İnsan Halleri Matbaa yaygınlaşmadan evvel kitaplarel yazısı ile çoğaltılır, buna da nüshadenirdi. Her nüsha kendine mahsus dualar yazılır. özellikler taşır. Matbaada bir eser bir defada binlerce basılabilir ve her biri bir diğerinin tıpatıp aynısıdır. Oysa el ile çoğaltılmış her bir nüsha tektir. Aynı kâtibin elinden çıkmış aynı eserin nüshalarında bile bazen kelime ve harfler değişik, yazı türü, kâğıt farklı olabilir. Dolayısıyla her bir nüsha kendine mahsus özellikler taşır. Böyle kitap, risale, vs. çoğaltan kâtiplere “müstensih” denir. Yaptığı işin adı ise “istinsah”tır. Yani nüshalar yazmak, eser çoğaltmak... Bir eser, eseri yazanın kendi el yazısı ise ona “müellif hattı nüshası” derler. Yani ana nüsha odur. Müellif, yani eserin yazarı hayatta iken eseri başkalarınca çoğaltılmış yahut daha sonraki asırlarda istinsah edilmiş olabilir. Bu bilgileri yazmaların sonuna eklenen “ketebe kaydı”ndan öğreniriz. Ketebe kaydında çoğu zaman eseri yazanın adı, mesleği, meşrebi ve memleketi; eseri ne zaman yazmaya başlayıp ne zaman bitirdiği, kendisine ve ebeveynine Ketebe kayıtlarından başka eserin “derkenâr”ında yani sayfa kenarındaki boşluklarda notlar bulabiliriz. Bunlarda da çeşitli bilgilere rastlarız. Bunlar bizi eldeki nüshanın serüveniyle ilgili ilginç bilgilere ulaştırır. Mesela Seyyid Şerif Cürcânî hazretlerinin bir hâşiyesini talebeleriyle okuyan bir müderris, “Münâdâ” bahsine gelince bir not düşmüş ve okumayı bırakmış. Gerisini nottan okuyalım: “Ben Seyyid Şerif Cürcânî’nin bu hâşiyesini başka bir şerhle birlikte gayretli bazı talebelere okutuyordum. Ki ben bu okutma esnasında hayli tashih de yapmıştım. Kitapta Münâdâ bahsine geldiğimizde talebelerden birisi vefat edince, gönlüm geri kalan konuları bitirmeye el vermedi. Şimdi bu yapraklara bakan okuyuculardan ricam bu merhum talebeye ve bu satırların yazarına hayır dua etmeleridir. Bendeniz Rodosîzâde diye bilinen Muhammed b. Muhammed.” (Sami Arslan, Osmanlı’da Bilginin Dolaşımı – Bilgiyi İstinsahla Çoğaltmak, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2020, s. 51) Ayın Kelimesi: Nüsha Dilimize Arapçadan geçmiş olan “nüsha” kelimesi, aynı kökten türemiş başka kelimelerle birlikte yaşamaktadır. Mesela “nesh”, “nâsih”, “nüsha”, “müstensih”, “istinsah”... Bu kelimeler birer ıstılah olarak İslâmî ilimlerde yaygın kullanılır. Gelin bu kelimenin farklı anlamlarını ve aynı kökten türemiş kardeşlerini hatırlayalım: Nesh: 1. Hükmünü ortadan kaldırma, hükmü ortadan kalkma, hükümsüz bırakma, hükümsüz kalma. 2. Sûretini çıkarma, bir nüshasını alma, istinsah etme. 3. Hat sanatında, özellikle yazma ve basma eserlerde yaygın olarak kullanılan bir yazı çeşidi. Nâsih: 1. Hükmünü ortadan kaldıran, iptal eden. (Bilhassa diğer bir ayetin hükmünü ortadan kaldıran Kur’an ayetleri için kullanılır.) 2. Kopya eden, bir yazının aynını başka bir yere çıkaran, istinsah eden. Nüsha: 1. Bir yazıdan çıkarılan sûret, yazılı bir şeyin benzeri, eşi, tıpkısı. 2. Dergi, gazete ve benzeri süreli yayınların her bir sayısı. İstinsah: 1. Bir metnin, bir kitabın elle bir nüshasını yazma. 2. Kopya edip sûretini çıkarma. Müstensih: 1. Kitap, mecmua, şiir ve benzerlerini aynen yazarak kopye eden, sûretini çıkaran kimse. 2. Teksir makinesi. Bir Beyit Bir İzah “Ey dost mening dünyada sen tek severim yok Ukbâda dakı uşbu sözümden güzerim yok.” Çağatay yani Özbek Türkçesi ile söylenmiş bu beyit Şeyhzade Atâyî’ye aittir. Evvela bizim anlayacağımız şekilde bir tekrar edelim. “Ey dost benim dünyada senin gibi severim yok Ukbâda dahi işbu sözümden güzerim yok.” Yani “Ey dostum, dünyada beni senin gibi seven birisi yok. Ahirette de bu sözümden dönmem, çünkü orada da beni senden çok seven kimse olmayacak.” diyor. Dost kelimesi tasavvufî şiirlerde sıklıkla kullanılır. Bazen Allah Tealâ, bazen Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, bazen mürşid-i kâmil, bazen de arkadaşlar, sevgililer kastedilir. Ancak çoğunlukla dost ifadesinden murat ilk üçüdür. Âşık Paşa hazretleri Garipnâme’de on dosttan bahseder. Bunların her biri dünya ahiret faydalı olan, kişiye zararı dokunmayanlardır. Evvela Allah Tealâ, ikincisi Rasulü sallallahu aleyhi vesellem, üçüncüsü dört mezhep imamı, dördüncüsü İslâm âlimleri, beşincisi ilim öğrendiği hocası, altıncısı kişinin şeyhi, yedincisi aynı mürşide bağlı ihvanı, sekizinci anne babası, dokuzuncu meslek öğrendiği ustası ve son olarak devleti idare eden yönetici. Bunların bir kısmı dünyada ama çoğu dünya ve ahirette insana dosttur, yardımcıdır. Atâyî hazretleri de “ihlâs ile dünyada benim tek dostum sensin ya Rabbi, senin kulunum, senin emrine âmâdeyim, ahirette de yine senin kulun olarak af ve mağfiretin için huzuruna varacağım” diyor. Bir Tavsiye Bir buçuk yıllık salgın tedbirleri sonrası yüz yüze eğitim başlıyor. Çocuklarımız yeniden okuldalar inşallah. Daima söylendiği üzere ailenin de bu eğitime katılmasının faydaları sayılmakla bitmez. Tabii bundan kastımız sadece çocuklara derslerinde yardım etmek, beraber ders çalışmak değil. Asıl fayda ihtiyaç halinde yol göstermekle olur. Fakat biz işi bir adım öteye taşımak gerektiği kanaatindeyiz: Çocuklarla bir okuma listesi oluşturup beraber okumak... Belki incecik kitaplarla başlayan bu birliktelik ortak bir okuma yolculuğuna dönüşecek. Kendi çocuğunuza nice güzelliği öğretmenize vesile olacaktır. Peki siz ne kazanacaksınız? Düşünün, en iyisi deneyin göreceksiniz. Bir Söz “İnsan güzel söz söyleyerek cennetin en yüksek makamlarına nail olacağı gibi, çirkin sözlerle de cehennemin en dibine yuvarlanır. İyi söz iyi kimselerin, kötü söz ise kötü kimselerin işidir.” Kaşıkçı Ali Rıza Efendi kuddise sırruhû