Aramak

Uzak ve Yakın

Bu salgın günlerinde olabildiğince herkes birbirinden uzak dururken sohbetin kıymetini bir kez daha anlamış olduk. Sohbet deyince elbette kelimenin düz anlamı olan yüz yüze konuşmayı, bir anlatanı dinlemeyi kasdediyorum. Fakat bu zamanda galiba esas mahrum kaldığımız sohbet, kelimenin asıl anlamı olan yakınlık, arkadaşlık, dostluk.

Hatırlayın, “sahabi” kelimesi sohbet ile aynı kökten ve Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ile -sadece görmek şeklinde de olsa- yakınlığı olan kişi demek. Ya da Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhûnun “Yolumuz sohbet yoludur” sözündeki sohbet... Pîri olduğu tarik diğerleri arasında belki en sessizi iken o, “yolumuz karşılıklı konuşma, anlatıp dinleme yoludur” demiş olabilir mi? Şu halde yolun ana özelliklerinden biri yakınlık. Arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık.

İşte bu asıl ve derin anlamıyla sohbet, hayli zamandır hayatımızdan eksilmeye başlamıştı. Hayat zorlaşmış, kimsenin kimseye ayıracak zamanı ve enerjisi kalmamıştı. Teknolojik oyuncaklar ve oyalanmalar da “boş” zamanlarda bizi kendi kabuğumuzun içine gömmüştü. E, zaten sanal görüşme, konuşma imkânı vardı hazır. Yani zaten aramızdaki mesafeler açılmış, diyelim bundan 30 - 40 sene öncesine nispetle yalnızlığımız artmıştı. Ki üstüne bir de salgın geliverdi. “Zaten kopmuştunuz, haydi şimdi görün kopmayı” der gibi, saf düzeninde birbirine yapışık olması gerektiği halde bir türlü yaklaşamayan omuzlarımızı iki metre öteye itiverdi. O da camiye gidebilirsek...

Önümüz bayram. Kalabalıklaşma, büyük sofralarda buluşma, uzakları yakın etme zamanı. Nasıl olacak? Aramızı bozan teknoloji bu kez imdadımıza yetişmiş mi olacak? Öyle görünüyor. Uzaktan seslerle, görüntülerle bayram yapacağız. Fakat “yolumuz sohbet yoludur”daki yakınlığın fizikî yakınlıktan ziyade manevi yakınlık oluşu, yani gönül birliği olması akılda tutulmalıdır. Sadece bir teselli olarak değil, ilk fırsatta zâhirî yakınlığa da ulaştıracak bir duygu yoğunluğu olarak.

. . .

Bu ayki dergimizde öncelikle başyazıya dikkanizi çekmek isteriz. Orada dile gelen ızdıraba iştirak etmemek mümkün değil. Olan bitende kendi sorumluluğumuzu bulmaya çalışmalı, dua etmeliyiz. Hem fiilî, yani gereğini yapıp etmek şeklinde dua hem kavlî, yani dilimizle dua... Bir tevafuk olarak ayın konusu da başyazı ile aynı derdi dile getiriyor ve çözüm yolunu gösteriyor. Unutmamak lazım, elimizin eremeyeceği meselelere fazla takılmak, bizi elimizin altındaki işlerden alıkoyar. Bu sebeple kendi elimizdeki fidanı dikmeye çalışmaktan başka çare yok.

Bayramınızı tebrik eder, cümle dünya ve ahiret hayırlarına vesile olmasını niyaz ederiz. Haziran sayımızda buluşmak üzere inşallah.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy