Aramak

TASAVVUF KLASİKLERİ

EL-MUKADDİME fi’t-Tasavvuf’tan EBU ABDURRAHMAN MUHAMMED ES-SÜLEMÎ K.S. Sâlih Zatlardan Öğütler Bir defasında Hâtim el-Esam kuddise sırruhûya bir adama gelerek; Şöyle rivayet edilmiştir: Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme gelerek; – Bana tavsiyede bulun, dedi. O da şunları söyledi: – Bana tavsiyede bulun, dedi. Nebi sallallahu aleyhi vesellem; – Ruhunu yanında emanet, nefsini de rehin olarak gör. Ölüm ise sana mutlaka gelecektir. – Gazaplanma, buyurdu. Adam; Denildi ki Muhammed b. Ali Bâkır rahimehullah bir talebesine şu tavsiyede bulunmuştur: - Başka ne buyursunuz, diye sorunca Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem; “Nefsin, istek ve heveslerine uymaya davet etme. Çünkü nefsin hevâsı, ona eziyet verir.” – Sâlih komşundan hayâ ettiğin gibi Allah Tealâ’dan da hayâ et, buyurdu. (Buhârî, Edeb 76; Tirmizî, Birr ve Sıla 73; Taberânî, Mu‘cemü’l-Kebîr, 6/69, nr. 5539) Muhammed b. Süleyman rahimehullah şöyle demiştir: Bir adam Selmân-ı Fârisî radıyallahu anha, – Bana tavsiyede bulun, dedi. O da şöyle dedi: “Kûfe’nin bir harabesinde Gaylan el-Mecnûn rahimehullaha rastladım ve ona; – İnsanlarla kaynaşma (gerekmedikçe içli dışlı olma.) Cüneyd-i Bağdâdî kuddise sırruhûnun bir müridine şu tavsiyede bulunduğu nakledilmiştir: – Kul ne zaman gaflet tehlikelerinden kurtulur, diye sordum. Şöyle dedi: “Ey Oğul! Başına hangi hal gelse de ilme devam et. Arkadaşın ancak ilim olsun. Zira Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: ‘İlimde derinleşenler; ‘biz ona iman ettik’ derler.’ (Âl-i İmrân 7)” – Kendisine emredileni yerine getirdiği, nehyedileni yapmadığı ve nefs muhasebesini tam idrak ettiği zaman. Ebu Ubeyde b. Hafîf rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: – Peki, kul ne zaman bu mertebeye erişir, diye sorunca şunları söyledi: “Ruveym b. Abdullah’tan ayrılacağım vakit ona; – Bana tavsiyede bulun, dedim. Bana şunları söyledi: – Emrini yerine getirdiği, aklını (ve kalbini) arındırdığı ve düştüğü zilletten (günahlardan) kurtulduğu vakit. – Evladım! Ruhu ve bedeni Allah Tealâ yolunda harcamaktan başka bir şey yok. Yani tasavvufu kastediyorum. Şayet buna muktedir olursan yap. Güç yetiremezsen (sahte) sûfîlerin fayda vermeyen sözleriyle meşgul olma! – Nasihatini artır ki senden daha çok istifade edeyim, dedim. Şöyle devam etti: – Allah Azze ve Celle’den gelebilecek şeylere karşı ihtiyatlı ol. Dünyana karşı ciddi, ölüme karşı korku üzere ol ve gideceğin ahiret için acele hazırlan. Kâsım b. Osman el-Harîrî rahmetullahi aleyhin dostlarına şöyle dediği nakledilir: “Size şu beş şeyi vasiyet ediyorum: • Şayet zulme uğrarsanız siz sakın zulmetmeyin, • Övülürseniz sevince ve rehavete kapılmayın, • Kınanırsanız endişe etmeyin, • Yalanlanırsanız öfkelenmeyin, • İhanete uğrarsanız bile asla ihanet etmeyin.” Ebü’l-Hasen el-Haddâd rahmetullahi aleyh anlatıyor: “Muhammed b. Abdullah’tan ayrılacağım vakit ondan bana tavsiyede bulunmasını istedim. O da şunları söyledi: – Dünyadan iki ekmeğe ve iki fakirin arkadaşlığına razı ol ve bunları kaybetme. Yunus b. Abdullah rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: “Üç kişiden şu üç şeyi işittim ki, onlardan sonra Kur’an-ı Kerim’den başka bir şey işitmekle ilgilenmiyorum. • Bûrak el-İclî’nin şöyle dediğini duydum: Rıza halinde pişmanlık duyacağım şeyi gazap halinde asla söylemedim. • Muhammed b. Sîrîn’den şunu işittim: Hiç kimseye herhangi bir hususta haset etmedim. Zira haset ya din ya da dünya için olur. Allah Tealâ’nın hayır ihsan ettiği bir kişiye niye haset edeyim. Dünyaya gelince; onun için birini kıskanmama değmez. • Hasan b. Ali Şeybân’dan ise şunu işittim: ‘Verâdan (Cenab-ı Hak’tan korkup şüpheli şeyleri terk etmekten) daha kolay bir şey yoktur.’ Kendisine, ‘Bu nasıl olur?’ diye sorulduğunda, ‘Bir şeyden şüphelendiğin vakit onu terk ediverirsin.’ dedi.” Bir adam İbrahim b. Ethem rahimehullaha gelip; – Bana tavsiyede bulunur musun, dedi. O da şunları söyledi: – Sana şu beş sözü tavsiye ediyorum: • İnsanlar dünya ile meşgul olurken sen ahiretle meşgul ol, • Onlar zâhirlerini süslemekle meşgul olurken sen bâtınını süslemekle meşgul ol, • Onlar saraylar inşa etmekle meşgul olurken sen kabrini imar et, onun için hazırlan, • Onlar insanların ayıplarıyla meşgul olurken sen kendi kusurlarınla meşgul ol, • İnsanlar yaratılmışlara hizmet etmekle meşgul olurken sen “el-Hâlık: Yaratıcı” olan Allah Tealâ’ya hizmet etmekle meşgul ol. Cerrah b. Abdullah rahimehullah şöyle demiştir: “Allah Tealâ’ya giden yolda ilim talep etmekten daha faziletli bir şey yoktur. Ben bu ilim yolunu bir kere terk ettim, kırk gün zulmet (karanlık) içerisinde kaldım.” Yahya Ca‘fer el-Mürte‘iş rahimehullah şöyle demiştir: “Ebü’l-Hasan rahimehullahın bir arkadaşına şöyle nasihatte bulunduğunu işittim: ‘Şayet birini şeriat çizgisinin dışında görürsen ona yaklaşma. Kimin baş olmayı ve saygı gösterilmeyi sevdiğini görürsen ona da asla yaklaşma. Allah Tealâ’ya değil, kendi dengi kullara itimat eden biri görürsen ondan uzak dur. Halini dünya ehline şikâyet eden kimseyle arkadaş olma. İlmi ile yetinen kimseyi gördüğünde onun cehaletinden emin olma. Üzerinde açık bir delil bulunmadığı halde manevi hal sahibi olduğunu iddia eden kimse gördüğünde ondan şüphelen. Nefsinden razı ve ameline güvenen birini gördüğün zaman anla ki, o iki cihanda da mahrumdur. Müziğe, zevke ve refaha meyleden müridlerden birini gördüğünde, onun işlerine uyma. Arkadaş ve dostlarına boyun eğen, onlara dayanan birini gördüğünde, onun hatalı olduğunu bil.’” Şeyhlerden biri kendisini ziyarete gelen bir kimseye şunları demiştir: “Dünyayı sevme, fakrı Allah Tealâ’nın bir nimeti say. Men edilmeyi vermek, yalnızlığı ünsiyet, zilleti izzet, itaati meslek, hayatı ölüm, tevekkülü maişet kabul et. Yüce Mevlâ her şeye kâfidir.”
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy