Tencere
‘Eş Dost Danışmanlık’ Gururla Sunar
Bizim memlekette mesleğinizi elinize alınca, işinizi yalnızca çalıştığınız kurum yahut kuruluşta icra etmeniz yetmez. Eşinize dostunuza, akrabalarınıza, komşularınıza, komşularınızın akrabalarına ve hatta bazen sizi yirmi yıl sonra sosyal medyadan bulan ilkokuldaki sıra arkadaşınıza bile faydanızın olması gerekir. Bu durum necip milletimize özgü yazılı olmayan bir kuraldır ve değişmez, değişmesi teklif dahi edilemez!
Madem bir konuda eğitim yahut yetenek sahibisiniz, bunu kendinize saklamak ayıptır. Lüzumu halinde daha onlar soru sormadan ilk adımı sizin atmanız bile gerekebilir. Diyelim ki inşaat mühendisliği okuyorsunuz... Bayramda seyranda ziyaretine gittiğiniz akrabanızın salonunda bir yandan baklavanızı yerken, diğer yandan da bir gözünüz kolon ve kirişlerde olmalı, dayanıklılığı üzerine tahminler yapmalısınız. Yok öyle bedavadan tatlı, yaprak sarma!
Mesleğe dair soru sorulmasında bir gariplik yok elbette, işin latifesi o. Mesela hukukçusunuzdur, annenizin amcaoğulları, babalarından kalan arsanın paylaşımı konusunda danışabilirler size. Bu gayet doğaldır. Gayet doğal olmayanı, sizin alanınızı oldukça yanlış anlamış olan eşin dostun danıştığı şeylerdir.
Bilgisayar mühendisliği okuyan delikanlıya, “Bizim internet çok kesiliyo, gelmişken bi bakıversen a oğlum?” diyenden tutun da; radyo-tv okuyan hanım kızımıza, “Sen şindi okulu bitirince dizilerde oynarsın. Bizim oğlanı da arada yanında okula götürsen olmaz mı? Çok yetenekli ablası, bakarsın tutturur bi yerden..” diyenine kadar örneğe rastlamak mümkündür. Soruya muhatap olan gariban da bir yandan durumunu anlatabilmek, diğer yandan da karşısındakini incitmemek için çırpınır durur.
Bilin bakalım, bu garibanlar en fazla hangi mesleğe mensup olanlardır? Evet bildiniz, tabii ki sağlık personelleri! Bizde sağlıkçıysanız mesainiz yoktur. Daha doğrusu mesainiz saatlerle ve mekânlarla sınırlı değildir. Nefes alıp verdiğiniz sürece, hareket eden her canlıya canla başla hizmet etmelisinizdir. Mesleğe başlamış olmanız da gerekmez, henüz öğrenci olsanız da aranan şartları hâiz sayılırsınız. Hatta ilgili bölümü yeni kazanmış olmanız bile kâfidir!
– Bayramın mübarek olsun Cevriye Hala, öpiim...
– Elöpennerin çoğossun yavrım. Maşallah böyütmüşün gızı Halime.
– Büyüdü şükür halam. Ömür su gibi akıyo işte...
– Okul okuyonnu gızım sen?
– Evet halacım, ikinci sınıftayım.
– Maşallah maşallah, ne olacan bitirinci?
– Fizyoterapist olucam nasipse.
– O niy gı?
– Ağrı ve fonksiyon bozuklukları gibi durumlar sonrasında hastanın... şey.. yani sağlıkçı gibi bişey bu da...
– Viyh! Tohtur olacan yaani?
– Hayır, doktor değil. Ama tedavi aşamalarının bir kısmında...
– Tamam işte guzum tohtur sayılır hepsi. İyi ki geldiniz ben de hemi ilaç yazdırmıya hemi de moayine olmıya varacaadım yarın, sen de bi bahıver yavrım gelmişken. Şo bacaamın şordan bi yel giriyo, zabaaca uyutmaayor. Merhemi sürüyom, ilacı yuduyom bana mısın dimiyo!
– Ama ben öğrenciyim daha... Hem doktorunuz görmeden biz bir şey yapamayız ki.
– O zaman şu ciğellerimi bi dinneyiver. Öğsurük bi başladı mı durmaayor, üşüttüm mü niy... Çantanda vardır senin o gulaa takılan şiyden. Ge guzum bi bah bahıyın... ge gozel gızım... ölmüşleriyin hayrına a guzum...
– İyi ama ben... yani böyle şeyleri tedavi edem...
– Dişime bah o zaman?!
– Efendim?
– Dişime bah dirin dişime. Arhada çurük varıdı, datlı yidirmeeyor. Çekilecek mi bahıvir bi.
– Şeyy... Ben bi mutfağa gidip kızlara yardım edeyim en iyisi.
Peki ya biz? Biz yazar çizer takımı nasibimizi almıyor muyuz zannediyorsunuz bu durumlardan... Elbette alıyoruz! İlkokul ikinci sınıfa giden çocuğunun “Yaz tatilinizi nasıl geçirdiğinizi kurallı cümleler kullanarak yazınız” şeklindeki ev ödevinden tutun da, “Kızımın evlilik yıldönümü yaklaşıyor. Ona alacağım hediyenin notunu yazar mısın”a kadar varıyor bizim karşılaştığımız talepler. Hatta bir gün bir yakınım bana, “Bizim çamaşır makinasını değiştireceğim. Eskisini internette satışa çıkaracağım da, satış paragrafını sen yazar mısın?” demişti. Şaşkınlıkla sebebini sorduğumda ise, “E, sen yazarsın ne de olsa. Ben senin kadar iyi yazamam şimdi. Eeee, yazar akrabamız var, olsun o kadar ricamız canım!” demişti.
Tabii canım, boşuna mı yazar olduk! Madem memlekette yapılması en zor işlerden birini seçmişiz, yıllarca emek verip ter dökmüşüz, işimizin hakkını verebilmek için gece gündüz demeden çalışmışız, o halde akrabalarımızın satış ilanlarını yazıp layığıyla internette yayımlamak bizim birinci vazifemizdir! Ne de olsa sık sık duyduğumuz gibi, “İnşaatta harç karmıyoruz ayol, oturduğumuz yerden para kazanıyoruz!”
O zaman bu miskin oturmaya bir son vermeliyiz! Ara sıra ayağa kalkıp tüm görev bilincimizi azimle kuşanmalıyız ve çengel bulmacada tıkanan yakınımıza yetişmeli, kuzenimizin gelin arabasının arkasına yazılacak en orijinal sözü bulmalı, apartmanın girişine asılacak olan aylık toplantı tarihi bildirisini aruz vezni ile kaleme almalıyız!
Çünkü biz ‘yazar’ız. Ve ancak biz yazarız!..