Oruç hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç, tarihin dinamizmini de özünde gaybın bir üfleyişi gibi taşıyarak geldi. Mademki geldi, onu iyi tanımak gerek.
Oruç boş bir çerçeve olarak veya bir mevsim gibi sadece tabiatın bir parçası olarak gelmedi. Tarihin bir parçası olarak geldi.
Dolu geldi. Kendindekini boşaltacak. Giderken de dolu gidecek, dolu gitmeli.
Her yılın orucu, büyük Oruç Kitabına, sabırla ve meleklerin üslubuyla işlenmiş bir sayfa, bir yaprak gibi eklenir. Taşların, ağaçların kovuklarının, toz zerrelerinin bile en keskin bir hafızayla şahitlik yapacağı büyük Hesap Gününde, şüphesiz, Oruç Kitabı en büyük şahitler arasında “dosyasında” en çok belge bulunduran suç ve sevap araştırıcıları arasında görülecektir.
Demek ki oruç çağımıza, göklere mahsus nişanlarla donanmış büyük ve yetkili bir şahit olarak geliyor ve geldi.
Siz sanmayın ki, oruçta yalnız siz susar, siz acıkırsınız. Oruç da susar, oruç da acıkır. Çünkü oruç da canlıdır. Sizin gibi. Hatta sizden fazla.
Bizden daha canlı, bizden daha cıvıl cıvıl olan bu göz varlığı orucun susadığı su, acıktığı yemek nedir öyleyse? Şairin, şair için dediği;
Cins şaire mahsus yiyecekler
Deniz yosunları, mavilik medüzaları
Tarzında.
Oruca gök şahidi, oruca mahsus besinler
Yükseltilen dualar, derinleşen secdeler,
Kur’an sesiyle aydınlanan ikindiler,
Allah adıyla diriltilen geceler
Diyebiliriz belki.
Evet, oruç da susar, oruç da acıkır. Orucun susadığı ve âb-ı hayat gibi kanamadığı su Kur’an sesi, acıktığı namaz, örtündüğü merhamet, kuşandığı giyindiği, Allah adının yükseltilmesi, yani cihaddır.
Ve orucun da iftarı vardır. Oruç müminin kalbinde iftar eder. Onun sofrasında, işte saydığımız göğe mahsus yiyecekler bulunur.
Yalnız insan orucu özlemez, oruç da insanı özler. Ramazan ayı gelince, sıla-ı rahm edenler gibi meleklerin bile önünde eğildiği insana koşar. Oruç insana acıkır ve koşar gelir.
Oruç geldi; öyleyse oruca yiyecek taşımalı, su sunmalı, orucun lambasını yakmalı, örtüler atmalı üzerine ki geldiğinden daha zengin gitsin. Verdiğinden daha çok alsın. Yanına gideceği eski oruçlara katacağı, söyleyeceği çok şeyler bulunsun. Çağımız müslümanlarının portresini eski çağ müminlerinin portrelerinin yanına çizecek ya; bizim öyle bir portremizi çizsin ki, ileride gün olur ki o portreyi bize gösterirler, utanmayalım ondan o zaman.
Oruç geldi, ondan bize ölümsüz bir şeyler katılacak demektir. Giderken, bizden de ona ölümsüzleşecek birkaç şey katmalı.