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân 104)
Kurtulanların özellikleri
“Müminler kurtuluşa ermiştir” diye başlayan Mü’minûn suresinin devam eden ayetlerinde, müminlerin kurtuluş alametleri şöyle sıralanır:
- Namazlarında huşû içindedirler.
- Boş ve faydasız işlerden yüz çevirirler.
- Zekâtlarını verirler.
- Irzlarını muhafaza ederler.
- Emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.
- Namazlarına devam ederler.
- Ebedî kalacakları Firdevs cennetine vâris olurlar. (Mü’minûn 1-11)
Kur’an-ı Kerim, korku ve hüzün konusunda emin kılınan Allah’ın velî kullarını da dünya ve ahirette müjdeleyerek kurtuluşa nail olacaklarından haber verir:
“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur. Onlar üzülmeyecekler de. Onlar iman etmiş ve takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu büyük kurtuluşun ta kendisidir.” (Yunus 62-64)
Kurtuluşa erenlerin özellikleri bunlarla sınırlı değildir. Çeşitli ayet-i kerimelerde;
- Allah Tealâ’ya ve Rasulü’ne itaat edenler. (Nisâ 13; Nur 52; Ahzâb 71)
- Cehennemden uzaklaştırılıp cennet nimetlerine nail olanlar. (Âl-i İmran 185; Duhan 57; Haşr 20)
- Îsâr sahibi olanlar ve nefsinin cimriliğinden korunanlar. (Haşr 9; Tegâbûn 16)
- Nefsini tezkiye edenler. (A’lâ 14; Şems 9)
- Mahşer günü sevabı ağır gelenler. (A’râf 8; Mü’minûn 102)
- Akraba, yoksul ve yolcuya hakkını verenler. (Rum 38)
- Faiz yemeyenler. (Âl-i İmrân 130)
- İçki, kumar, şans oyunları gibi şeytan pisliklerine bulaşmayanlar. (Mâide 90)
- Allah’ı çok zikredenler. (Enfâl 45; Cuma 10)
- Tevbe edenler. (Nûr 31; Kasas 88; Mümin 9)
- En yakın akrabaları bile olsa Allah ve Rasulü’ne düşman olanlara sevgi beslemeyenler (Mücâdele 28) kurtuluşa erecekler arasında zikredilir.
Kurtuluş yurdu
Cennete ve oradaki nimetlere ulaşmayı büyük bir kurtuluş (Saffât 60) olarak müjdeleyen Yüce Mevlâ, birçok ayet-i kerimede cennetin bazı özelliklerinden ve ebedîliğinden bahseder. (Nisa 13; Mâide 119; Tevbe 89; Mü’min 9; Fetih 5; Hadîd 12; Sâf 61)
Bu ayet-i kerimelerin birinde kurtuluşa eren müminlerin varacağı cennet yurdu ve nail olacağı nimetler şöyle haber veriliyor:
“Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe 72)
Mahrum olanlar
Yukarıda zikredilen hususlar kurtuluşa vesile olurken bazı ayet-i keremelerde;
- Kâfirlerin, (Mü’minûn 117; Kasas 82)
- Allah Tealâ’ya karşı yalan uyduranların ve ayetleri yalanlayanların, (En’âm 21; Yunus 17, 69; Nahl 116)
- Zalimlerin, (En’âm 135; Yusuf 23; Kasas 37)
- Sihirbazlık yapanların (Yunus 77; Tâhâ 69) asla kurtuluşa eremeyecekleri ifade edilir.
Kurtuluş çağrısı
Aslında günde beş vakit okunan ezanlar bizleri kurtuluşa davet etmektedir. “Hayye ale’l-felâh” bir kurtuluş çağrısıdır. Namazın, kurtuluş yurdu olan cennetin anahtarı olduğunu haber veren Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurur:
“Her kim şu beş vakit namazı eksiksiz kılarsa, bu kıldığı namaz kıyamet gününde ona bir aydınlık, hakkında delil ve kurtuluş olur.” (Müsned 2/169)
Şüphesiz kurtuluşa erecek olanlar Allah ve Rasulü’nün davetine kulak verenler ve son nefese kadar bunun gereğini yerine getirenlerdir:
“Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac 77)
Günde beş vakit okunan ezanlar bizleri kurtuluşa davet etmektedir. “Hayye ale’l-felâh” bir kurtuluş çağrısıdır.