Deveniz Ne Güzel!
Latife, daima hatırlatıyoruz, “latif, yumuşak ve tatlı söz” demektir. Söze letafet katmak, meclisi tatlandırmak için latife yapılır. Müslümanların sözleri, söz meclisleri her daim latif olmuş, latiflerle şenlenmiştir. Sözlerin en latifini Fahr-i Kâinât Efendimiz s.a.v. söylemiştir. O’nun meclisine oturan kalkmak istememiş, sözleriyle hiç kimseyi incitmemiş, daima gönülleri fethetmiştir.
Cenab-ı Mevlâ ayet-i kerimede Efendimiz s.a.v. hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.” (Âl-i İmrân 159)
Ebu Hüreyre r.a.’dan rivayet edilen bir hadis-i şerife göre Ashab-ı Kiram’ın bazıları Allah Rasulü s.a.v.’e
– Ya Rasulallah, sen de bizimle şaka yapıyorsun, dediklerinde Efendimiz s.a.v.,
– Şaka yaparım ama sadece doğruyu söylerim, buyurmuştur.
Efendimiz s.a.v.’in latif, güzel ve tatlı sözlerinin, tavırlarının yanında hadis kaynaklarımızda “mizah” başlığı altında tavırları da bizlere nakledilmiştir. Özellikle çocuklarla oynamış, onlara latifeli sözler söylemiştir.
Efendimiz s.a.v.’in en çok şakalaştığı çocuklar, şüphesiz ki torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin efendilerimizdir. Onların ellerinden tutar, ayakları üzerine koyar, göğsüne çıkarır, kucaklar ve öperdi. (Buhârî, Edebü’l-Müfred, 249). Bazen de onları omuzlarına bindirip gezdirirdi. (Tirmizî, Menâkıb, 50)
Rivayet edildiğine göre, Efendimiz s.a.v. ashabıyla bir davete giderken yolda oynamakta olan Hz. Hüseyin r.a.’a rastladı. Öne geçerek kollarını açtı ve onu çağırdı. Hz. Hüseyin gelmek istemedi, sağa sola kaçtı. Efendimiz s.a.v. de gülerek onu yakalayıncaya kadar arkasından koştu. Yakaladı, sevdi, öptü ve ona hayır duada bulundu. (İbn Mâce, Mukaddime, 11)
Câbir r.a.’dan gelen bir rivayette, Efendimiz s.a.v., Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i sırtına bindirir, dört el üzerinde yürür. Bir taraftan da;
– Deveniz ne güzel deve, siz de ne güzel binicilersiniz, diye iltifatta bulunur.
Efendimiz s.a.v. bir seferinde de torunu Hz. Hasan r.a.’ı “luka” yani “yaramaz, haylaz” diye çağırmış ve onunla bu şekilde şakalaşmıştır.
Enes b. Mâlik r.a., on yaşından itibaren Efendimiz s.a.v.’in hizmetinde bulunmuş bir sahabidir. Enes r.a.’ı gördüğünde ara sıra ona takılmış ve “ey iki kulaklı” diye latife yapmıştır. Bazen de kâkülünü çekerek onu sevmiştir. (Ebu Davud, Teveccül, 15/4196)
Hikmet Ehlinden
Kulların odaate şayakma, kerem eyle yâ Mevlâ.
Eksiklerine bakma, kerem eyle yâ Mevlâ.
Birer eksikli kuldur, ihsanın ile doldur
Senin rahmetin boldur, kerem eyle yâ Mevlâ
Tutalım varsayalım kul leîmdir değersizdir efendisi Kerîm’dir
Adın Rahman Rahim’dir, kerem eyle yâ Mevlâ.
Yoluna tevfik eyle, fazlını refik yoldaş eyle
Rahmete garîk boğulmuş eyle, kerem eyle yâ Mevlâ.
Halimize a’lem sin en iyi bilensin affedersin ekremsin
Atamızdan babamızdan erhamsın merhametlisin kerem eyle yâ Mevlâ.
Çünkü insan eyledin, ehl-i iman eyledin
Bunca ihsan eyledin, kerem eyle yâ Mevlâ.
Dertli âşıklar için, yolda sâdıklar için
Bağrı yanıklar için, kerem eyle yâ Mevlâ.
Kutb-ı evliyâ için, sadr-ı asfiyâ arınmışların kalbi için
Fahr-i enbiyâ nebîlerin iftiharı için, kerem eyle yâ Mevlâ.
Daim sebâtın için, bunca sıfatın için
Şol güzel zatın için, kerem eyle yâ Mevlâ.
Hüdâî’ye ihsan et, rahmet ile gufrân et bağışla
Her işini âsân kolay et, Kerem eyle yâ Mevlâ.
Aziz Mahmud Hüdâî k.s. (v. 1038/1628)