Aramak

Tencere

Karamsar Dayı Terörü

Millî hobilerimizin listesi yapılacak olsa, sanırım ilk sırayı iş makinası izlemek, ikinci sırayı ise bir insanı niyet ettiği işten soğutmak yer alırdı! Yeni bir şeye başlamaya karar vermiş Âdemoğullarını daha yolun en başında hayata ve girişimde bulunacağı meseleye küstürmek konusunda üstümüze yoktur. Çünkü biz madem evvelce o meselenin çilesini çekmiş, tecrübe edinmişizdir, o halde yola yeni çıkmış garibanların hevesini kursağında bırakmak da bizim yegâne vazifemizdir!

Bir işyeri açmaya karar veren birine rastladığımızda, doğabilecek en kötü sonuçları bilim kurgu filmlerini aratmayacak senaryolarla önüne serip, onu vazgeçirmekten enteresan bir keyif alırız biz. Muhabbetin ikinci cümlesinde piyasa durgunlaşır, ürüne talep olmaz, sonraki cümlelerde sermaye yanar, borç gırtlağa gelir ve finalde henüz açılmamış dükkâncağız takriben on beş dakika içinde iflas bayrağını çeker! Ya da bir yakınımızın çocuğu öğrenim göreceği bölümü zihninde netleştirip, kararını bizimle paylaşma gafletinde bulunmuştur. Okumaya gideceği şehirdeki bilumum felaket zincirlerini tahayyülüne boca eder, okulunu iki yıl uzatır, ardından mezun edip işsiz bırakırız. Çizdiğimiz tablo bittiğinde yavrucak kendini bir köprü altında, saç sakal darmadağın, perişan vaziyette titreyerek sabahlarken görür gibi olur. Memleketin hangi köşesine giderseniz gidin, bu “pesimist reaksiyon” yani karamsar tepki hiç şaşmaz.

İşle güçle alakalı kötü senaryo ihtimalleri yine muhatabı tarafından bir parça püskürtülmeye müsaittir. “Rızka kefil olan Rabbimiz elbet kimsenin gayretini boşa çıkarmaz, muhakkak açar bir ekmek kapısı” deyip geçebilir yavrucaklar. Ama bu kötü tecrübe aktarma mevzusu gençleri evlilikten soğutma limanına yanaşınca, işte orada bu kardeşinizin şirazesi kayar dostlar!

Zaten evliliğe giden yolların tıkanması için yemin edilmiş gibi tasarlanmış bir ton sistemin, algının olduğu bir çağdayız. Doğru insanı bulma kaygısıydı, masrafıydı, artan sorumluluğuydu, derken gençlerin kafasında kırk tilki dolanıyor ve kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor! Bir de üstüne onca menfî örnek sponsorluğunda çocukları ürkütmenin ne manası var?! İki tatlı söz etsen, evliliğin kıymetli ve keyifli yanlarına dair iki kelâm bırakıversen yavrucağın avuçlarına, olmaz mı? Ama yok! Buldu ya çömezini, ille de kendi içinde kalan ukdelerin acısını çıkaracak ondan.

– Eee Yusufum, askerlik de bitti?

– Çok şükür dayıcım.

– Hadi geçmiş ossun aslan yeenim. Eh, yakında bi datlı yeriz artıh hayırlısıynan dee mi?

– Şey... inşallah...

– Utanma len! Nası gızardı şuğa bahele annesi! Bahıyonuz mu sağa sola gaari ufaktan?

– Nasip dayıcıım, var öyle bi niyetimiz inşallah, bakalım hayırlısı...

– Bahın bahın, geç galman vahtıynan ossun. Her işin bi vahdı var. Bah yeenim, sen sen ol, işini gucünü yirine oturtmadan elin gızına tâlip olma. Hadi oldun diyelim, düünü sahın hemen yapma. Yarın öbür gün pişman olursun, dayım didiydi dersin.

– Niye ki dayı?

– Gadın gısmısı borcu harcı sevmez, darlanıverir. Bizim gayınço borcunan evlendiydi, sözüm meclisten ırah, her gün gavga döğüş! Bi gıram huzulları galmadı. İki senede çöktü aslan gibi oolan..

– Yaaa?...

– Yaaa! Aman diyim dayım, bi de başka melmeketten gız alma. Örfün benzemez âdetin benzemez, pişirdiği sağa yavan gelir, ananın yimeklerini ararsın, huzurunuz galmaz. Hele de falanca yerlilerden hiç gız bahıyım dime! Benim asker arğadaşım ordan evlendiydi, bi gece ossun başını yastığa huzurlu gomamış. Sözüm meclisten ırah... Amma bah oralıların da aşşaa köyleri iyi, ille alacaasan ordan al.

Bu neticesi baştan belli muhabbete dayanamaz, anne dahil olur. E, haliyle oğlunun mürüvvetini görmeye kimsenin mani olmasını istemez.

– Genelleme yapmamak lazım abi aslında. Her yerin iyisi var kötüsü var, Rabbim iyilerle karşılaştırsın cümlemizin evlâtlarını.

– Orası öyle tabi amma biz gene de yeenimize bildiklerimizi annadacaaz bacım, yol yordam gosdereceez. Ne diyodum, hah... bah dayım, sen sen ol hanımın eline ipleri virme. İlkin ipleri eline aldın aldın, öbür tüllü öldür Allah bi daa eline geçmez o ip!

– İp derken?..

– Yaani gendini ezdirme diyom dayım. Hanımlar eccük nazlı olullar. İstedikleri olmadı mıydı naznan niyaznan naapar eder, dediklerini yaptırırlar. Aman diyim ayık ol. Bizim bi arğadaş var işyerinden; hanımının alışverişine, eşya yenileme merağına yetişecem diye tükandan çıhıp bi de gece bekçiliği yapıyo. Üç de çocuk tabi... Adamın gozünden uyhu ahıyo amma el mecbur, naapsın garip. Haaa, bi de bah ne diyeceem. Maaşını hanımın bilmesin, bilirse her guruşun hesabını sorar. Dayım didiydi dersin... Ev işlerine de çok öyle yardım idiyim dime sahın. Siz şindikiler eccük şiysiniz... eccük galbiniz yumuşak. Aman hanım sen çoh yoruldun, böğön de bulaşıı ben yıhıyim dime sahın. Soona sübürge elinden düşmez olur, gılıbıh deyi adın çıhar bah, dimedi dime!

– Ama ben...

– Böyük sözü diyne yeenim! Sen sen ol, hanımıyın aaylesine de gendini ezdirme. Öyle çok sıkı fıkı olmayın. Saygıda gusur etmeyin, gonüllerini alın yiter. Soona içguveysi gibi galın vallaa ortalarda bah, dayım didiydi dersin. Bi de düğün alışverişine aman diyim hanımıyın yanında fazla kişi olmadan çıkın. Yoğusam iliğin kemiğin gurur, düğünü yapacah guruşun galmaz yeminnen. Ondan soona emekliliğece taksit öden. Çalış çalış ömrün çürür! Bi tatile çıhıyım desen çıhaman.. Bekârken geydiğini evliyken giyemen, benden evvel hanımıma aliym dersin mecbur. Soona bi de çocuk! Abooo, çocuk da oldu muydu zaati ikiniz de evvel bebemiz dersiniz, ağzınızdaki lokmayı ikiye bölersiniz! Bizim bi arğadaşın tanıdığının bacanağı varmış...

– Noolmuş dayı o arkadaşın tanıdığının bacanağına? Dayısı evlilikle ilgili nasihat etmiş de dinlerken sekte-i kalpten mi gitmiş yoksa?!

– Dinle bah... Bunlar nişandı düğündü derken girmişler gırtlağa gada borca. Gelin de altınnarı bozdurmıya yanaşmamış. Altınnarı muhakgak hanımıyın mehrine saydır dedim miydi ben sağa? Niise işte, bozdururdun bozdurmazdın derken efendim, gelinin bubası girmiş araya. Vay efendim siz benim gızımı ezemezsiniz, benim bi denecik gızım deyip çekip almış mı yanına! Daha bir aylık mı ne evliler haa! Soluğu mahkemede almışlar. Hâkim de altınlar gelinin demiş, boşamış bunları tek celsede. Sözüm meclisten ırah, senden uzah, dağlara daşlara yahın yeenim...

Yeenin toy... Yeenin tecrübesiz, dokunsan ağlayacak garibim. Yeenin hayalleri alabora oldu. Çünkü dayısı sağolsun, daha alyans satan bir kuyumcu yüzü görmemiş yeenini boşadı bile!

Bu delikanlı yeenlere güya nasihat eden dayıların bir de hanım kızlarımıza nasihat eden hala, teyze ve yenge versiyonları da var ki, evlere şenlik! İnşallah başka bir yazıda da onlardan alacağım evlilik tâlibi gençlerin intikamını.

Siz bakmayın onlara genç kardeşlerim. Evlilik öyle kendi başarısızlıklarının yahut mutsuzluklarının sancısını sizin üzerinizde gidermeye çalışanların anlattığı gibi bir şey değil. Şimdi bir başlasam size evliliğin güzelliklerini anlatmaya, bana ayrılan sayfalar yetmeyeceğinden muhabbetimiz yarım kalır. Siz en iyisi bir gün çağırın beni, demleyelim çayımızı, şöyle uzun uzun anlatayım, olmaz mı? Sohbetimiz bittiğinde bulunduğunuz şehrin belediyesi toplu yıldırım nikahı törenleri düzenlemek zorunda kalsın da görsün o dayılar!

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy