Şu yaşadığımız zamanlarda yaşanan en büyük savrulma, odağımızı kaybetmiş olmamız. Yani ilgimizin yoğunlaştığı, niyetlerimizin, yapıp etmelerimizin, fikirlerimizin, hayalimizin başlıca hedefi olan merkezimizi yitirdik. Ya da değiştirdik.
Herhangi bir kültür ya da medeniyet meselesi değil bahsettiğimiz. Kültürü de medeniyeti de inşa eden, ondan da önce bizi biz yapan özle, tek tek kendimizle ilgili bir durum.
Bu kadar büyük bir mesele olan odağın yitiminden ya da değiştirilmesinden bahsederken, “odağımız neydi?” diye sorulabilir. Okuyucularımızın büyük çoğunluğunun kolayca verebileceği cevabı hatırlatalım: Müminler olarak bizim ilgimizin, niyetimizin, işlerimizin, hedeflerimizin odağı Cenâb-ı Rabbü’l-Âlemîn’dir.
Kur’an-ı Kerim, ilkinden son ayetine kadar, zâhirimizle ve bâtınımızla O’na çağırır. Kutlu Elçisi sallallahu aleyhi vesellemin bütün sözleri, işleri O’na çağrıdır. Sahabi efendilerimiz başta olmak üzere bütün velîler, sâlihler, âlimler ve ârifler de zâhirimizi ve bâtınımızı o odağa yöneltmeye, orada tutmaya çağırıyorlar.
Böyledir; çünkü İslâm, Allah odaklı yaşamak demek. İçimizde ve dışımızda her ne olup bitiyorsa O’nunla irtibatlandırmak, O’nunla sevinmek, O’nunla hüzünlenmek demek. Sadece ibadetleri değil, yemeyi içmeyi, yatmayı kalkmayı, kavuşmayı ayrılmayı, kısaca bütün hayatı bir zikir ve dua vesilesi yapmak demek. “Hayatım ve ölümüm Âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’âm 160) demek ve ona göre yaşamak.
Hal böyleyken bir zamandır ilgimizi, vaktimizi, hayalimizi O’ndan ayırıp dünyanın tozuna toprağına buladık. Anlık hazlar, sürekli değişim, hız aklımızı çeldi. Bu döngünün içinde sakinlik, dinginlik ve durmayı gerektiren ibadetler zor gelmeye başladı. Sadece dünya ile oyalanır olduk. Gündem dedik, güncel dedik, dünyanın anlık dönüşümlerini takip etmeye çalışmayı “yaşamak” belledik.
Bunun büyük bir yanılsama olduğunu düz akılla biz kabul etmesek de ruhumuz anlıyor. Çünkü o asla değişmeyeni istiyor, biz yönelmedikçe bunalıyor, boşluğa düşüyor, anlam ve tatmin krizi yaşıyor. O kendi odağını, merkezini istiyor. Bize öyle geliyor ki, “gündem ve güncel” denilenin içyüzünü bilmek düz aklı da ikna edecek. Bu yüzden bu iki kavramla tarif edilen vakıanın içyüzünü anlatmak istedik bu ay. İstifade edileceğini ümit ediyoruz.
Ramazan bayramınızı tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dileriz. Haziran sayımızda buluşmak üzere inşallah.