Hayli zamandır nefsin keyfi ve konforuyla huzuru birbirine karıştırıyoruz. Halimiz vaktimiz şöyle yerinde olsa, çoluk çocuk gönlümüzce bir yol tutsa tamamdır, huzuru buluruz zannediyoruz. Ne kadar çok sahip olursak o kadar oluruz düşüncesiyle “sahip olmak” ve “olmak” farkını kaçırıyoruz.
Ama isteklerin tatmini ile huzur arasında öyle zannedildiği gibi doğru orantı olmadığını sadece âlimlerimiz, sâlihlerimiz değil; şimdi psikologlar, pedagoglar da söyleyip duruyor. Haklılar elbette, imkânlar arttıkça huzurun artmadığını hepimiz görebiliyoruz. Cümle âlem de şahit.
Diğer taraftan nice kişiler var ki bin bir sıkıntı içinde kıt kanaat yaşarken kalbi de yüzü de gülüyor. Ve yine nice kişiler var ki onca genişliğine rağmen hafakanlar içinde ömür tüketiyor. Ne kendisi huzur buluyor ne etrafında huzur bırakıyor.
Yanlış anlaşılmasın, dünyanın da ahiretin de sıkıntısına tâlip değiliz. Aksine, iki cihanda da rahatlık ve zenginlik için hem çalışıp çabalar hem dua ederiz. Fakat dünya rahatlığına ermenin huzura ermek manasına gelmediğini, bunun için başka bir hâle ve çabaya ihtiyaç olduğunu fark etmemiz gerektiğini söylemeye çalışıyoruz.
Genişlikte darlıkta, hastalıkta sağlıkta huzur bulmanın sihirli formülü ne olabilir? Biz, sadece etten kemikten ibaret canlılar olmadığımızı, tıpkı dış azalarımız gibi görünmeyen azalarımızın da bulunduğunu, bunların yönelişlerine ve ihtiyaçlarına cevap vermedikçe huzur konusunda başımızın dertten kurtulamayacağını belirtelim; fazlası için sizi içeriye, yazılarımıza davet edelim.
Elinizdeki sayı 22. yılımızın son sayısı. Çeyrek asra yaklaşan yayın hayatımızda ilgilerini, desteklerini esirgemeyen siz değerli okuyucularımıza; dağıtım, tanıtım, abone çalışmalarına fedakârâne katkı sağlayan görevlilerimize ve gönüllülerimize teşekkür ve minnet borcumuz var. Fakat yol ve yolculuk bir dönemle değil, ömürle sınırlı. Yeni dönemde de ilgilerinizi katkılarınızı eksik etmeyiniz.
Ocak sayımızda buluşmak üzere inşallah...
SABAHATTİN AYDIN
saydin@semerkand.com