Aramak

Tavan Arası

İnsan Halleri

Hocalık İmtihanı

Hatıra kitaplarında hiç tahmin edemeyeceğimiz mevzulara, ibretli hikâyelere denk geliriz. Merhum Mahir İz’in Yılların İzi adlı hatıraları da bir dönemin olaylarına ve insanlarına ayna tutan okumaya değer kitaplardandır. Hoca bu hatıratında henüz üniversite öğrencisi iken ortaokulda ders verebilmek için girdiği sınavı da anlatır. Günümüzün test çözme odaklı eğitim sistemi düşünüldüğünde hayli ibretâmiz olan hatırayı gelin beraber okuyalım:

“Bir gün bir emir ile askerî hocalardan üniversite mezunu olmayanlar, okuttuğu derslerde orta ve lise derecesinin tayini için ait olduğu fakültelerde imtihana sevk edildiler. Ben maarifin tarih hocası olduğum halde, orada Türkçe okutuyordum. Beni de o meyanda Edebiyat Fakültesi’ne sevk ettiler.

İmtihan günü üniversitede derste idim. Merhum Ferid Bey hocamızla birlikte çıktık. Yolda giderken: “Bugün yine bir imtihan angaryası var. Öğleden sonra geleceğim, askerî hocaları imtihan edeceğiz.” dedi. Hiç sesimi çıkarmadım. Yemekten sonra imtihana gittim. Kapının önünde beklerken Ferid Bey geldi, bana “Hayrola?” dedi. “İmtihana gireceğim.” dedim. “Giderken neden bahsetmedin?” dedi. Ses çıkartmadım. Fakat canının sıkıldığı yüzünden belli idi. Odaya girdi. Biraz sonra benim sıram geldi. Hepsi hocalarımdı. Komisyonu Köprülü’nün başkanlığında Ferid Bey, Ali Ekrem Bey, Caferoğlu Ahmed Bey teşkil ediyordu.

Ekrem Bey elinde bir divan karıştırıyordu. Ben bekliyordum. Biraz uzun sürdü. Zor bir gazel aradığını anladım. Kitabı önüme çevirdi Bâkî’nin divanı idi. Gösterdiği gazeli okudum. Köprülü riyaset makamından: “Bu okuyuş kâfidir. Başka bir şey sormak istemez.” dedi. Ekrem Bey müsaade alarak dilde ilk değişiklik yapanları sordu. Ben pek sıra ile söylemedim. Yine divanı karıştırmaya başladı. Ferid Bey öteden atılarak: “Ekrem Bey ne arıyorsunuz? Bu bizim talebemizdir. Farsçayı da Arapçayı da böyle okur.” demesi üzerine kıraati kâfi gördüler, dışarı çıktım. Ortaokul hocalığı imtihanını bir kere kazanmış oldum. O zaman fakültenin ikinci sınıfında idim.”
(Mahir İz, Yılların İzi, Kitabevi Yay., İstanbul, 2019, s. 229-230.)

Ayın Kelimesi: Misal

Türkçede günümüzde de çokça kullandığımız “misal” kelimesi dilimize Arapçadan girmiştir. “Benzemek, benzer” manasına gelen bu kelimenin dilimizde birçok kardeşi de yaşamaktadır. Gelin bu kelimeleri yeniden hatırlayalım:

  • Mesel: 1. Örnek, benzer, misal, numune. 2. Asıl anlamı dışında başka bir şeyi anlatmak için dolaylı ve üstü kapalı olarak söylenen ibret alınacak söz. 3. Ders ve ibret alınacak küçük hikâye, fıkra, kıssa. 4. Atasözü.
  • Meselâ: Misal olarak, örnek olarak, söz gelişi.
  • Misal: 1. Örnek, numune. 2. Benzer, gibi, mânend, nazir. 3. Rüyâ, düş. 4. Padişah hükmü ve fermanı.
  • Temsil: 1. (Bir kimse veya topluluk için) Adına davranma. 2. Belirgin özelliklerini aksettiren simgesi durumunda olma. 3. Kendine mal etme. 4. (Kitap, resim vb. için) Kopyasını, nüshasını çıkarma, basma, baskı [eskimiştir]. 5. Benzetme, teşbih. 6. Sahne veya radyoda oynanmak üzere yazılmış eser, piyes. 7. (Halk söyleyişinde) Söz gelişi, meselâ.
  • Temsilci: 1. Bir kimse veya bir topluluk adına hareket eden, kendisine bir yetki verilmiş olan kimse. 2. Belli bir fikir, akım, çığır, anlayış vb.nin tipik özelliklerini taşıyan ve benzerlerine örnek olan kimse. 3. Bir firma adına kanunî izne bağlı olarak mal satan kimse.
  • Temsilî: Temsille ilgili, bir şeyi göz önünde canlandıracak biçimde olan.
  • Timsâl: 1. Resim, sûret, tasvir. 2. Örnek, sembol, simge.
  • İmtisâl: 1. Örnek olarak alıp ayak uydurma, uyma, uyulma. 2. Boyun eğip itaat etme, emre göre hareket etme.
  • Mümâsil: Benzeyen, andıran, –e benzer, gibi.

Bir Beyit Bir İzah

“Kahır erenler atıdır gayret dahi hil’atidir
Erenler yayı katıdır okları geçer kayadan.”

Yunus Emre hazretlerine ait bu beyitte, Allah dostlarının dualarının kabul olunuşundan bahsediliyor. Kısaca “Erenlerin atı kahırdır ve gayret de onların kaftanıdır. Erenlerin yayları çok sağlamdır, okları kayayı bile delip geçer.” deniyor.

Bu mısralarda, Yunus Emre hazretleri bir hakikati ve Allah dostlarına karşı bir edebi öğretiyor. Evliyaullah güzel ahlâk timsalidir. Onlara düşmanlık edenlere bile dostlukla karşılık vermişlerdir. Kötülüğe karşı iyilikle mukabelede bulunurlar. Ancak onlar aynı zamanda İslâm’ın bayraktarlarıdır. Onlara düşmanlık edenler, Allah Tealâ’ya düşmanlık etmiş olurlar. Bu da gayretullaha dokunur ve “Kahhâr” sıfatıyla düşmanlarını kahreder.

Esasen Allah dostları kendilerine düşmanlık edenlere nasihat ederler, onların eziyetlerine sabrederler. Ancak düşmanların inadı ve Allah’ın dinine verdikleri zarar üzerine Allah’a havale ederler. “Bize Allah yeter, O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır.” derler. Cenab-ı Mevlâ bizleri erenleri sevenlerden ve erenlerin sevdiklerinden eylesin.

Bir Tavsiye

Allah dostlarının sözleri, sohbet ve menkıbeleri şifadır. Bunu öylesine söylemiyoruz, bu alanda hazırlanmış bir kitaba eğildiğinizde derhal fark edeceksiniz. Dilerseniz Hayat’üs-Sahâbe, dilerseniz Tabakâtü’l-Kübrâ veya başka tabakât kitapları... Evimiz de evliya sohbetinden mahrum kalmamalı. Okuduğunuz ve etkilendiğiniz bir sohbeti ya da menkıbeyi en yakınlarınızla paylaşmak ne güzel olur! Ayrıca evliya zâtların şiirleri, divanları var. Bunlar da kalbe ferahlık ve hoşluk verir. Peki, çoğu artık bilmediğimiz kelimelerle dolu bu şiirleri okuyabilir, okursak anlayabilir miyiz? Birincisi, bir yerden başlamak gerekir. İkincisi, zihin tam anlamasa da kalpten gelen sözlerin kalbe değeceğine itimat etmek gerekir. En azından onların pâk sözlerinden bestelenmiş ilahileri bu niyetle dinleyebiliriz.

Bir Söz

“Allah dostlarının şiirleri ok gibidir, kalplere tesir eder.”
Şeyh Ahmed Kuddûsî kuddise sırruhû

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy