Aramak

Nerede O Muhabbet

Muhabbetin zaman ve mekânla irtibatı elbette inkâr edilemez. Mukaddes mekânlar olduğu gibi, mübarek zaman dilimleri de vardır. Öte yandan muhabbeti sadece buna bağlamak da doğru olmaz. Çünkü muhabbet, mümin olma gayretindeki her ferdin gönlünde bir kor gibidir. Onu harlamak biraz da kişinin gayretine bağlıdır.

Değişimin hızlandığı bir çağda yaşıyoruz. Kullandığımız araçlar tarihte görülmemiş bir süratle değişiyor, gelişiyor. Yeni icatlar çıkarken eskilerini değersiz hale getiriyor ve nostaljik bir nesne olarak mazide bırakıyor. Bu değişim rüzgârı bazen teknolojinin sınırlarını aşıyor, insanın kendisine dair meselelere dönüşüyor. Lisan-ı hal ile “Onlar eskilerin halleriydi, artık geride kaldı.” demeye getiriyor.

Oysa Allah’ın bahşettiği nimetler yok olmaz, mazide de kalmaz. Her zaman vardır ve canlıdır. Nasıl her çağda insanları hak yola davet eden Allah dostları varsa, hak yolun ana sütunları da böyledir. Zaman içinde şekil değiştirebilir ama mazide kalmaz. Yunus Emre Hazretleri “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası” diyerek bu değişim rüzgârında sürekli bir yenilenmeye işaret eder.

Zaman zaman “Nerede o eski günler!” klişesi kıyafet değiştirerek önümüze çıkıyor. Bayramlar, kandiller ve bazen muhabbetle ilgili dillendiriliyor. Bunlar masum bir nostaljik özlem niyetiyle söylenmekte. Lakin “Eski muhabbet kalmadı” demek zülfüyâre dokunabilir. Zira Anadolu gibi neredeyse bin asır önce İslâm ile şereflenmiş topraklarda muhabbet kalmadıysa; sözgelimi Avustralya’daki müslümanların, gönül erlerinin hali nicedir. Veyahut bugün böyleyse yüz yıl sonra nasıl olacak? Meselesinin hassasiyetini, beyhude söylemlerle bir şey elde edilemeyeceğini hatırlatarak noktalayalım.

Varsa böyle bir eksiklik, nasıl giderilir meselesine odaklanalım.

Gönülde bir ateş

Muhabbetin zaman ve mekânla irtibatı elbette inkâr edilemez. Mukaddes mekânlar olduğu gibi, mübarek zaman dilimleri de vardır. Öte yandan muhabbeti sadece buna bağlamak da doğru olmaz. Çünkü muhabbet, mümin olma gayretindeki her ferdin gönlündebir kor gibidir. Onu harlamak biraz da kişinin gayretine bağlıdır. Bu koru mürşidin abdest suyunu bağrında ısıtan Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretlerinden biliriz.

Meşhur bir menkıbedir. Kadı Mahmud, itibarlı vazifesini bırakıp Üftâde Hazretleri’nin dergâhına râm olmuştur. Mürşidine abdest için su hazırlamakla görevlidir. Bir kış günü uyuyakalır ve biraz geç kalkar. Suyu ısıtmaya vakit bulamayacağını anlayıp büyük bir üzüntüye gark olur. İbriği gayri ihtiyarî göğsüne bastırıp öylece bekler. Kısa bir müddet sonra mürşidi gelir.

Kadı Mahmud, suyu mürşidinin eline büyük bir mahcubiyetle döker dökmez Üftâde Hazretleri başını kaldırır;

Su fazla ısınmış, der. Kadı Mahmud şaşır;

Efendim, suyu ısıtmaya vakit bulamadım, diye cevap verir. Bunun üzerine mürşidi;

Evladım! Farkında değilsin; bu su odun ateşiyle değil, gönül ateşiyle ısınmış, buyurur.

İşte Kadı Mahmud’u, Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri yapan, suyu ateşsiz ısıtan o kor muhabbettir.

Peygamberlerden bahsetmek imanı, sahabe efendilerimizden bahsetmek yakîni, ehlullahtan bahsetmek ise muhabbeti artırır.

Bilindiği üzere Gavs-ı Kasrevî Hazretleri hem seyyid hem âlimdir. Kendisi henüz irşad vazifesi almamış iken Şah-ı Hazne’nin dergâhında vaktini sofilerin arasında geçirir, onların meclisinde otururdu. Neden mollaların divanı yerine bunu tercih ettiği sorulduğunda şu manada cevap verir:

Divanda âlimler ilimden konuşurlar, sofiler ise hep Şah-ı Hazne’den konuşuyor. O yüzden sofilerle vakit geçiriyorum.

Bu cevap bize muhabbeti nerede aramamız gerektiğine dair yol göstermektedir.

Bir başka örnek de şudur: Yakub-u Çerhî Hazretleri, Şah-ı Nakşibend Hazretleri’ni tanıdığında çok etkilenmiş. Ayrılırken kendisini hatırlamasını dilemiştir. Bunun üzerine Şah-ı Nakşibend Hazretleri;

Bize seni hatırlatacak bir hediye vermeni isterdim ama görüyorum ki yanında bir şey yok. Ben sana sarığımı vereyim, gördükçe bizi anarsın, andıkça bizi bulursun, buyurmuştur. Böylece sarığını rabıta ve muhabbete vesile kılmıştır.

Muhabbet ve ittiba

De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Âl-i İmran 31)

Bu ayet-i kerime bize tâbi olmanın ehemmiyetini öğretiyor. Zira sevginin, muhabbetin ispatı budur; sevdiğinin ardından, yolundan gitmeyenin muhabbeti boş iddiadır. Dillerden dillere dolaşan, kimin söylediği bilinmeyen “Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl, Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl?” sözü de sünnete tâbi olmanın gerekliliğini öğütler.

Bu ittiba ve muhabbetin örneklerine Asr-ı Saadet’te hep rastlarız. Allah onlardan razı olsun, Abdullah ibn Abbas, Hz. Ömer’den şunu rivayet etmiştir:

Ben ve Ensar’dan bir komşum, Benî Ümeyye yurdunda oturuyorduk. Burası Medine’nin “avalî” denilen bölgesinde idi. Hz. Peygamber’in yanına nöbetleşe giderdik; bir gün o gider, bir gün de ben giderdim. Ben Hz. Peygamber’in yanına gittiğimde o gün içinde Hz. Peygamber’e gelen vahiy ve diğer haberleri getirirdim. O gittiğinde de aynı şekilde yapardı.” (Buhârî, Bâbu’t-Tenâvub fi’l-İlm, 89)

Rivayetteki sahabe efendilerimiz vakitlerini gidebildiklerinde Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin yanında, gidemediklerinde O’nun sohbetini yaparak geçirirlerdi. Böylece her anlarını O’nunla süslerlerdi.

Sâdât-ı Kiram Efendilerimizin, mürşidlerinin gündelik hayatla ilgili tercihlerini bile onlara tâbi olmanın bir unsuru olarak benimseyip yapması da bu konuda güzel birer örnektir. Allah sırlarını mukaddes kılsın, Gavs Abdülhakim Hazretleri’nin traktör alacağı zaman rengini Şah-ı Hazne’nin traktörünün renginden seçmesi; cübbesinin altına onun gibi çizgili entari giymesi bundandır. Halen o kutlu silsilenin mürşidlerinin aynı tercihi yaptığını görenler, bunun nereden geldiğini böylece bilir. Onlar bir entariyi bile muhabbeti taze tutmaya, mürşidlerini her an hatırlamaya vesile kılmışlardır.

Onların yapıp ettikleri bizim için bir kılavuz mesabesindedir. Necip Fazıl merhumun şiirinde dediği gibi; “ve o nur / bulunur / işte iz / geliniz.” Yürümek isteyen için iz de belli, yol da belli. Cenâb-ı Mevla bizi o yolda yürüyenlerden etsin, muhabbetimizi daim ve bereketli kılsın.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy