VÂRID MUHAMMED VE AMERIKA’DA EHL-I SÜNNET MÜCADELESI
Amerika ve İslâm dendiği zaman akla gelen en etkili siyahî müslüman hiç şüphesiz Malcolm X yani Malik el-Şahbaz’dır. Fakat onun hayatında derin izler bırakan, yaşadığı dönüşümde büyük katkıları olan kişi Wallace Muhammed (Vârid Muhammed) pek bilinmez. Oysa bu kişi Amerikalı siyahîlerin kapıldığı bâtıl inançla uzun soluklu bir mücadele vermiş, netice de almıştır.
21 Şubat 1965 günü Milliyet gazetesini eline alan okuyucular sadece elli kelimeyle anlatılan bir haberi okuyup geçtiler. Haber, okyanus ötesinde gerçekleştirilen bir suikasttı. Amerika’nın New York şehrinin Harlem mahallesinde beş yüz kişilik siyahî guruba konuşma yaparken şehit edilen Malcolm X’in (Malik eş-Şahbaz) vefatını kısacık bir haberle duyuran gazetede verilen bilgilerin birçoğu ise eksik ve hatalıydı. Ancak elli kelimeyle geçiştirilen bu olayın ne denli önemli olduğu o dönem hem Türkiye’de hem de dünyada tam olarak anlaşılmamıştı.
Harlem’de öldürülen Malcolm X, kısa bir süre önce hac için gittiği kutsal topraklardan Amerika’ya dönüşünde havaalanında bir açıklama yaparak “İslamic Nation” yani İslâm Ulusu hareketinden ve hareketin başında bulunan Elijah Muhammed’in fikirlerinden ayrıldığını, tüm ırkçı fikirlerden döndüğünü ve Ehl-i Sünnet inancına bağlandığını açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından tehditler almış ve kısa bir zaman sonra da düzenlenen suikastla şehit edilmişti.
Elijah ve sapkın inancı
İslâm Ulusu hareketinin lideri olan Elijah Muhammed, kendisini siyahî topluluğa gelmiş bir peygamber olarak tanıtıyordu. Beyazların şeytan olduğunu, Mekke ve Medine’ye beyaz adamın giremediğini söylüyordu. Bağlılarına, tanrının siyah adam olarak Wallace Fard adıyla Amerika’ya indiğini ve kendisini peygamber seçtiğini iddia ediyordu.
Son derece vahşi bir ırkçılıkla Amerikalı beyazlar tarafından eşitsizliğin, adaletsizliğin ve zulmün pençesine alınan Afrika kökenli Amerikalı siyahîler, en temel, en basit insan haklarından dahi mahrumdular. İşte böyle bir ortamda Elijah Muhammed’in siyah adamı “üstün insan” olarak anlatan, tanrının siyah olduğunu ilan eden vaazları siyahîleri cezbediyor; adı İslâm olsa da İslâm’ın en temel prensipleriyle çelişen bir inanca katılmalarını sağlıyordu. Diğer taraftan Elijah’ın yıllar süren çalışmalarına rağmen cemaati hayli küçük bir gurup olarak kalmıştı.
İslâm Ulusu’nda Malcolm X
Hapishanede İslâm Ulusu ile tanışan Malcolm X, tahliye olduktan sonra bu cemaate katılınca, etkili vaazları ve karizması sayesinde cemaatin tanınırlığı artmış, Amerikalı siyahlar akın akın bu harekete katılmaya başlamıştı. Malcolm bütün konuşmalarında Elijah Muhammed’den öğrendiklerini anlatıyor ve siyahların Amerika’da kendi devletlerini kurmaları gerektiğini, bu olmayacaksa Afrika’ya geri dönülmesini savunuyordu.
1964 yılına kadar devam eden bu süreçte zaman zaman Elijah Muhammed’in gelecekte hareketin lideri olacağına kesin gözüyle bakılan oğlu Wallace Muhammed ile sohbet ediyordu. Fakat bu sohbetlerde Wallace Muhammed babasının öğretilerinin yanlış olduğunu, Ehl-i Sünnet anlayışını kabul etmeleri gerektiğini söylüyordu. Malcolm’un hac yolculuğuyla başlayan değişiminde bu sözlerin de büyük etkisi olmuştu. Peki, Elijah Muhammed’in oğlu olan Wallace Muhammed (sonraki ismiyle Vârid Muhammed) kimdi ve sahih İslâm dediği Ehl-i Sünnet anlayışını nereden ve nasıl öğrenmişti?
Siyahîlerin değişim sancısı
Türkiye de dâhil olmak üzere ismi pek bilinmeyen ya da Malcolm X kadar tanınmayan Wallace Muhammed 1933 yılında doğdu. O yıllarda siyahların bu ülkede yaşadığı kâbus neredeyse doruk noktasına ulaşmıştı. Elijah Muhammed’in sekiz çocuğundan birisi olan Wallace, ilk eğitimini İslâmî okullarda aldıktan sonra yirmi beş yaşına geldiğinde cemaat içinde vaiz olarak görev aldı.
1960’a geldiğinde babası gibi askerlik görevini yapmayı reddettiği için cezaevine giren Wallace, burada günlerini Kur’an-ı Kerim okuyarak ve tefekkür ederek geçirdi. Cemaat içinde benimsenen öğretileri sorguladı, doğru İslâm’ın ne olduğu üzerine kafa yordu. Babasının anlattıkları ile okuduğu İslâm’ın uyuşmadığını fark ettikçe huzursuzluğu arttı. Çünkü kendisi de hareketin içindeydi dahası, hareketin lideri babasıydı. Fakat İslâm iddiasına rağmen cemaatin derin itikadî yanlışlar içinde olduğunu görüyor, bunlardan nasıl kurtulmak gerektiğini düşünüyordu.
Hakikate Kur’an’la ulaştı
Wallace Muhammed, üç yıla yakın süren cezaevi hayatında geriye dönüp baktığında babasının kendisini peygamber ilan etmesiyle kesin bir sapma içinde olduğu gerçeğiyle karşılaşmıştı. Kur’an-ı Kerim’i okudukça cemaatin büyük yanlışlarına iyice ikna olmuştu.
Tahliye olduktan sonra artık farklı biriydi. Babasının lider olduğu cemaatten kopuşun kolay olmayacağı muhakkaktı. İtirazlarını dile getirmeye başladıktan Elijah’ın ölümüne kadar geçen sürede beş defa cemaatten uzaklaştırıldı. Uzaklaştırılan biriyle ulusun hiçbir üyesi görüşmez ve konuşmazdı. Buna rağmen Wallace fikirlerini söylemekten geri durmadı. 1975 yılında babasının ölümü üzerine hareketin başına geçen Wallace Muhammed, gelgitler yaşasa da bir şekilde içeride kalmayı başarmıştı.
Büyük dönüşüm başlıyor
Elijah Muhammed’den sonra lider olan Wallace Muhammed, ilk olarak İslâm Ulusu’na bağlı olan kitlenin kabul ettiği yanlış itikadın üzerine gitti. Acele etmeyen, yanlışları sabırla düzeltmekte ısrarcı olan Wallace, hem fikrî planda hem de uygulamada önemli adımlar attı. İlk olarak hareketin bayrağını değiştirmekle işe başladı. Ardından eskiden var olan kıyafet zorunluluğunu kaldırdı. Hareketin içinde kurulan ve bir tür askerî yapıda olan “İslâm’ın Meyveleri” grubunu ilga etti. Harekete bağlı bir çeşit tapınak gibi olan ibadethaneleri camiye dönüştürdü.
En köklü değişiklik ise bu aşamadan sonra geldi. Hareket içinde kutsallık atfedilen Wallace Fard’ın ve babası Elijah Muhammed’in peygamber görülmesinin reddedilmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koydu. İslâm’ın beş şartını anlatan konuşmalar yaptı. Beyaz adamı şeytan olarak kabul eden harekete İslâm’daki şeytan kavramını anlattı. İbadet olarak sadece akşamları kıbleye dönüp bir sure okunması ritüelini kaldırdı ve herkesin günde beş vakit namaz kılması gerektiğinde ısrarcı oldu.
Bütün bu değişiklikler bir anda yapılmadığı gibi bunları kabul ettirmek de kolay değildi. Yerleşik yanlışları yıkmak zaman alıyordu. Fakat Wallace Muhammed pes etmedi, hayatının sonuna kadar bu alanda mücadeleyi bırakmadı. Hareketin savrulduğu ırkçılığı da değiştirmek için sert mücadeleler verdi. Hareket zamanla beyazlardan ayrı yaşamaya dayalı fikirlerden vazgeçti.
Çehresi değişen İslâm Ulusu
Saydığımız itikadî sapmalar nedeniyle Amerika’daki sahih İslâm çizgisinde bulunan müslüman guruplarla yıllarca uzlaşamayan İslâm Ulusu, Wallace’ın gerçekleştirdiği bu değişimlerle artık hem ülke içinde hem de dışarıda dikkat çeken bir konuma geldi. Wallace, yurt içi ve yurt dışı gezilere çıkarak gurubun diğer İslâmî hareketlerle ve müslüman ülkelerle irtibatını sağladı. Bu açılma düşüncesinin altında, yapılan radikal değişikliklerin kalıcı olması hedefi vardı. Doğru İslâm anlayışından yeniden kopulmaması, kazanılan değerlerin muhafaza edilerek bir sonraki kuşağa aktarılması için bu şarttı.
Siyahî hareketin karakterini değiştirdi
Wallace Muhammed, 70’li yılların sonunda hareketi kökten değiştirecek olan projesini hayata geçirdi. Harekette bulunan merkezî otoriteyi kırarak altı kişiden oluşan meşveret sistemini getirdi ve artık İslâm Ulusu’nu bu heyetin yöneteceğini söyledi. Böylece kendi yetkilerini ve hareket alanını da sınırlandırmış oluyordu. 1980 yılında ise Wallace olan adını değiştirdi ve “Warith (Vârid)” adını aldı. Artık Warith Deen Muhammed ismini kullanmaya başladı.
2008 yılında Ramazan ayının dokuzuncu günü vefat eden W. Deen Muhammed, ömrünün sonuna kadar İslâm Ulusu’nu hem değiştirmeye hem de sünnî çizgide tutmaya çabaladı. Bunları yaparken de bu devasa hareketi bölünmelerden koruyarak yönetmeyi sürdürdü ki, bu belki de bir lider olarak en önemli başarılarından biridir. Ayrıca kitap yazmayı da ihmal etmedi.
Amerika ve İslâm dendiği zaman akla gelen en etkili siyahî müslümanlar arasında gösterilen W. Deen Muhammed, geride bereketli bir ömür, itikadî sapkınlıktan doğru çizgiye getirilen bir hareket ve ondan fazla kitap bıraktı. Hareket içerisinde yanlış inanışa sahip olan iki yüz binden fazla insanın da İslâm ile tanışmasına vesile oldu. Bütün bunları sabırla, ısrarla, asla vazgeçmeden yaptı. Hem Amerika’da hem de İslâm ülkelerinde tanınan ve sevilen, saygı duyulan müslüman bir sima oldu.