14. yüzyılın meşhur sûfî âlimi, Şazeliyye tarikatının pirlerinden İbn Atâullah el-İskenderî kuddise sırruhû “Tâcü’l-Arûs” adlı eserinde kibir ve gafletin ne büyük tehlike olduğunu şöyle hatırlatır:
Nefsten daha çok borcunu geciktiren bir borçlu; şeytandan daha büyük bir düşman ve nefsin arzularından daha kuvvetli bir muhalif yoktur. Sana inecek olan manevî yardımı kibirden daha fazla engelleyecek bir şey de yoktur. Çünkü yağmur suları dağ tepelerinde değil, alçak yerlerde birikir. Kibirli kimselerin kalpleri de böyledir. Rahmet onların kalplerinden akarak tevazu sahiplerininkilere iner.
Kibirliden kasıt, hakkı kabul etmeyen kimsedir; elbisesi güzel olan değil. Kibir, hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir. Sanma ki sadece makam mevki sahibinde ve dünyaya dalanlarda olur. Akşam yemeği dahi bulamayan fakirde de kibir olabilir. Kibir, Allah Tealâ’nın yarattıklarına karşı büyüklenmek olduğundan kişinin halini bozar, düzeltmez.
Felakete maruz kalmış kişinin hapse düşmüş kimse olduğunu zannetme. Asıl felakete uğrayan kişi, Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarına asi olarak tertemiz beden ülkesini günah pisliğiyle kirletendir.
Parasını infak eden çoktur, fakat Allah Tealâ yolunda canını feda eden pek azdır. Ahmak kişi, çocuğunun ölümünden dolayı ağlar da Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarına aykırı işlerinden dolayı ağlamaz. Bu kimse sanki hal lisanıyla, “Ben, beni Rabbim’den alıkoyan birinin gitmesinden dolayı ağlıyorum” demektedir. Halbuki onun yapması gereken, bundan dolayı üzülmemesi ve Rabbi’ne yönelmesidir. Çünkü Cenab-ı Hak kendisinden onu meşgul eden engeli bu ölüm sebebiyle ortadan kaldırmıştır.
Saçın sakalın ağardığı halde aklının küçük bir çocuk aklı gibi olması ve Allah Tealâ’nın senden istediğini anlayamamış olman ne kötü bir şey! Eğer sen akıllı biriysen sana ağlanmadan önce kendin için ağla!
Şüphesiz sen öldüğünde çocukların, eşin, hizmetçilerin ve dostların gerçekten senden ayrıldıkları için değil, senden gelecek faydalardan mahrum kalacakları için ağlarlar. O halde sen onlardan önce davranıp kendin için ağla ve de ki: “Bana hak olan, bana ağlanmadan önce benim Rabbim’den alacağım payın kaybolmasından dolayı ağlamamdır.”
Allah Tealâ sana vefa ile muamele ederken senin O’na isyanda bulunman cehalet olarak sana yeter. Yiğit kişi insanlar arasında bağırıp çağıran değil, nefsine bağırıp çağıran ve onu Allah’a döndürebilen kimsedir. Dünyanın sıkıntılarını büyük görüp ahiretin sıkıntılarını göz ardı eden kimse, kendisini parçalamaya gelen aslanı bırakıp da, tenini ısıran pireyle uğraşan kişiye benzer.
Allah Tealâ’dan gafil olan kimse şüphesiz önemsiz şeylerle meşgul olacaktır. O’ndan gafil olmayan ise O’ndan başka hiçbir şeyle meşgul olmaz. Senin için en güzel hal, dünya hayatını ahiret saadetini kazanma gayesiyle geçirmendir.
Ey dünyayı kazanmak için ahiretini heba eden! Askerin korkması ne çirkindir! Edebiyatçının dilde hata yapması ne çirkin! Zühd hayatı yaşamak isteyenin dünyayı arzulaması ne kadar çirkin! Yiğit kişi, kalbinin kötülüğünü sana gösteren değil, seni Allah adıyla terbiye edendir.