Aramak

Takvim

TAKVİM

Arefe

30 Ramazan 1443

01 Mayıs Pazar

Ramazan Bayramı

1 Şevval 1443

02 Mayıs Pazartesi

Elveda Ey Şehr-i Ramazan

On bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif bereketiyle, rahmetiyle, mağfiretiyle manevi dünyamızı yeniden donattı. Okunan mukabeleler, iftar ve sahur sofralarındaki buluşmalar, dualar, teravihler bir anda bütün akışımızı değiştirdi ve gönüllerimizi ahiret ümidi ile doldurdu.

Muhakkak ki Ramazan ayı çok özel manevi ikramlarla bezenmiş bir ay. Bu yüce ikramların en önde geleni de içinde türlü hikmetlerin, mana ve faziletlerin bulunduğu oruç ibadeti. Öyle bir ibadet ki hakkı verildiğinde, “Umulur ki böylece takva sahibi olursunuz.” (Bakara 183) müjdesine nail kılacak ilâhî bir ihsan. Yine Efendimiz aleyhissalâtu vesselamın, “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman 28) müjdesini verdiği, özlenen, beklenen yüce bir armağan.

İşte kulluk şuurunu tazeleyen, nefslerimizi ıslah ile zühd ve takvaya ulaşmaya, af ve mağfirete nail olmaya fırsat olan böyle bir zamanı İslâm âlemi olarak idrak ettik. Yüce Mevlâ’nın emir ve yasaklarına uymak için azami gayret gösterdik. Fıtratımızı korumak, insanlığımızı hatırlamak ve olgunlaşmak için bu kutlu günleri ganimet bildik.

Fakat Ramazan-ı Şerif, bıraktığı kardeşlik, samimiyet ve dostluk iklimi ile bu yıl da veda ediyor. Gelişiyle müminleri memnun etti, gidişiyle de mahzun bırakıyor. Ama gönülleri ferahlatan bir hediye ile ayrılıyor bizden. Dostlarımızla, komşularımızla, akrabalarımızla paylaşacağımız bir sevinç bırakarak ayrılıyor. Dargınlıkların son bulduğu, misafirlerin ağırlandığı, büyüklerin hayır dualarının alındığı bu özel günlere, bayrama ulaştıran Yüce Mevlâ’ya sonsuz hamd ü senalar olsun.

Şimdi Bayram

Türkçede “bayram” diyoruz ama Arapçada ve dolayısıyla İslâmî kaynaklarda “îd” deniliyor. Bu kelimenin kök anlamı “dönmek” demek. Bayram günlerine “îd” denilmesini şöyle izah ederler:

“Müminler, Ramazan orucundan sonra Fıtr bayramını (yani Ramazan bayramını), hac ibadetinden sonra da Kurban bayramını kutlarlar. Bu ibadetlere her sene tekrar dönerler ve ibadetlerini tekrar yaparlar. Cenâb-ı Hak da daima onlara sevap ile karşılık verir. Bu günlerin dönmesi, müminlere sevincin geri dönmesi anlamına gelir.”

Bayram, ilâhî ikramlarla sevinip huzur bulmak ve bu hali insanlarla paylaşmaktır. Bu yüzden bayramlarımız, ibadet günleri olmasının yanı sıra kaynaşma, barışma ve paylaşma günleridir. Bu güzel hasletler bu mübarek zamanlarda hikmet-i ilâhî olarak kolaylaştırılmıştır. Ayrıca diğer vakitlere göre daha fazla sevap ile müjdelenmiştir. Efendimiz aleyhissalâtu vesselam buyurmuştur ki:

“Ramazan bayramı sabahı Allah Teâlâ melekleri gönderir, yeryüzüne inerler. Sokak başlarını tutarlar ve şöyle seslenirler:

– Ey Muhammed ümmeti! Bol hediyeler ihsan eden ve büyük günahları bağışlayan Rabbiniz’in huzuruna koşun!

Onların bu seslenişlerini insanlar ve cinlerden başka bütün mahlukat işitir. İnsanlar camilerde toplanınca Cenâb-ı Mevlâ meleklerine şöyle seslenir:

– Görevini yapan kişinin mükâfatı nedir?

Melekler şöyle cevap verirler:

– Ey Rabbimiz! Ona verilecek karşılık, bedelini eksiksiz almak olmalıdır.

Cenâb-ı Mevlâ da meleklerine şöyle buyurur:

– Ey meleklerim, sizleri şahit tutuyorum, ben onlardan razı oldum ve onları bağışladım.” (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân 3695)

Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellemin kıldığı ilk bayram namazı, hicretin ikinci yılında kılmış olduğu Ramazan bayramı namazıdır. Bu yıldan sonra da her yıl devam etmiştir.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Kim bayram günü üç yüz defa, ‘Sübhânallahi ve bihamdihî’ der ve bunu müslümanların ölülerine hediye ederse, her müminin kabrine bir nur girer ve o kişi vefat ettiği zaman Cenâb-ı Hak kendisinin kabri için de bin nur verir.” (Taberânî, el- Mu‘cemü’l-Evsat, 1/357)

Ramazan Ayı’ndan Sonra

Bir ay boyunca oruca alışan müminlere Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem, altı gün Şevval orucu tutmayı tavsiye etmiştir. Bu uygulamanın bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını haber vermiştir. Bu yüzden Ramazan-ı Şerif’i ihya eden müminler, Şevval ayında da altı gün oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabına nail olmak istemişlerdir. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Kim Ramazan’ı oruçla geçirip buna Şevval’den altı gün daha ilave ederse bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.” (Müslim, Savm 204)

Bir diğer hadis-i şerif de şöyledir:

“Kim Ramazan ve Şevval ayını oruçlu geçirir ve Pazartesi ve Perşembe günleri de oruç tutarsa cennete girer.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/416)

Şevval ayında tutulacak bu altı günlük orucun faziletlerinden biri de, Ramazan orucundaki muhtemel kusurları ve eksikleri telafi etmesidir. Hiçbir oruçlu da orucuna tesir eden bir kusurdan uzak değildir. Diğer farz ibadetlerde meydana gelen kusur ve eksiklerin kıyamet günü nafile ibadetlerle telafi edileceği unutulmamalıdır.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy