Kur’an-ı Kerim baştan başa müminlerin özelliklerinden bahseden ayetlerle örülüdür. Adem aleyhisselam, İbrahim aleyhisselam, Musa aleyhisselam, Yusuf aleyhisselam gibi peygamberlerden bahsederken mümince bir duruşun nasıl olması gerektiğine işaret eden ayet-i kerimeler, aynı zamanda Nemrut, Firavun ve Ebu Cehil tiplerini konu edinerek müminlerin sakınması gereken hallere de dikkat çekmektedir. Bu manada Kuran-ı Kerim, daima Yüce Mevlâ’yı dikkate alarak yaşayan ve bu dikkati ömrünün her anına hâkim kılan kâmil bir mümin inşa etmeyi hedeflemektedir. Müminlerin vasıflarından bahseden ayet-i kerimelerde bu hedefe ulaştıracak hususiyetlerin dile getirildiği; iman ve sâlih amele dair birçok konunun dikkatlere sunulduğu müşahede edilmektedir.
Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olan Fâtiha’da müminlerin bir özelliği olarak “Sadece Allah Teâlâ’ya kulluk etmeleri ve yalnızca O’ndan yardım dilemeleri” (Fâtiha 4) vurgulanırken; ikinci sure olan Bakara suresinin ilk ayetlerinde müminlerin vasıfları şöyle sıralanır:
- Gayba iman ederler.
- Namazı ikame ederler.
- Kendilerine verilen rızıktan infakta bulunurlar.
- Şüphesiz ve tereddütsüz ahirete iman ederler.
- Hidayet üzere bulunurlar.
- Kurtuluşa ermişlerdir. (Bakara 3-5)
Kur’an-ı Kerim’de ayrıca iman edenlerin adıyla anılan “Mü’minûn” suresi vardır ki ilk ayetlerinde müminlerin özellikleri sıralanmaktadır. Birinci ayet “Müminler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.” şeklinde başlarken devam eden ayetlerde müminlerin şu özellikleri yer alır:
- Namazlarında huşû içindedirler.
- Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.
- Zekâtı verirler,
- İffetlerini/ırzlarını korurlar.
- Emanetlere ve verdikleri sözlere riayet ederler.
- Namazlarına devam ederler.
Müminlere ait hasletlerin zikredildiği surelerden biri de Furkan suresidir. Surenin sonundaki ayetlerde Yüce Mevlâ, özelliklerinden bahsettiği müminleri, “Rahman’ın kulları” şeklinde tanıtır. “Rahman’ın kulları” iltifatına mazhar olan müminlerin özellikleri şöyledir:
- Vakar ve tevazu ile yürürler, cahillere aldırış etmezler:
“Rahman’ın has kulları yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller onlara laf attıkları zaman, ‘selam’ der (geçer)ler.” (Furkân 63) - Geceleri ibadetle ihyâ ederler:
“Onlar gecelerini Rableri için secde ederek ve kıyamda durarak geçirirler.” (Furkân 64) - Cehennem azabından korunmak için dua ederler:
“Onlar şöyle derler: Ya Rabbi! Bizden cehennem azabını uzaklaştır. Gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir.” (Furkân 65) - Harcamalarında itidal üzeredirler:
“Onlar harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler. Onların harcamaları bu ikisinin arası dengeli bir harcamadır.” (Furkân 67) - Cana kıymaktan ve zinadan uzak dururlar:
“Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.” (Furkân 68) - Boş ve faydasız işlere meyletmezler:
“Onlar yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman vakarla geçip gidenlerdir.” (Furkân 72) - Ayetlere karşı duyarlıdırlar:
“Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman kör ve sağır kesilmezler.” (Furkân 73) - Sâlihlerden ve müttakilerden olmak isterler:
“Onlar: ‘Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder yap’ derler.” (Furkân 74)
Zikredilen vasıflara bürünebilmek için, yüce bir ahlâk üzere olduğu ayetle teyit edilen (Kalem 4) Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi veselleme tâbi olmaktan başka bir çare var mı?