Aramak

TASAVVUF KLASİKLERİ (UYÛBÜ’N-NEFS VE MÜDÂVÂTÜHÂ)

Övülmekten hoşlanmak yerilmekten öfkelenmek

Kusur: Nefsin bir kusuru da şudur: Kuşkusuz nefs, kendisinden razı olan, seven biri onu övdüğünde haddinden fazla hoşlanır, buna sevinir. Biri kötülediğinde ise haddini aşarak o kimseye çok öfkelenir.

Tedavisi: Doğru ve hakikat ne ise nefsin ona razı olmasıdır. O kadar ki ondan razı olan, seven kimse övdüğünde haddini bilir. Kendisine kızan kimse onu kötülediğinde de haddini aşmaz, o kimseye düşmanlık etmez. Bu hastalık çoğunlukla kulun Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarına gerekli özeni göstermemesinden kaynaklanır. Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “İnsanları övüp duranların yüzlerine toprak saçın.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 6/5; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, 20/239)

Allah Tealâ’nın takdirine razı olmamak

Kusur: Şu da nefsin başka bir kusurudur: Nefs Cenab-ı Hak’tan işlerinde hayırlı olanı takdir etmesini ister. Sonra da Allah Tealâ’nın onun için takdir ettiği şeye razı olmaz, kızar.

Tedavisi: Öncelikle kulun şunu bilmesi, şuna inanması gerekir: Kişi, olan biten her şeyin sadece zâhirini (görünen yüzünü) biliyor. Yani işin hakikatini ve iç yüzünü bilmiyor. Allah Tealâ ise açık ve gizli her şeyi ve bunların hakikatini biliyor. Bu sebeple O’nun kulu hakkında takdir ettiği şey, kulun kendisi için şu anda tercih ettiği ve istediği şeyden daha hayırlıdır.

Çünkü Cenab-ı Hak her şeyi düzene koyandır, takdir edendir. O’ndan başka düzen kurucu yoktur. İnsanın takdir edilene kızması ve hoşnut olmaması kaderini değiştirmez. Dolayısıyla kulun Allah Tealâ’nın kader ve kazâsına razı olma yolunu tutması ve O’nun takdir ettiği şeyden hoşnut ve razı olması gerekir.

Neticesini bilmediği şeyleri dilemek

Kusur: Bir diğer kusur da nefsin çok temennide bulunması, yani keşke şöyle olsa böyle olsa demesidir. Bu aslında Allah Tealâ’nın kazâ ve kaderine itirazda bulunmaktır.

Tedavisi: Kulun temenni ettiği şeyin sonrasında ne olacağından haberdar olmadığını iyice idrak etmesidir. Temenni ettiği şey kendisini hayra mı yoksa şerre mi sürükleyecek? Ayrıca istediği şeyin sonrasında razı olacağı bir şey mi yoksa öfkeleneceği bir şey mi gelecektir? Kul, temenni ettiği şeyin sonunun belirsizliğini kesin olarak anladığı vakit, nefsi o şeyi dilemekten vazgeçer. Allah Tealâ’nın takdirine razı ve teslim olma yoluna yönelir. Böylece rahata ve huzura kavuşur. Bu nedenledir ki Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Sizden biriniz başına gelen bir zarardan dolayı ölümü temenni etmesin ve şöyle desin: Allahım! Yaşamak benim için hayırlıysa beni yaşat; ölüm benim için hayırlı olduğu vakitte benim canımı al.” (Müslim, Zikir 4; Tirmizî, Cenâiz 3; Nesâî, Cenâiz 1)

Başka bir hadis-i şerifinde ise şöyle buyurmaktadır: “Sizden biri bir şey temenni ettiğinde, istediği şeye dikkat etsin. Kişi, temenni ettiği şeyden kendisi için ne yazılacağını (hayır mı şer mi olacağını) bilmez.” (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, nr. 794; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/357-387)

Dünya ve dünya ehlinden konuşmak

Kusur: Nefsin başka bir kusuru da dünya sebeplerine ve meydana gelen yeni şeylere karşı muhabbet beslemek, bunlardan hoşlanmaktır.

Tedavisi: Bütün vakitlerinde daima (Hak ve hakikati) tefekkür ile meşgul olmaktır. Bu dünyayı, dünya ehlini ve onların daldıkları boş şeyleri düşünüp konuşmaktan kişiyi alıkoyar. Kul şüphesiz bilir ki bunlar mâlâyâni yani boş şeylerdendir ve hemen bunları terk eder. Çünkü Rasul-i Kibriya Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Kişinin mâlâyâniyi (faydasız, boş söz ve işleri) terk etmesi, müslümanlığının güzelliğindendir.” (Mâlik, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 1; Tirmizî, Zühd, 11; İbn Mâce, Fiten, 12; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/201)

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kudsî bir hadiste de Allah Tealâ’nın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “Her kim içerisinde benden başkasına ortak koşacak şekilde bir amel işlerse, ben o amelden berîyim (uzağım). Bu amel de bana ortak koşulan için yapılmış olur (benim için değil).” (Müslim, Zühd 6; İbn Mâce, Zühd 21; Mâlik, Muvatta, Mukaddime 6)

Tamahkârlık

Kusur: Nefsin kusurlarından biri de tamahtır (bir şeylere göz dikmek, çok istemektir).

Tedavisi: Kulun, tamahkârlığın iki yüzlü olmaya sebep olacağını ve yaptığı ibadetlerin tadını unutturacağını kesin olarak bilmesidir. Çünkü Allah Tealâ insanı kula kul olmaktan uzak, hür olarak yaratmışken bu aç gözlülüğü kişiyi (istediğine ulaşmak için) kullara kul köle olmaya götürür. Allah Rasulü aleyhissalâtu vesselam tamahtan Allah Tealâ’ya sığınmış ve şöyle dua etmiştir: “Allahım! Tamahkârlığa sürükleyen istekten, aç gözlülükten, istenilmesi gereken şeyin dışında başka bir şeyi istemekten sana sığınırım.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/232-247; Hâkim, el-Müstedrek, 1/533 nr. 1956; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, 18/69 nr. 127-128)

Hadis-i şerifte anlatılan tamah öyle bir şeydir ki insanın kalbine baskı yapar. Böylece onun dünyaya rağbetini artırır ve ahiretten uzaklaştırır. Selef-i sâlihînin bazılarının şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Tamah aç gözlülük ve sürekli fakirliktir.”

Dünya malını çoğaltma hırsı

Kusur: Nefsin bir diğer kusuru, sadece dünyayı imar etmeye ve daha fazla dünyalık elde etmeye karşı hırslı ve istekli olmasıdır.

Tedavisi: Kulun, dünyanın ebedî kalma yeri olmadığını kesin olarak bilmesidir. Bununla birlikte gerçek iskân yurdunun ahiret olduğunu bilmesidir. Akıllı kimse gerçek ve sürekli kalacağı yurdu (ahireti) için çalışan kimsedir. Akıllı kimse, yolculuğunda geçici kalma yeri olan bu dünya için gereğinden fazla çalışmaz.

Mola yerleri yolculukta kısa süreliğine geçici kalma mekânlarıdır. Bu sebeple akıllı kimse asıl kalacağı yer olan ahiret için çalışır ve sâlih amel işler. Nitekim Allah Tealâ mealen şöyle buyurmaktadır:

  • “Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir.”(Hadîd 20)
  • “Allah’tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır.” (Nisâ 77)
  • “Ahiret yurdu sakınanlar için elbette daha hayırlıdır.” (A’râf 169)
  • “Ahiret ise Rabb’inin katında takva sahiplerine, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara mahsustur.” (Zuhruf 35)
  • “Halbuki ahiret daha hayırlı, hem de ebedîdir.” (A‘lâ 17)
  • “Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.” (Duhâ 4)
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy